Afganistan, Irak ve yeni strateji!
Ortadoğu, Kafkaslar ve Avrasya’da barışçıl ya da çatışmacı operasyonların stratejik hedeflerini İslâm Dinini ihmal ederek anlamak mümkün değildir. Emperyalist hedeflere karşıt olan İslâm inancı, hegemonik emeller peşinde koşanları ileri düzeyde rahatsız etmektedir. Bu nedenle İngiltere ve ABD bölgedeki hakimiyetlerini meşru göstermek için Müslüman ülkelerde üretilen İslâmi akımlara büyük yardımlar yapmaktadır. ABD ya da İngiltere’nin Irak, Afganistan vb. yerlerdeki işgaline ya da hakimiyetine itiraz etmeyen Müslümanlar böyle bir stratejinin ürünüdür. Avrupa İslâm’ı, Ayarlı İslâm, ABD İslâm’ı, Ilımlı İslâm, Diyalogcu İslâm gibi kavramlar tesadüfen üretilmiş değildir.
Asıl savaş, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında
Arnold Toynbee’nin 1950’lerde yazdığı “Medeniyet Yargılanıyor” ve “Dünya ve Batı” adlı eserlerinde, bu konuda çarpıcı tespitleri vardır. Toynbee, “Gelecek yüzyıldaki asıl savaşın komünistler ile kapitalistler arasında değil, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında olacağını” daha o zaman öngörmüştü. Samuel Huntington bu yaklaşımın temellerini 21. yüzyılın başlarında “Medeniyetlerarası Çatışma” adı altında yaptığı kuramsal çalışmayla ortaya koymuştu.
Emperyalizm strateji değiştirdi!
SSCB sonrası Bosna, Çeçenistan, Körfez, 11 Eylül terör saldırısı, Somali, Afganistan, Filistin/İsrail, Azerbaycan/Ermenistan ihtilaflarında medeniyetler arası çatışmanın izlerini görmek mümkündür. Batı ülkelerinde İslâm’a yönelik saldırıların, yasaklamaların ve kısıtlamaların aniden ivme kazanması da bu stratejinin gereğiydi.
Medeniyetler arası çatışmanın maliyeti, ahlâk dışılığı ve riskinin büyüklüğü karşısında emperyalizm strateji değiştirmiştir. ABD Başkanı Obama, İslâm ülkelerini ziyaret etmiş ve “ABD, hiçbir zaman İslâm’la savaşta değildir, olmamıştır ve olmayacaktır” demiştir. Uzun zamandır denenen ve sonuçları başarılı bulunan yeni bir strateji devreye sokulmuştur. Artık medeniyetler içi çatışma stratejisi devrededir. Filistin’de Hamas ile FKÖ; Irak’ta Kürt/Arap, Şii/Sünni; Afganistan’da El Kaide/Taliban/Karzai güçleri; Çeçenistan’da Kadirov güçleri/Mücahit; Lübnan’da Hizbullah/Hariri vs...
Irak deneyimi!
Irak ve Afganistan ABD’nin askeri güçleri tarafından fiilen işgal altına alınmıştır. Her iki ülkenin başına da ABD’nin istediği kişiler getirilmiştir. Daha sonraki süreç içerisinde yeniden Irak asker ve polis teşkilatı kurulmuş ve kentlerin güvenliği işgal güçlerinden alınarak bu güçlere devredilmiştir. Böylece Irak’ta inanılmaz yoğunluktaki terörist saldırılara rağmen belli ölçülerde de olsa Afganistan’a göre daha iyi bir konuma gelinmiştir. Aslında Afganistan için yapılan da “medeniyetler arası çatışma”nın medeniyetler içi çatışmaya çevrilmesidir. Böylece ABD, sürece katılmadan sonuçtan istediği payı elde edebilecektir.
Hamit Karzai, ABD tarafından kendisinin “yetersiz stratejik ortak” olarak nitelendirilmesine çok bozulmuş. Bunun üzerine “Eğer stratejik ortaklıktan ABD’ye boyun eğmeyi anlıyorlarsa; evet biz stratejik ortak değiliz” demiş. Eğer Karzai, sözlerinde ciddiyse bu, gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu ve hayal dünyasında yaşadığını gösterir.