Ahlaksız gazeteci!
Hisarcıklıoğlu’nun ‘sağduyu girişimi’ni desteklemeyen gazetecileri ‘ahlakdışı’lıkla suçlaması tartışma yarattı
Neden ahlaksız olduğumu sizlere arz edip, özür dilemeden önce “iki yazıdan” alıntılar yapmak istiyorum. Birinci alıntı benim bu köşede kaleme aldığım ve Rifat Hisarcıklıoğlu’nun “uzlaşma” diye ortaya dökülme hareketini eleştirdiğim yazımdan;
“...Neler derseniz? Türkiye’de ” işler iyi gittiğinde kendi gemisini yüzdürmek “ için ” siyasi otoriteler “ ile ” itaatkar “ bir yapı içinde yol alan ama en küçük bir krizde ” İşte bana fırsat “ diyerek ortaya dökülen ” ağır ağabeyler “ var... Bu ” ağabeyleri “ son günlerde yeniden ortalarda görmeye başladık... Bu arkadaşlar her devirde ” ya Başbakan adayı, ya Cumhurbaşkanı adayı “... Örnek dün TOBB’un önderliğinde Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yaptığı şov. Hükümet ” güçlüyken “, krizin ” k “sı yokken ” Başbakana helikopter alacak “ kadar ” itaatkarlığını “ gösteren Rifat ağabey, dün bir baktık ” içinde elle tutulabilir tek bir mesaj olmayan bir uzlaşma çağrısı “ ve ” bir uydu bağlantılı “ şov ile karşımıza çıktı. Türkiye’nin ” alternatif aklı başında adamı “ edalarında yapılan ” şov sırasında geçen konuşmalara “ dikkat ettiyseniz, illerden bağlananlar ” Sayın Genel Başkanım “ diyerek söze başladılar. Benim bildiğim TOBB’un ” genel başkanı “ değil ” başkanı var. Siyasi partilerin “genel başkanı” olur genelde... Bu ağabeyler sadece “Hisarcıklıoğlu” ile sınırlı değil. Ankara’da daha böyle çok “ağır” isim var. Hayatlarında “sokak büfesinden” bir tost dahi yememiş isimler, her fırsatta “nedense” ya “Başbakan ya da Devlet Başkanı” adayı... İsimler bu kadar değil. İşler iyiyken “Hükümet ile aman abim” ilişkisi kuran belediye başkanlarından, ticaret odası başkanlarına, üniversite hocalarından, birçok eski “tüfeğe” kadar birçok isim, nedense “makul geleceğimiz”. Bu “ağalara” sormak istiyorum; “nedir sizin özelliğiniz?...”
Sevgili dostlar, bu alıntılar sonrası “TOBB’un bizleri yani Hisarcıklıoğlu’nun bu çıkışını” farklı algılayanları “hedef alan hafta sonu açıklamasından bazı bölümleri aktarmak” istiyorum;
“...Sağduyu çağrımızın” altında başka bir maksat aramak, hele hele asılsız ve mesnetsiz iddialarla TOBB’u “iç siyasette ortaya çıkmak için zemin arayan bir yeni oluşum” olarak nitelendirmek hakkaniyete sığmamakta. “Sağduyu Çağrısı” nın bazı çevrelerce kastını aşan bir biçimde “siyasi gösteri” olarak yorumlanmasından büyük camiamız son derece rahatsızdır. TOBB’u siyaset yapacağı varsayımı ile suçlayan ama aslında kendileri TOBB üzerinden siyaset yapan çevrelere “sağduyu çağrımızı” yineliyor, art niyetli ve ahlak dışı yorumlardan kaçınılması isteğimizi yine vurguluyoruz.
Sevgili dostlar, gördüğünüz gibi “girişimi desteklemediğimiz” için “kendi algılamamız” farklı olduğu için açıklamaya göre bizler “ahlaksızız”...
