Ahlak ve değer krizi yaşanıyor
İnsani ve ahlaki değerler toplumların sigortalarıdır. Toplumlardaki aşırılık ve katılıkları bu mekanizmalar denetler. Bireysel ve toplumsal vicdan, bu değer ve ilkelerden beslenir. Ahlaki, dini ve yasal ölçülerini kaybetmiş toplumlarda her türlü aşırılık meşru görülmeye başlar. Toplumda görülen fanatiklik, müfritlik ve sertlikler de bir anlamda bu değerlerin işlevlerini yitirmelerinin sonucudur. Değer, ölçü, ilke ve normların önemsizleştirildiği yerlerde de her türden anormal davranış makulleşir. Türkiye’de bu tür tehlikeli bir süreç yaşanıyor.
Bu nedenle sözgelimi TBMM ve Diyanet olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlar sıfır hata ile çalışmak zorundadır. Bu gerçeğe rağmen zaman zaman TBMM’den yansıyan kavga görüntüleri, toplumsal vicdanı yaralar niteliktedir. Bu görüntüleri kontrolden çıkan bazı gerilimlerin istisnai sonuçları olarak görmek de mümkündür.
Ancak yasa yapılan bir yerde yasa ve kurallara karşı hile sayılabilecek davranışlar söz konusu olduğunda durum değişir. TBMM’de tam da buna benzer bir olayın yaşandığı geçtiğimiz günlerde bir oylama sırasında yaşandı.
Karadeniz’e Sahildar Devletlerin Sınır Sahil Güvenlik Makamları Arasındaki İşbirliği Anlaşması’nın oylamasında 41, Slovakya ile Sosyal Güvenlik Anlaşması oylamasında 36 mükerrer oy verilmiş. Meclis tutanaklarına göre oylamalarda 41 mükerrer oy kullanılmış. Mükerrer oyların tamamı, AKP milletvekilleri adına kullanılmış. Skandal, TBMM Genel Kurulu’nda 9 Kasım Salı günü, uluslararası sözleşmelerin görüşüldüğü oturumda meydana gelmiş.
Tutanaklara göre, Karadeniz’e Sahildar Devletlerin Sınır Sahil Güvenlik Makamları arasındaki İşbirliği Anlaşması’nın oylamasında 242 oy kullanılmış. Bu oylamada 127 vekil elektronik oylama sistemiyle oy kullanırken 115 milletvekili adına ise Başkanlık Divanı’na oy pusulası gönderilmiş. Başkanlık Divanı’nın tespitlerine göre, bu pusulalardan 41’i mükerrer çıkmış. Anlaşma, 201 oyla kabul edilmiş. Slovakya ile Sosyal Güvenlik Anlaşması’nın görüşmelerinde ise 136 milletvekili elektronik oylama sistemine girdi. 98 milletvekili adına pusula gönderilmiş. Burada da toplamda 234 oy kullanılırken bunların 36’sı mükerrer çıkmış. Bu arada, benzer mükerrer oyların, 3 Kasım günü yapılan uluslararası sözleşme görüşmelerinde de kullanıldığı ortaya çıkmış.
Buna skandal denir. Böyle bir konunun medya ve kamuoyunda çok sınırlı bir yer bulması ve tartışılmaması da ayrı bir skandaldır.
Yukarıdaki mükerrer oy konusu yasa ve yasanın yapılmasıyla ilgili sorundu. Bu defa anlatacağımız olay ise ahlak ile ilgili bir sorundur.
Salihli’den basına yansıyan olay şu; İzmir’de eşinin üzerinde kayıtlı lüks dairesi, birçok gayrimenkulu, Çeşme’de yazlığı, bankada yüklü parası, bir çipi, iki otomobili olan 79 yaşındaki bir yurttaş var. Bu yurttaşın 1991 yılında oğlu kazada ölünce “oğlumun maaşına ihtiyacım var” diyerek muhtaçlık belgesi almış. Bu belgeyle de 18 yıl boyunca devletten maaş almış. Hakkında inceleme başlatılınca da “2000’e kadar maaş aldığımı hatırlıyorum. Mal varlığımı sonradan yaptım. Ceza çıkarsa öderim” demiş.
Yasa yapımında dahi gerekli özenin gösterilmediği bir ülke yurttaşının bazı ahlaki kuralları görmezlikten gelmesini doğal karşılayanlar olabilir. Konuya istisnai bir eylem olarak bakanlar da çıkabilir. Ancak durum tam da öyle değildir.
Türkiye’de yurttaşlar, yöneticiler, medya ya da temsilciler aynı kültürel kaynaktan besleniyor. Birisi bazı ölçüleri dikkate almıyorsa diğerleri de diğer bazı ölçüleri çiğnemekte sakınca görmüyor demektir. Nitekim TBMM’deki bu skandalın medyada yeterli yer bulmaması adeta önemsenmemesi bunu göstermektedir. Bu durum ülkenin top yekün bir ahlaki ve değerler kriziyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.