Ağca, Müslüman mezarlığına mı gömülecek?
Önce bir vefa borcunu yerine getirelim, yani, Ağca’yı sona saklayalım.
Dün, buruk bir acıyla hatırladım Reha Oğuz Türkkan Hocamızın geçtiğimiz yılın 3 Ağustos’unda telefon açıp, “Nasılsınız?” dedikten sonra, Türkiye’nin geleceği hakkında neler düşündüğümü merak ettiğini, sormasını.
Allah (c.c.) gani gani rahmet eylesin, Türkiye ve insanlığın “değerli” bir bilim adamıydı, velûttu da. Göz nuru dökerek ve beyin eriterek hak edilmiş dünya çapındaki bu önem ve değerle müsemma bir mütevazılık da kişiliği haline gelmişti Reha Hocamızın. Malum, boş başaklar dik durur, derviş gibi olanlar dolgun başaklardır. Peki o, hiç mi dikleşmezdi? Olur mu, onun ve benzerlerinin hayatı Hakk bildikleri meselelerde minare gibi dosdoğru olmak, Türk milletine küfür ve nankörlük edenlere, Rabbin Celal sıfatı ile sıfatlanmak numunesidir.
İşte dünya bu.
Reha Oğuz Türkkan da olsan, kanı damarında “vatan/vatan” diye atan Reha Beylere vatanlarını zindana çeviren İsmet Paşa da olsan, bir gün, son nefesini verip, kara toprağa giriveriyorsun; sır işte burada.
Asl’olan, işte o andan sonra geride kalanların seni nasıl hatırladıkları ve mezarda bulunanların nasıl karşıladıkları!
Allah, insanları Kendisi için yaratır ve O, insanın hiçbir şeyine ihtiyaç duymadığı için de, insanı, Kendisi için yarattığı insan(lara) ve insanlar için var ettiği her şeye kattığı değer ve fayda ile tartar. Öyle olduğu için yaratılan her şeye hizmet, nimete fiili şükürdür, yani ibadettir, tespihattır.
Reha Hocamız bu şükrü elinden geldiğince edâ etmiş bir kul olarak dün öğle namazının ardından Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınan namazla Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi, ebedî hayata başladı. Siz bu satırları okuduğunuz sırada, o, sorgu melekleri Münker ve Nekir’le çoktaan tanışmıştı bile..
İşte bir gün sen de öleceksin ey Mehmet Ali Ağca.
Seni de mezarda Münker Nekir karşılayacak.
Hadi milletinin ve insanlığın hakkında tarihe nasıl not düşüleceğini umursadığın yok; sen ve çevren, karanlık hayatının getireceği milyon dolarlara kilitlenmiş, dört işlem yapmakla meşgulsünüz; bu görülüyor, biraz da anlayışla karşılanıyor diyelim..
İyi de...
Nedir o “İsa”lık, “Mesih”lik?
Gökten mi indin, göğe mi çekileceksin, öldüğünde seni Hıristiyan mezarlığına mı, Müslüman mezarlığına mı gömecekler, yoksa bir maşatlığa mı? Tamam, Mesih Müslüman’dır amma, nedir o “İncil’i yeniden yazacağım!” demek, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed (s.a.v)’i niçin ağzına almıyorsun? Yoksa insanlığı yazacağını iddia ettiğin yeni İncil’e mi çağıracaksın, Mesih olarak?
Görüntülerin, “Kendimle gurur duyuyorum” çığlığı atıyor olsa da, zor durumdasın be Ağca!
Şer güç Gizli Dünya Devletinin bir çirkin amacı için ömrünü heder ettin, Türkiye’yi de bu işin âleti haline getirdin..
Gönlüm istiyor ki, dünyalık olarak ne kazanacaksan azamisini kazandıktan sonra, tövbe etsen, Mesih’lik falan hikâyeydi, bütün bunlar, çok çektim, biraz rahat edeyim diye dünyalık içindi, deyip..
Ülkene, insanlığa ve tabii kendine en büyük iyiliği yapsan.
Yani tövbe etsen ve kıyısından, köşesinden, ortasından, artık her neresinden ise, değdiğin bütün kirli çamaşırları ortaya döküp, çakma değil, gerçek bir kahraman olarak yaşayabildiğin kadar yaşayıp, bu dünyaya veda etsen..
Ve biz de desek ki, Ağca’nın yeri elbette Müslüman mezarlığıdır, ötesi, yapacağın tövbenin şiddeti oranında, Allah’la senin arandadır..