Sonuç: Evet, ben ahlaksızım... Esnafın dişinden, tırnağından artırdığını, “oda aidatları” ile zorla elinden alıp, bu parayı istediği gibi kullanarak siyasi “şov” yapanları teşhir ettiğim için “ahlaksızım”... Ama daha “dur” Hisarcıklıoğlu, bekle de gör bakalım daha nasıl “ahlaksız” olacağım ve senin “şovlarını”, en önemlisi siftah yapmadan dükkan kapayan “esnafın” aidatlarını “nelere harcadığını”, daha nasıl “ahlaksızca” kamuoyuna aktaracağım!
* Yiğit Bulut / Vatan
+++++
Kıssadan hisse...
RİVAYET odur ki! Abbasi hükümdarı Harun Reşid’in “Cafer” adında bir veziri varmış, vezir itibarlı Bermeki aşiretindenmiş...
Bir gün Harun Reşid ile başveziri kırda bayırda, bağda bahçede dolaşmaya çıkmışlar.
Bir elma ağacı görmüşler, ama ağaç yüksek, tırmanıp koparmak mümkün değil...
Hikâye bu ya, hükümdar Harun Reşid, başvezirine “kıyak” yapmış, diz çökmüş, Cafer, hükümdarın omzuna basıp birkaç elma koparmış. Bahçıvan uzaktan seyrediyormuş; yanlarına gelince Harun Reşid adamı kutlamış, böyle elmalar yetiştirdiği için ödüllendirmek istemiş:
“Dile benden ne dilersen!”
Bahçıvan boynunu bükmüş:
“Bu başveziriniz Cafer var ya, ikimiz de aynı aşiretteniz, Bermeki aşiretinden. Sizden ricam benim kaydımı bu aşiretten silin.”
* * *
BAHÇIVAN o kadar ısrar etmiş ki, sonunda Harun Reşid kaydını silmiş...
Zaman geçmiş, başvezir Cafer işi azıtmış, hükümdarın arkasından komplolar kurup kendi aşiretinin hanedanını başa geçirmeye çalışmış...
Durumu anlayan Harun Reşid emretmiş:
“Başta Cafer, bu aşiretten kim varsa boynunu vurun!”
* * *
BİR süre sonra cellatlar gelmiş, yanlarında bahçıvan:
“Efendim, bu da aynı aşiretten ama, elinde sizin fermanınız var, aşiretten çıkarmışsınız...”
Harun Reşid hatırlamış:
“Yahu sen niye bu aşiretten çıkmak istemiştin?”
“Bu Cafer’in iki elma için hükümdarın omzuna bastığını görünce, bu adamın çıkarı için yapmayacağı iş yok, bana da zararı dokunmasın diye, beni bunlardan atın, dedim.”
Kıssadan hisse...
Ey kendilerini hükümdarın en yakını sananlar, bir gün bakarsınız ki kelle gitmiş...
Tabii iki binli yıllarda kelleler hikâyedeki gibi koparılmıyor.
* Hasan Pulur / Milliyet
+++++
Medya senin olmuş!
Zaman, Sabah, Bugün, Star, Yeni Şafak, Vakit... Bunlar iktidardaki AKP’yi, Tayyip Bey’i ve takımını sürekli öven, alkışlayan, destekleyen gazeteler... Onlar kadar olmasa da, yeni AKP yanlısı birkaç gazete daha!..
Bu gazetelerde sürekli köşe yazan, AKP iktidarını, Başbakan Tayyip Bey’i durmaksızın övgülerle, alkışlarla yere göğe koymayan, ün yapmış yazarlar...
Ahmet Altan ve Mehmet Altan , biri Star’da, biri Taraf’ta!.. Engin Ardıç, Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, Emre Aköz, Ergun Babahan Sabah’ta!.. Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Taha Kıvanç, Fikri Akyüz Yeni Şafak’ta. Gülay Göktürk, Ali Atıf Bir, Ömer Lütfi Mete Bugün’de. Mümtaz’er Türköne, Mustafa Ünal, Ahmet Selim Zaman’da.. Cevdet Kara, Attila Özden, Abdurrahman Dilipak, Hasan Karakaya Vakit’te.. Taha Akyol, Hasan Cemal Milliyet’te vb. vb...
