Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Ajan kavgası, kutuplaşma ve nükleer savaş...

Filmleri aratmayacak olaylar yaşanıyor...

Konu; bir Rus ajanın İngiltere'deki gizemli ölümü...

İngiliz Terörle Mücadele Birimi, Rus ajan Sergey Skripal'in sinir gazı saldırısı sonucu öldüğünü ve bundan Rusya'nın sorumlu olduğunu açıkladı. Aynı saldırıda zehirlenen ajanın 33 yaşındaki kızının da hayati tehlikesi sürüyor.

Rusya suçlamaları reddetti. Tıpkı 11 yıl önce yine benzer bir saldırıda, yine İngiltere'de öldürülen bir başka Rus ajan Alexander Litvinenko olayında olduğu gibi...

Ancak bu kez Batı bloğunda başlayan rahatsızlık bitecek gibi görünmüyor. Rus ajanın öldürülmesinin ardından İngiltere, Rus diplomatları sınır dışı etmişti, İngiltere'yi ABD, Kanada ve AB üyesi ülkeler izliyor... Onlar da bazı Rus diplomatları ülkelerinden gönderiyor...

Rusya her ülkeye aynı şekilde karşılık verileceğini açıkladı.

Türkiye ise bu olayda bir pozisyon almadı... Rus diplomatların sınır dışı edilmesi sürecinde Batı'yı takip etmedi... Aslında tavır almasa da; bu olayda tarafını belli etti...

Dün Milliyet Gazetesi yazarı Melih Aşık, ABD'nin başını çektiği Batı dünyasının Rusya'yı tehdit merkezine oturttuğunu, Rusya liderinin de buna karşılık "düşürülmesi imkansız nükleer başlıklı füzeleri" gündeme getirdiğini yazdı...

Yani "dünyada nükleer dehşet dengesi yeniden kuruluyor" dedi...

Ben de aynı düşüncedeyim;

Türkiye bu saflaşmada denge politikasını; ya bıçak sırtı sürdürecek, ya da taraf olmak zorunda kalacak.

Ancak, daha taraf olmadan hedef olmuş durumdayız...

2017 Ağustos'unda yazdığım bir yazıya "İncirlik, Türkiye'yi nükleer hedef yapıyor" diye başlık atmıştım.

Olası bir nükleer savaşta ilk hedef, nükleer bombaların olduğu üsler olacaktır. İncirlik'te; ateşleme düğmesi ABD'nin elinde olan nükleer başlıklı füzeler bulunuyor. Bu füzelerin kullanımında Türkiye'nin en küçük bir kontrolü yok.

Ancak varlıkları ülkemizi hedef yapıyor...

İktidar bunca gündem arasından başını kaldırıp bu gerçeğe de bir göz atar mı dersiniz?

***

Sermayenin uç beyi Aydın Doğan yıkılınca...

Doğan Grubu'nun satışı ile ilgili artçı sarsıntıları boş verin... havanda su dövülüyor...

Siz büyük resme bakın...

Büyük resim bize; bir siyasi parti olan AKP'nin, devlet dahil tüm güç odaklarının yerine geçtiğini gösteriyor...

Bu yeni değil... Biz yıllardır yazıp söylüyoruz...

Ancak sermayenin uç beyi Aydın Doğan'ın teslimiyetinin ardından, sözünü ettiğim büyük resim giderek daha görünür hale geldi...

Yasama-yürütme-yargı erklerini elinde toplayan Erdoğan, asker-bürokrasi-medya ve sermaye çevrelerini de "tek tipleşmeye" zorluyor.

Türkiye "tek tipleşiyor." Bu dayatma demokrasinin kırıntılarını da ortadan kaldırmaya doğru hızla evriliyor.

Saray; "kendisini gibi düşünmeyen", "kendilerine benzemeyen" farklılıkları, düşünceleri düşmanlaştırıyor.

"Milliyetçilik yapılacaksa, onu da biz yaparız" diyen iktidarın yarın "en Atatürkçü de bizleriz" diye ortaya çıkmasına şaşırmayın... Ekonomik sarsıntılarla boğuşan, kafasını geçim derdinden kaldıramayan geniş kesimler, iktidarın savrulmalarını takip edemiyor...

Bakın, bugünlerin geleceğini AKP eski İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu 2013 yılında nasıl anlatmıştı;

"10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu veya bu şekilde paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar..."

Hatta şöyle bir örnek vermişti;

"Diyelim ki liberal kesimler şu veya bu şekilde, bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak..."

Daha ne desin?!

İktidarın kullanışlı aptallar listesinde kimler yok ki? Liberaller, FETÖ eli ile TSK'ya karşı kurulan kumpaslara alkış tuttular. Büyük sermaye; "askeri vesayet kalkıyor" yanılgısına kapıldı...

Peki ya şimdi?.. Tepeden tırnağa bir "AKP vesayeti" Türkiye'yi sarıyor.

Muhalefet bu gerçeği görmeli!

Sıradan bir seçim süreci değil önümüzdeki...

Aynı şeyleri yaparak seçimlerden farklı sonuçlar beklemek de aptallıktır...

Aynı beylik cümlelerle, aynı mesajlarla, aynı kadrolarla...

Medya olmadan geniş kesimlerle buluşmak imkansız...

İYİ Parti de, CHP de bir an önce kendilerini seçmenle buluşturacak ekran seçeneklerini yaratmalılar...

***

Saray'ın hiç bir şeyi şansa bırakmadığını, seçimi etkileyecek her türlü enstrümanı kontrol altına almaya çalıştığını, seçime büyük bir strateji ile hazırlandığını görüyoruz.

Kendilerine biat eden Doğan Grubu'nu bile, 1 milyar dolar ödenek yaratıp havuza bağlamalarının nedeni; "her şeyi kontrol etmeye odaklanmış" taktikleri...

Saray, ipi bu kadar sıkı tutarken, muhalefetin yeni, güçlü, sarsıcı iletişim taktikleri ve argümanlarla toplumun her köşesinde varlığını hissettirmesi şart...

Bu son düzlüğü; bireysel çıkar peşinde olanlar değil, Türkiye'nin geleceğine inananlar koşmalı!

Yazarın Diğer Yazıları