Afrin kadar önemli rapor!..

İç siyasetin kayıkçı kavgasından, dikkate alınması, üzerinde uzun uzun tartışılması gereken bir çok şey ya gümbürtüye gidiyor ya da gündemde şöyle bir kıyısından yer bulabiliyor. Bunlardan biri de TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun hazırladığı ve Kasım 2017'de kabul ettiği, "İzmir ve Aydın illerinde bulunan geri gönderme merkezleri inceleme raporu." Türkiye'ye yasa dışı yollardan giriş yapmış mültecilerin geri gönderilmesi maksadıyla faaliyet gösteren barınma merkezleri hakkında iddiaları etraflıca incelemiş komisyon.

Raporda oldukça önemli tespitler var. Ancak, ülkemizde insan kaçakçılığından nasıl para kazanıldığının belgelendiği ve bazı acı gerçeklerin faş edildiği bir bölüm var ki sormayın gitsin!.. Başlığı; İzmir İl Jandarma Komutanlığı yetkilileri tarafından verilen bilgiler şu şekildedir." Bakın, bu organize işler nasıl oluyormuş topraklarımızda? Başlayalım oradan özetlemeye:

"Yasa dışı göçmen ticareti yapan organizatörler, göçmenleri dolandırarak paralarına el koymakta; güvenli olmayan yöntemlerle botlara çok sayıda göçmeni bindirerek, hayatlarını tehlikeye sokmaktadırlar. Göçmenlerin yurtdışına çıkabilmek için yüksek miktarlarda ücret ödüyor olmaları, kolay para kazanma yollarını tercih eden organizatörler için cazip gelir kaynağı oluşturmaktadır.

Organizatörler göçmenleri Yunanistan'a bağlı adalara geçirmek için sofistike yöntemler kullanmaktadırlar. Öncelikle, Doğu illerinden ve geçici barınma merkezlerinden gelen Suriye uyruklu şahıslar, Basmane bölgesinde Türkçe bilen Suriye uyruklu şahıslar vasıtasıyla organizatörlerle irtibata geçmektedir. Yunanistan adalarına geçmek maksadıyla organizatörlerin yönlendirdiği ve 'kasa' olarak tabir edilen şahıslara 1.000 ile 2.000 dolar arasında değişen miktarda parayı teslim ederek karşılığında şifre alınmaktadırlar. Kamyon, minibüs, ticari taksi gibi araçlarla kıyılara taşınan göçmenler buradan organizatör veya aralarından seçilen birisinin kullandığı şişme bot veya teknelerle Yunanistan adalarına gönderilmektedir. Son olarak, Yunanistan adalarına ulaşan göçmen, organizatörü arayarak kendisinde bulunan şifreyi söylemekte, 'kasa' tarafından ise organizatörlere söylenen şifre karşılığında para ödenmektedir.

Göçmen kaçakçılarının yöntemleri arasında, yeterli para verildiği zaman, 7 defa Yunanistan adalarına geçme hakkının verilmesi de bulunmaktadır. Bundan dolayı, göçmenler birden fazla kez yakalanmış olsa bile haklarını kaybetmemek için kaçakçının ve/veya organizatörlerin isimlerini vermemektedirler. Ayrıca kaçakçının ismini söyleyen göçmenin başka bir kaçakçıyla anlaşması da mümkün olmamaktadır. Lüks yatlarla yüksek ücretler karşılığında İtalya'ya göçmen kaçıran kaçakçılar da bulunmaktadır.

Son zamanlarda Türk organizatörler dışında Suriye uyruklu şahısların da kendi imkanları ile temin ettikleri araç, bot ve bot motorlarını kullanarak Yunanistan adalarına geçiş yapmakta oldukları tespit edilmiştir."

Terör riski

İzmir genelinde gerçekleşen göçmen kaçakçılığına ilişkin istatistiki bilgiler de verildikten sonra jandarma ifadeleriyle karşı karşıya kaldığımız ciddi tehlikelere dikkat çekiliyor:

"1 Ocak ile 15 Ekim 2017 tarihleri arasında yakalanan göçmenlerden 11.830'u Suriye; 7.061'i Afganistan; 297'si Irak; 202'si Pakistan; 105'i Eritre; 16'sı Kongo; 180'i ise diğer uyruklardandır.

Türk Ceza Kanununun 79'uncu maddesinde, göçmen kaçakçılığı suçunu işleyenler hakkında 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Ancak organizatörler, yakalandıklarında caydırıcı bir yaptırımla karşılaşmamakta ve aynı suçu işlemeye devam etmektedirler. Cezaların daha caydırıcı hale getirilmesi gerekmektedir.

Ege Bölgesinde kıyı şeridinin uzun, girintili ve çıkıntılı olması, anayollar dışında alternatif tali ve yaya yolların bulunması bölgenin kontrolünü güçleştirmektedir. Yakalanan Suriye uyruklu göçmenlerin sınır dışı edilememesi veya geçici barınma merkezlerinde tutulamamasından dolayı serbest kalmaları kontrollerini güçleştirmekte, Yunanistan adalarına deniz yoluyla tekrar geçiş yapmak istemelerine sebep olmaktadır.

Genellikle göçmenlerin üzerinde pasaport veya herhangi bir belge bulunmaması nedeniyle, kimlikleri kendi beyanları esas alınarak tespit edilmekte, göçmenlerin her seferinde farklı isimler kullanabilmesine imkan vermekte olan bu durum, göçmenlerin arasına karışabilecek terör örgütlerine mensup kişilerin tespitini güçleştirmektedir.

Yakalanan göçmenlerin uzun süre karakolda muhafazası bulaşıcı hastalık riskini artırmakta; göçmenlerin sayıca fazla olmaları durumunda, emniyet ve güvenlik açısından risk oluşturmaktadır.

Denizden yapılacak geçişleri azaltmak amacıyla, bot ve bot motoru satışı yapılan yerlerin ilgili birimlerce (Sanayi Ticaret İl Müdürlüğü, Belediye, Liman Başkanlığı, Kolluk) denetim altına alınarak, bot ve motorların sahte beyana dayalı kimlik bilgileri veren şahıslara satılması ile standart dışı bot üretilmesinin engellenmesi gerekmektedir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın kara teşkilatlanmasının yapılarak göçmen kaçakçılığı olaylarında adli ve idari işlemlerin kendi birimlerince yapılması, ayrıca bot sayılarının artırılarak denizden yapılan geçişlere karşı daha etkin mücadele edilmesi faydalı olacaktır."

Acaba bu raporu, Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül, R. Erdoğan okudu mu?.. Çok merak ediyorum!.. Onlar okumadıysalar, bari arkamızı kollayabilmek adına ilgili yetkililer bugün okusunlar... Bilmem, anlatabildim mi?..

Yazarın Diğer Yazıları