AK Parti bu hatayı nasıl yaptı?

Muhalefet partileri, 31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlerle ilgili "Sadece belediye başkanı seçiyoruz, bu neyin kavgası, bu neyin kutuplaştırması, bu neyin gerginliği" yorumları yaparak, üslup eleştirisinde bulunuyor.

AK Parti ve MHP sözcüleri ise tüm eleştirilere rağmen vitesi yükselterek, daha sert bir söylem ve dil kullanıyor. 31 Mart'ın Türkiye'nin kader seçimi olduğu, geleceğinin oylanacağı ifade ediliyor. Tıpkı 24 Haziran seçimleri öncesinde olduğu gibi "Eğer bize oy vermezseniz terör patlar, PKK'nın isteği olur, ekonomi daha da kötüleşir" sözlerini daha sık duymaya başladık.

Şimdi bu iki tezi masaya yatıralım.

Muhalefetin "Türkiye'nin kaderi değişmeyecek, yerel yöneticilerimizi seçeceğiz" yaklaşımı son derece iyi niyetli duruyor. Ancak yetersiz. Eğer seçim sonuçlarında Cumhur İttifakı oy kaybı yaşarsa, hükümet nezdinde çok ciddi gelişmeler yaşanacak.

İttifak bozulabilir, Gül harekete geçebilir

AK Parti içinde MHP ile ortaklıktan rahatsız olan kesim, sesini daha fazla yükseltip "yanlış yaptık" diyecek. İttifakın oranı yüzde 45'in altına düşerse o gün ittifak bozulabilir.

Devlet Bahçeli, her ne kadar "mezara kadar sürecek bu ittifak" değerlendirmesi yapsa da AK Parti neticeye bakar. Hatta sorumluluktan sıyrılmak için suçu Bahçeli'ye bile yükleyebilirler.

Böyle bir durum doğarsa şu anda hazırda bekleyen Abdullah Gül ve arkadaşları "yeni parti" sürecini resmen başlatabilirler.

Yolsuzluk dosyaları açılabilir

AK Parti'nin elinde bulundurduğu büyükşehir belediyelerinden Ankara, İstanbul veya her iki şehir birden kaybedilirse, bambaşka bir süreç başlar.

Bu iki belediyenin 16 yıldır yaptığı hiçbir eylem, karar, ihale araştırılmadı, sorgulanmadı.

Savcılara, hâkimlere talimat verilerek bu sürecin üzerine gidilmemiş olabilir. Ancak bu belediyelerin muhalefetin eline geçtiğini düşünün. Her gün yeni bir belge ve yolsuzluk açıklanır ve savcılar yine harekete geçmezse neler olacak? Siyasi erklere dokunmayan adalet bu sefer nasıl gizlenecek?

***

Seçimlerin şu anda en stresli partisi AK Parti. Çünkü mevcut belediyeler korunmak isteniyor. Bu yüzden de hücum ederek, savunma yapma pozisyonuna geçtiler.

Özellikle Ankara'da bunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Mehmet Özhaseki'nin "gerilla" söylemleri ve şehitlerimiz hakkında ifadeleri bile bir anda unutuldu. Şu anda gündemi Mansur Yavaş'ı savunmada bıraktırır şekilde belirlemeye başladılar.

Oysa seçilmiş belediye başkanını bile görevden alarak, sandık meşruluğunun sorgulanmasına yol açacak çok sayıda açıkları var. Bunlar da konuşulmuyor.

AK Parti hücumcu esas bir savunma geliştirerek kendisine gelebilecek eleştirilerin önünü aldığını düşünüyor.

Ancak planlamada bir hata yapıldı. Elindeki baskın medya gücü ve devlet imkânlarını yoğun bir şekilde kullanıp, bakan ve parti sözcülerini de sürece katan AK Parti, hücumun ayarını kaçırdı.

Oluşturdukları "senet tiyatrosu" üzerinden dört bir yandan yapılan yayınlar, bir anda tersine döndü. "Saygıdeğer iş adamı" diye sunulan kişinin tüm kirli geçmişi ortaya döküldü.

Önceki gün de o iş adamının avukatı olan Levent Ekmen avukatlığından çekildiğini açıkladı.

Mansur Yavaş'ın ismi Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi haline geldi. Bir anda büyük bir destek halkası oluştu.

Daha da kötüsü "FETÖ yöntemi" olarak adlandırılan ve bir dönem hükümetin önünü açmak için kullandığı bazı alışkanlıkların terk edilmediği anlaşıldı. Bu da açık bir etik ihlaldi.

Tüm bunlar AK Parti'ye olumsuz etkiler bıraktı.

***

Şimdi tekrar başa dönelim.

31 Mart'ta Türkiye'nin kaderi mi oylanacak yoksa yerel yöneticilerimizi mi seçeceğiz?

Eğer bu soruyu sorarsak, konuyu baştan sınırlandırma hatasına düşeriz.

O yüzden doğrudan cevabı verelim. Türkiye'nin kaderi etkilenecek, ama önce AK Parti'nin kaderi etkilenecek. Eğer seçimlerde istedikleri oy oranına ulaşırlarsa, kurdukları yapı aynen devam eder. Ama aksi bir durumda erken genel seçim süreci devreye girer, sistem tartışmaları başlar.

Türkiye'de demokrasi gerçekten aşama kaydetseydi, 31 Mart'ta yerel yöneticilerimizi seçer hayatımıza devam ederdik.

Ama öyle bir sistem karmaşası oluşturuldu ki, bunu söylememiz imkânsızlaşıyor.

Muhalefetin kaybedecek çok bir şeyi yok. En fazla lider tartışmaları olur, o da unutulur gider.

Ancak hükümetin, AK Parti ve MHP'nin kaybedebileceği çok şey var.

"Türkiye'nin kaderi" diye gerilmelerinin sebebi işte bu endişedir.

Endişe de; insanı sinirlendirir, hataya sürükler ve gerginleştirir.

AK Parti ve MHP'nin özellikle Ankara üzerinden bu denli gerilmesi, ciddi bir endişenin varlığına işaret ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları