Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Adres TBMM’dir

Terör örgütünün pilot bölge seçtiği Hakkâri’de devlet otoritesinin bulunmadığını, yol kontrolünden halk mahkemelerine kadar KCK’nın hakimiyetinde olduğunu yazdığımızda akıllarınca bizimle dalga geçenler, siper farklarını ve faili meçhullerin hesabını bakalım nasıl verecek. Dilerseniz önce siper farklılığından başlayalım. 21 Haziran 2010’da Başbakan Erdoğan’ın çömelerek inceleme yaptığı siper fotoğraflarını hatırlarsınız. İki gün sonra 11 şehit vermiştik... Kum torbalarıyla yükseltilip Cumhurbaşkanı Gül’ün gezdiği siper fotoğrafları nasıl da ballandırılmıştı. Aradan iki gün bile geçmeden şimdilik 24 şehit, 18 yaralı... Ağır yaralılarla bu sayı ne yazık ki otuzu geçebilir. TBMM’de sınır ötesi harekat için yetki uyarılmasına rağmen sınırın ötesine ABD izin vermediği için geçemeyince terörist meydan okuma cesaretini sergiler elbette. Üstelik bu devletin başbakanına, Cumhurbaşkanına, “Biz istersek buralara gelemezsiniz. İstesek sizi inceleme yaptığınız mevzilerde vururuz” mesajı da vermektedir. Ne de olsa müzakere masasına oturuldu. Muhatap alındı. Pazarlık yapıldı. Pazarlık masasında elini güçlendirmek isteyenin gücünü sergilemesi kadar normal bir şey olabilir mi?
Hakkâri’de son iki yıldır faili meçhul cinayet sayısı kaç? Sözde insan hakları örgütleri, güdümlü kuruluşlar bunu niye gündeme getirmez. Çünkü güpegündüz sokak ortasında öldürülen askerdir, uzman çavuştur, astsubaydır, Yüzbaşı Barış’tır, öğretmen Mustafa’dır da ondan. Şehir içinde, cadde ortasında hiç mi görgü tanığı yoktur. Hayali suikast planlarını ortaya çıkarmakta pek de mahir olan polis niçin askerlerin katillerini bulamaz. Çünkü karakolundan başını çıkaramaz haldedir. Çünkü sokaklara, şehre KCK hakimdir. KCK kimlik kontrolü yapar, soruşturmayı, mahkemeyi, infazı sadece örgüt yapar da ondan. Valisi, kaymakamı Ankara’dan gelen emirler doğrultusunda güvenlik güçlerine emir veremez. Bölgede görev yapan asker, polis inisiyatif kullanarak operasyona çıkamaz. İstihbarat toplamak mümkün değildir. Sıkıysa kışladan çık da iz peşine düş. Hemen balyoz yaftasını yapıştırıp içeri tıkarlar subayları. Sıkıysa izinsiz gösterilere karşı çık. Milletvekili tokatlar emniyet müdürünü...
“Sen kimsin” diye hesap sorulup yıldırılmaya çalışılırken, “Ben devletim” diyen polise, askere icranın başındaki hükümet sahip çıkmayınca devletin otoritesi kalır mı? Yıllar önce sınırdaki kaçakçıların vuruluşunu destan haline getirenler, “General Mustafa Muğlalı Kışlası”nın kaldırılmasını talep edip de kabul görürlerse azarlar elbette...
Van’da Muğlalı Kışlası kalksın, Hakkâri’de Komando Tugayı, Cizre’de Tank Taburu... Pazarlıkta bu da varsa Kaymakamlık binaları lağvedilir. Ardından yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adına belediyelere paçavra çekilir.
33 kurşunun destanı vardır ama Şırnak’ta iki kıza sıkılmış 272 merminin esamisi okunmaz. 33 kaçakçı için neredeyse anıtlar dikilir ama üçer - beşer şehit olan Mehmetlerin resimleri sadece baba ocaklarında asılır. Şimdilik 24 olan şehitler için bu memlekette elli yıl sonra okunacak ağıt yazılmıyorsa vay halimize... “Genç Osman”a, “Hey onbeşli onbeşli” ye kaşık havasıyla oynayan, halay çekenler varlıklarını neye borçlu olduklarını bilmiyor... Vay ki vay halimize...
Devletin bütünlüğüne kast edip, askere kurşun sıkan terörist için belediyeler günlerce taziye çadırı kurup, orada milletvekilleri boy gösterirken, “Kanı yerde kalmayacak” edebiyatından başka bir şey yapılmıyorsa bu memlekette; vaylar vay olur...
Tıpkı 24 bini gibi unutulacak 24 şehit de... Balkonlarımıza bayrak asmakla tepki gösterdiğimizi sanacağız. Sanal âlemde kınamalar, intikam yeminleri, cenaze törenlerinde atılan sloganlar, enerjinin harcanıp tükenmesinden başka bir şey ifade etmeyecek.
Aslında adres TBMM’dir. Cami avluları, miting meydanları değil. Üstelik yüzde 50’ye karşılık yüzde 70’lik çoğunluk da var. Ama çözüm yeri Meclis deniyorsa, oraya vekil gönderiyorsa Millet Meclisine yürümelidir. Cenaze protokolünde kara gözlüklerle arz-ı endam etmenin vakti çoktan geçmiştir. Hukukun hiçe sayıldığı günümüzde hukukçular öncü olmalı bu defa. Barolar çağrı yapmalıdır bütün gönüllü teşekküllere. Ve başkentte yüz binler “Gazi Meclis”e akmalı hukuki-demokratik tepkisini ortaya koymalıdır. Bıçak kemiğe dayandı. “Sabrımız taşıyor” gibi beylik laflarla vaziyeti kurtarmaya kalkışanlarla, ekranlarda hükümet yalakalığında yarışanlar, başka çare varsa parmak kaldırın...

Yazarın Diğer Yazıları