Ahmet Türk'ün aşireti Öcalan'ı sevmiyor
Anayasa Profesörü Sina Akşin “Söz Sende” de “Batı, Türkiye’nin iyiliğini ister” gibi “doğru bilinen yanlışlardan” örnekler verdikçe Balçiçek Pamir konuğuyla tartışmamak için sıkıntılı anlar yaşadı.
Meselâ yine Akşin’e göre herkesin “doğru” dediği “yanlış”lardan biri de, “halkın seçtiği mutlaka iyidir”e Pamir en azından “Aynı görüşte değiliz” demek durumunda kalınca Akşin, “Hitler’i halk seçmedi mi?” örneğini verdi. Pamir bu sefer, “O uç bir örnek ama” itirazında bulundu.
Tamam, Hitler uç bir örnektir. İyi de İsviçre referandumundan çıkan sonuca ne diyeceğiz? Bize ne elin Alman’ından, İsviçre’sinden, sen bize kendi ülkemizden örnekler ver diyen olabilir. Kimseyi kıracak halimiz yok, halkın her tercihi doğru diyorsanız, sigara içenleri alkışlayabilirsiniz. Ama halk bilinçsiz demeyin, doktorlar da içiyor. Bunun adına demagoji denir, biz “seçme”den kastımız “sandık” itirazında iseniz, ona da varız.
Gördünüz, DTP’li 98 belediye Başkanı Diyarbakır’da toplandı, uzun uzun konuştular, tartıştılar, onlar adına Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir kapının önüne çıkıp, “Öcalan’ın cezaevi koşulları çok kötü. Sayın Adalet Bakanı cezaevinin standartlara uygun olduğunu iddia ediyorsa Sayın Başbakan, Sayın Bahçeli, Sayın Baykal 11 yıl değil, 11 gün orada kalsınlar!” açıklamasında bulundu.
Evet, Baydemir iki defadır “seçilmiş” biridir ve Öcalan’ın cezaevi standardını savunan Adalet Bakanının yerine Başbakana, muhalefet parti liderleri Bahçeli ve Baykal’a, “iyi ise gidin siz yatın” demektedir. Adalet Bakanına cevap vermek için Bahçeli ile Baykal’a Öcalan’ın hücresinde 11 gün kalma önerisinde bulunmak akıl kârı bir şey midir? Halk seçti diye bu akla “iyi” diyebilir miyiz?
Kandil’den inip Habur’da ayaklarına hakim ve savcılar gönderdiğimiz teröristler geçtiğimiz günlerde Çukurca’da DTP’li Belediye Başkanı Mehmet Kanar’ı ziyaret ettiler. Kanar bu ziyaretten çok memnun kaldı, coştu adeta. “Hepiniz hoş geldiniz” dedi. “Öcalan’ın üzerindeki baskıyı kabul etmiyoruz, gerekirse Öcalan için ölmeye hazırız” dedi ve ekledi:
“Türkçe’de denildiği gibi, trenden korksaydık gemiye binmezdik!”
Buna ne buyrulur?
Diyelim ki İstanbul’da ticaret yapıyorsunuz. “seçilmiş” Mehmet Kanar geldi, sizden yüklü bir siparişte bulundu. Bu alışveriş olursa iyi para kazanacaksınız. Size dese ki, “Trenden korksam gemiye binmem” yahut, “Kızı serbest bırakırsan damlaya damlaya ak akçe olur”, siz bu adama malınızı verir parası gelecek diye bekler misiniz?
Demek ki demokrasi bir kamyon malı vermediğiniz birine bir ilçeyi beş yıl emanet edebiliyormuş..
Hadi bunu da geçelim..
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, çoluk çocuğu belediye otobüslerinde cayır cayır yakan, sıradan insanların işyerleri ve otomobillerini hurdaya çeviren PKK militanlarını, “Demokratik tepkilerini ortaya koyuyorlar” diye savunmasına ne dersiniz?
Kendinizi bir kız babası olarak düşünün.
Efendi bir delikanlı geldi kızınıza talip oldu. O sırada birileri aşağıda işyerinizin çiçeklerine sopa ile vurmaya başladı, delikanlı da, “Ne güzel eylem” dedi, bir başkası kedinizin kafasına bir sopa indirip ezdi, onu da, “Demokratik tepki” diye alkışladı, siz buna kızınızı verir misiniz? Ahmet Türk verir mi? Ahmet Türk’ün savundukları daha beterlerini çiçeğe ve kediye değil, insana yapıyor insana.. Kızınızı vermezsiniz ama devlet ve milletin kaderini teslim eder, adına da sandık dersiniz.
Türk’ün aşireti Öcalan’ın cezaevi şartlarından memnun herhalde. Onlar niye sokağa çıkıp Kanco aşiretinin pamuk tarlalarını ateşe vermiyor, Türk’ün traktörlerini yakarak demokratik tepkilerini ortaya koymuyorlar?
“Sıkar!” değil mi?!