Adamın 'sine'sini çatlatırlar

Yandaş medyanın kazara yayımladığı eleştirilere karşı ya sabır çektiğini söyleyen Erdoğan’ın tespihi koptu; kurşun askerler darmadağın oldu

Başbakan Erdoğan partisinin Beyoğlu İlçe Kongresi’nde Doğan Grubu yazarlarına parmak sallamakla kalmamış, yandaş medyadan bazı isimlerin de kulağını çekeceğinin işaretini vermişti.
“Allah’tan Türkiye’de Doğan Grubu’nun sindiremediği gazete ve televizyonlar var da milletimiz gerçekleri onlardan öğreniyorlar. Şimdi sindiremedikleri medya gruplarının ismini değiştirdiler. ”Yandaş medya“ koydular. Onların içinde de bizimle çatışan, bazı yanlışlara yataklık etmeyi adet haline getirenler de var. Onları da sineye çekiyoruz. Ama ne yazık ki Türkiye’deki bütün iftiraları sineye çeken bir numaralı merci Başbakan’dır, Cumhurbaşkanıdır. Biz ya sabır çekiyoruz” diyen Erdoğan’ın sabır çektiği tespih kopmuş olmalı. Yandaş medyanın sineye çekilen kalemleri terk-i diyar etmeye başladı.
“Anlaşılan fazla da sineye çekemediler” diyen Melih Aşık, Nazlı Ilıcak’ın köşesinden olma serüvenini şöyle anlattı:
“Sabah’ta son günlerde Nazlı Ilıcak iktidarın işine gelmeyecek cümleler kuruyordu.
Mesela: ”Deniz Feneri’nde yolsuzluk iddiaları adalet terazisinde tartılacağına, konu siyasi zemine kaydı. Bir medya patronunun açıktan hedef alınması, yaşadığımız tecrübelerin ışığı altında söyleyebiliriz, hiç ’hayırlı’ olmamıştır. “ (8 Eylül)
”...CNN Türk’ün istediği karasal yayın izni (frekans hakkı) verilmediği için Doğan Grubu’nun Zahid Akman’a hücum ettiğini söylemek, hiç inandırıcı değil.“ (9 Eylül...)
”...Başbakan ve AK Parti hükümeti, medya patronlarının kimisini ’dövüp’, kimisini ’ödüllendireceğine’, temeldeki çarpık sistemi düzeltmeye çalışmalı. “ (13 Eylül...)
Ve kolayca tahmin edileceği gibi .. Nazlı Ilıcak kesik.. İki gündür Sabah’ta yazıları yayımlanmıyor. Yerinde Haşmet Babaoğlu yazıyor...”
Bu arada not düşeyim, Ilıcak yayımlanan son yazısında durumu kurtarma, hem etliye hem sütlüye yaranma girişiminde bulunmuştu... NTV’de Yazıişleri programındaki performansı da fena değil. Nazlı işini bilir!
Sineye çekilemeyen diğer isim Star’dan Necdet Şen oldu. Ahmet Hakan olayı şöyle duyurdu: “STAR gazetesinden Necdet Şen, geçtiğimiz günlerde Başbakan “Tayyip Erdoğan’ın üslubunu eleştirmişti...
Son durum şudur:
Necdet Şen artık Star’da yazmıyor...”
Yine NTV’de konuşan Ali Bulaç da, Erdoğan’ın sineye çekmesinin zor göründüğü açıklamalar yaptı. Yandaş medyanın Deniz Feneri haberlerini görmediğini kabul eden Bulaç, olayın muhafazakar kesimde yüzde 50 oranında bir kuşku yarattığını söyledi.
Alman mahkemesinin bugün açıkladığı karar bu kuşkuyu perçinleyecek, Türk yargısının bundan sonra sergileyeceği tutum da geri kalan yüzde 50’yi daldıkları sahte cennet rüyasından uyandıracaktır.
Ali Bulaç’ın akıbetini merak mı ediyorsunuz. Orada durur Erdoğan. Bülent Arınç’ın “Allah cezalarını versin” sözleri gibi Bulaç’ın iktidarın temel kaynaklarından birini kurutacak “birinci elden bağış önerisi”ni de sineye çekecektir.
Nasıl Deniz Feneri konusunda partisinin duyarsız davranmadığına Arınç’ı kaynak gösterip, “O da AKP yöneticisi, onun tepkisi bizim tepkimiz diyorsa” , yandaş medyayı tırpanlama operasyonuna “ne oldu demokrasiye” diye karşı çıkan olursa da, Ali Bulaç, “bakınız herkes istediğini söylemekte özgür” derken gösterebileceği sağlam bir kaynaktır.
Kaldı ki Bulaç’ı işten atmak “bu ülkenin Başbakan’ı” nı aşar biraz!!!

+++++++

Geçen yıl yapılan bir görüşmede Alman elçi, Antalya’da tecavüzden tutuklu Marco’nun durumunu sorunca Başbakan Erdoğan da Deniz Feneri davasını sormuş

+++++++

Taklacı güvercinler
Altı senedir AKP’yi göklere çıkartan, bu Başbakan’a yalakalık yapa yapa bitiremeyen yazarlara bir şey oldu.
İki arada bir derede kaldılar. Ve yine döndüler...
Kimisi Başbakan’a çatıyor aslanlar gibi.
(Ki biz buna döneklik literatüründe “ters takla” diyoruz.)
Kimisi akıl veriyor. Kimisinin kafası karışık; ya iktidar-grup ilişkileri normalleşirse... Başbakan’ı kızdırıp da sonra açıkta kalırsa yazar?..
Olsun... Yine döner adam, azar azar.
Dönmek, dönekliğin şanındandır.
*
Bence kötü haber; bu durum yazar için iyi olmadı. Çünkü Başbakan bir daha onu uçağına
bindirmeyecek.
Kaldı mı yaya...
Oysa geyik derisi uçağın döner koltuğuna oturup Başbakan’ın daha da gözüne girmek için o sorular ne hoştu:
“Sayın Başbakanım, Türkiye’yi getirdiğiniz bu güzel noktadan, daha güzel bir noktaya götürürken, en çok üzerinde durduğunuz güzel nokta konusundaki önemli bir noktayı açıklar mısınız?..”
Başbakan’ı kim tutar...
Ve yanıtlar: “Buyurduğunuz bu noktalarda...”
*
Ben size söyleyeyim:
Başbakan sizi uçağına da almayacak...
Kızdı çünkü...
Öyle üzülmeyin ama; bulunur bir yolu.
Her dönemde nasıl döndüyseniz, herhalde vardır bu işin bir usulü...
*
Ama yazık ettiniz Türkiye’ye... Herhalde bu “ters takla” nın sebebi; Başbakan’ı yeni anlamadınız.
Siz; altı yıldır ülkemizin ortaçağa doğru sürüklendiğini, çağdaşlıktan uzaklaştığını, insanların din-iman ile aldatıldığını, Türkiye’nin bir dinci diktaya doğru gittiğini gizlediniz. Kandırdınız insanları. Tam altı yıldır...
Hiç vicdan yok sizde. Hiç...
* Bekir Coşkun / Hürriyet

+++++++

İşte AB’nin kültürel temelleri
Bugünün demokrasi tüccarlığını yapan ve menfaatleri uğruna her ortamda çifte standart uygulayan Avrupa milletlerinin, tarihte “vahşetin” günlük yaşamlarının ne denli parçası olduğunu çok güzel ifade etmişsiniz.
Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’a yapmış olduğumuz bir seyahatte, Prag Kalesi’nde sergilenen ve o günün vahşetini açıkça gösteren belgeleri fotoğrafladık. Sizinle de paylaşıyoruz.
* İbrahim Karadeniz - Murat Altınsel


+++++++

TRT izleyicisi de yandaşlığa tepkili
Daha evvel de dile getirdiğiniz TRT’nin tavrıyla ilgili yazınızı okumuş, her satırına hak vermiştim. Tamamen iktidarın TV si olarak hizmet veren devletin kurumunun bu hale getirilmesi birçok duyarlı vatandaşın gözünden kaçmıyor.
Bu sabah haberlerinde gazete başlıkları okunurken spikerin, Yeniçağ gazetesine olan tavrını, okuma şeklini görünce isyan ettik.
Bir sonraki “Milli Gazete”yi tam başlık verip, başlık altını dahi okurken, “Yeni Çağ”ı bir eliyle aldı diğeri ile kenara bıraktı.. Bu görünüş bile çok çirkindi.
Bu konuda kamuoyu oluşturulmasını diliyorum.
* Nurcan Hayriye Yazıcı


+++++++

Fehmi Koru soruyor
Bir medya mağduru olarak, ben, Deniz Feneri’yle ilgili verdikleri haberlerin ’en doğru’ ve ’en sağlıklı’ olduğuna nasıl inanayım?
Verilen kararla doğrulanan iddianameyi okuyarak Fehmi amca!