Adlarını sayamayacağım kadar çok TV’ler, radyolar!..
Türk basınının, Başbakan’ın deyişiyle Türk medyasının dörtte üçü, AKP’lilerin, AKP’yi içtenlikle, ya da türlü hesapla destekleyenlerin elinde...
Geriye ne kaldı?
* * *
Bir de, Sayın Başbakan orda burda nutuk atıyor. Sesinin olanca gücüyle bağırıyor! Medya da medya, basın da basın, yazarlar da yazarlar!..
Önden, arkadan, yandan, baştan, ayaktan saldırıya uğramış bir adam, bir politikacı, bir Başbakan!. Gelin de acımayın...
Oysa hesap ortada...
Bugüne dek gelmiş geçmiş hiçbir Başbakan, ne Menderes, ne Özal , ne Ecevit ne de asker liderler böylesine basın desteği görmemiştir! Türk basınını, medyasını sımsıkı biçimde kendine bağlayan bir tek başbakan var, o da AKP lideri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır...
* * *
Bilmem daha ne istiyorsun? Tek parti, tek
lider, tek ulus, hepsine sahip olan ’derin devleti’de mi?
* Oktay Akbal / Cumhuriyet
+++++
Kamer Genç, Erdoğan’ın koltuğuna oturunca...
Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç , hükümete yönelik sert eleştirileri nedeniyle sık sık AKP’lilerin hedefi oluyor. Hatta AKP’liler, Genç’in TBMM Genel Kurulu’nda konuşmasını engelleyebilmek için bir içtüzük değişikliği önerisi bile hazırladı. Genç, geçen hafta konuşmayla yetinmeyip bir de eylem gerçekleştirdi. Genç, tütün ve alkol ürünlerinin satışını düzenleyen yasa tasarısının görüşmeleri sırasında sık sık kürsüye çıktı. İlk konuşması sırasında AKP’lilerin tepki göstermesi üzerine boş hükümet sıralarını göstererek “Bana bağıracağınıza hükümetinize, bu boş sıralara bağırın. Nerede bu hükümet, nerede?” dedi ve ekledi: “Şimdi gidip şu koltuklara oturacağım. Yine de ben kendime yediremiyorum.”
Genç, bir ara gidip Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın koltuğuna oturmayı düşündü, ancak Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ’nun geldiğini görünce bu düşüncesinden vazgeçti. İkinci kez kürsüye gelen Genç, yine boş hükümet sıralarını gösterdi: “Şu koltuklara oturacaktım, ama Nimet Çubukçu geldi. Bakın yine bomboş, böyle giderse gidip oturacağım.” Genç, üçüncü kez kürsüye çıkıp, hükümete yönelik eleştirilerini sıraladıktan sonra gidip boş duran hükümet sıralarında Başbakan Erdoğan’ın koltuğuna oturuverdi. Bunun üzerine oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil , “Sayın Genç, lütfen yerinize; millet öyle bir yetkiyi verirse gelirsiniz” diye uyardı. Genç, “Verecek, verecek Sayın Başkan” dedikten bir süre sonra milletvekili sıralarına doğru yöneldi. Genç, eylemini “Milletvekili gider istediği yere oturur, genel kurul salonundaki bütün koltuklar herkese açık. Bu bakanlar yılgınlık ve bıkkınlık içinde. TBMM çalışmalarına bile katılmıyor” diye savunurken, bakanları da uyardı:
“Bu kabinede bir değişim şart, koltuğunu kaptırmak istemeyen gitsin koltuğuna otursun. Ciddi bir yasama faaliyeti yapıyoruz. Milyonların kaderi ile ilgili karar alırken bile ne Sayın Başbakan ne de kabine üyelerinden birisi gelip oraya oturuyor. Eğer yine kabine sıralarını boş görürsem gider otururum, ama bu kez kalkmam.”
* Parlamento Kulisi / Cumhuriyet