Ah Kılıçdaroğlu, ah!
Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, “Atatürk’ü, hatta CHP’yi, CHP’ye genel başkan olanlar bile anlayamamış” demekten kendimi alamadım.
“Daha Cumhuriyetin üzerinden iki yıl geçmiş, Kayseri’de ilk uçak fabrikasını kurduk. (...) Dokuz yıl sonra, 3 Mayıs 1934’te kendi yaptığımız uçak Kayseri’den kalktı, Ankara’ya indi.”
Diyen Kılıçdaroğlu tam o noktada Erdoğan’a sesleniyor:
“- Yapabiliyor musun şimdi sen bunu?”
Sizce Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na ne cevap verecek?
Ben size söyleyeyim, “Tamam, yapamıyorum. İyi de, sor bakalım niye yapamıyorum” deyip, CHP’yi yine CHP ile vuracak. Diyecek ki, “O fabrikayı, hatta, yaptığı uçakları dış ülkelere pazarlayan uçak fabrikasını kim kapattı a Kılıçdaroğlu” diyecek. “CHP kapattı, İnönü kapattı” diyecek...
Ve CHP susacak!
Gerçekten Cumhuriyet’in Atatürk’lü dönemleri insanı şaşkına çevirecek bağımsızlık ve sanayi hamleleri yekûnudur. O imkânsızlıklar içerisinde o başarılar nasıl sağlandı, bunca imkân içerisinde bu başarısızlıklar nasıl oluyor, hafızaların kavrayabileceği bir iş değildir. Atatürk’ten sonraki sapmalar da, başarısı böylesine ortada duran bir sistem varken, akılla izah edilemez.
27 Haziran 1947 tarihinde Merkez Bankası, “Kasamda 176 ton altın var” diye açıklama yapıyor. Sonra, ABD’den Marshall yardımı kabul ediliyor. ABD, sen uçak yapma, sen gemi yapma, ben sana ucuza veririm diyor, Türkiye bunu kabul ediyor. O yıllarda Batılılar tıpkı bugünkü ağzı kullanarak, “Türkiye örnek ülke” diye övdükçe övüyor, Ankara’nın yönetim tarzını.
Peki sonra ne oluyor?
Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi 8 yıl içerisinde 176 ton altın bitiyor, Türkiye moratoryum ilan ediyor. Yani, “Ben battım, borçlarımı ödeyemiyorum” diyor.
Dedik ya, insan bu başarıya gerçekten şaşıyor. Sen hem o devasa borçlarını öde, uçak yap, denizaltı yapmaya başla, bir de 176 ton altın biriktir.
Size bir şey söyleyeyim mi...
Sakın ola ki o günkü 176 ton altını küçümsemeyiniz. Toprakları, fabrikaları dâhil her şeyini satıp paraya çeviren Türkiye’nin 2010 yılındaki altın stoku ne kadar biliyor musunuz? Türkiye’nin 2010’daki altın stoku 1947’deki Türkiye’nin altın stokundan tam 60 ton eksik, yani ancak 116 ton!
Elbette Erdoğan’ın Atatürk’lü ve Atatürk’ün izinden gidilen siyasetleri anlaması beklenemez, zaten öyle bir iddiası, böyle bir niyeti de yok. O, “hesaplaşma” derdinde, o “kininin” peşinde...
Öyle de...
Kılıçdaroğlu’nun söylediklerindeki hata ne? CHP ve Kılıçdaroğlu niye Atatürk’ü anlamamış oluyor? Hem her söyledikleri doğru, hem gittikleri yol yanlış nasıl olabilir?
Olabilir, nitekim oluyor işte.
Laboratuvar tahlilleri doğru yapar. Doktor teşhisi yanlış koyar, ilacı yanlış verir. CHP’nin durumu da işte böyle bir şey...
Kılıçdaroğlu da, Baykal da, Ecevit de aynı hatayı yapıyordu. Aslında aynı hatayı solun tamamı yapıyor. Gerçekleri söyleyip, yaraları pansuman edip, ardından da Batı’dan ilâç ummaları, reçete almaları en büyük kırılmaları. İkide bir, “Aydınlanma” diyorlar, “Batı’nın değerleri” diyorlar. “Çağdaş uygarlık düzeyi” olarak Avrupa’yı gösteriyorlar.
Yanlış...
Yan-lış!...
Batı, “medenî” değil, “emperyalist” tir. Hem medenî hem emperyalist olunabilir mi? Kan içen bir insan vals yapıyor, on dil biliyor diye medenî mi olurmuş? Batı, “aydınlık” değil “karanlık”tır. İkide bir referans aldığınızı söylediğiniz Fransız Devrimi’ni iyi tahlil edin, üstünü bir kazıyın bakalım, altından ne çıkacak? Ve sonra iyi bilin ki “başkasına benzeyerek asla kendin” olamazsın. Kendin olamayınca da “vatan”dan, “millet”ten bahsedemezsin.
Canım bu çağda vatan ve millet kavramlarını gevşetebiliriz, insanlık olsun diyorsanız, yani “bugün artık tam bağımsızlık diye bir şey yok, karşılıklı bağımlılık var” havalarında iseniz, siz daha ilkokuldasınız demektir. İsterseniz yine özendiğiniz o Batı’ya dikkatle bakın. Bakın bakalım onlar “vatan” ve “millet” hakikatlerinden zerre taviz veriyorlar mı? Dinlerinden, ırklarından, dillerinden, geleneklerinden zerre gevşeme yapıyorlar mı?
Yoksa tam tersine kendi yapmadıklarını bizlerden ve bizim gibilerden isteyerek; böl, parçala, hükmet taktikleri ile başka milletlerin vatan ve servetlerini kendi millî sofralarına taşımakla mı meşguller?