+++++++

MİNİ YORUM
Göster bakalım net tavrını
Almanya’daki Deniz Feneri davasında karar açıklandı. Başbakan “Dava sonucunda Türkiye’yi ilgilendiren bir sonuç çıkarsa, biz idari yönden ne gerekiyorsa yaparız. İnsani yardım yapılan hesaplarda usulsüzlük bizim için çok ciddi bir iddiadır. Bizim bu konudaki tavrımız net” demişti.
Alman savcının “Asıl failler Türkiye’de” sözünden daha açık seçik bir ilgililik olur mu Sayın Başbakan?
İnşallah silahşörleri “sevsinler senin net tavrını” demek zorunda bırakmazsınız!!!
* Selcan TAŞÇI


+++++++


SİZDEN GELENLER

21. Yüzyılda tuvaleti olmayan okul olur mu?
Kangal’ın Bektaş Köyü tam anlamıyla mahrumiyet bölgesi...
Görev yapan öğretmenler acınacak durumda...
Tuvalet olmadığı için büyük sıkıntı yaşayan öğretmen ve öğrencilerin durumu duyanları hayrete düşürüyor.
Çocukların tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için evlerine geldiğini belirten veliler, “Sayın Valimiz gelsin de köy okulumuzun halini görsün” diyorlar.
* Mehmet Bakır/Sivasmit.com

*****

Nizamın çarçuru
Bu ülkede yarım asrı geçen yaşamımda tanrının bağışıyla “gör” dediklerini görmüş biri olarak TRT’nin hiç bu kadar iktidar yandaşlığı yapabileceği aklıma gelmezdi.
Devletin nizam ve intizamının ehil olmayan ellerde nasıl çarçur edilebileceğini göstermesi açısından TRT iyi bir örnektir.
* Şinasi Akay


+++++++

Metrobüs değil monoray lazım
Cuma günü bir dostumun iftar daveti için Kalamış’tan Beylikdüzü’ne gitmek üzere 18.00 de arabamla yola çıktım. Boğaziçi Köprüsü’nü kullandım. Beylikdüzü Kaya Ramada Oteline vardığımda saat 20.45 olmuş, iftar yemeği dağılmıştı. Bu kadar zamanda Istanbul’dan Ankara’ya gidebildiğimi hatırladım, İstanbul ve İstanbullu için üzüldüm.
Avcılar Zincirlikuyu arası Metrobus için yolun ortasına açılan 2 şerit mevcut yolu daraltmıştı. Ambulans, İtfaiye, Polis ve benzeri geçiş üstünlüğü olan acil durum araçları için emniyet şeritleri ise toptan iptal edilmişti.
Ortadaki özel kulvarlarında herhalde birbirlerini geçme imkanı olamadığından olacakki, bazı kesimlerde Metrobüsler 5-6 lı gruplar halinde bir öndekinin hareketini bekliyordu. Metrobus’e henüz binmediğim için o tarata işler nasıl gidiyor bilemiyorum.
İstanbul zor bir Metropol. Başkan’ım aday olurken biliyordu. Her beyanatında Çevreci Raylı Sistem diyor ancak Icraatta çevreyi kirleten otobüsler yüklüyor.. İstanbul ulaşımı ve kavşaklar için IBB nin harcadığı kaynaklarla yeni bir kent kurulurdu.
Metrobüs yerine aynı güzergahda havada tek kolon üzerine giden Monoray sistemi kurmayı akıl edebilseydi Istanbul’a aşağıdakileri kazandırmış olurdu:
Monoray gidiş-geliş tek kolon üzerine oturan 2 kiriş ve 2 ray kullanabildiğinden mevcut yollar daralmayacaktı, emniyet şeritleri iptal edilerek çağdışılık tekrar davet edilmiyecekti.
Metrobuslerin neden olduğu hava kirliliği olmayacaktı, daha hızlı ve ekonomik olarak inşa edilebilecekti, yolun ortası aksı ile sınırlı kalmayacak, istediği yerlerde yanlara atlayabilecek, yol güzergahını terkedebilecekti,
Bu sistemi Malezya bile çoktan yaptı. Kuala Lumpur’a gidenler görmüşlerdir.
Ben bunları 1994, 1999, ve 2004 yıllarında anlatmıştım.
Nafile...
* Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Mimar - Kentbilimci

Yazarın Diğer Yazıları