Adam olmak
Çocukluğumuzdan bu yana "Adam" olma konusunda o kadar çok terbiye edildiğimiz halde adamlıktan nasibini almayanlar yüzünden "adamlık" adına duruş sergilemek, dik durmak için neler sarf ettiğimizin hikayesi uzun... Sevgili dost Yılmaz Özdil'in "Adam" adını verdiği kitabına atıfta bulunmayı arzu ederdim. "Adam" aldı başını gidiyor zaten. Adam zannettikleri tarafından defalarca satılmasına rağmen, adamlığını bozmadan, çizgisinden sapmadan yürüyüşüne devam ediyor.
Dağdan kalkan serçe ile kağnının gölgesinde yürüyüp, gölgesinin ne denli büyük olduğunu zannedenlere artık gülmüyorum bile... At izi ile it izi arasındaki çizgide kurt izini sürenlerin vakur asaleti ile, şecaat arz ederken sirkatini zikredenlerin sergilediği hadsizlik arasındaki temaşa görülmeye değer... Adamlık "yol" ile "yal"ı ayrıştırmaktır bazen. Avının ardından saatlerce yol giden ile, yalı yiyip yaltaklık edenlerin farkını fark etmektir yani... Yal'ı katmak, yallayıp yalağa koymak ayrı; yallanmaktansa yala yanaşmadan açlıktan ölümü göze almak da var(!), o da bazı itlerin şanından... İt olmakla "Adam" olmanın yolları tam da burada ayrışır.. Dedik ya adam olmak zor zanaat... Adam sanılanın "madam" çıkmasına sarsılmadan, şaşırmadan adamlık çizgisinde devam edebilme de ayrı maharet... "Adam sanmıştım, değilmiş" yanılmalarını bir türlü kabullenemedim. Sütre gerisinde patronun emrine itaat ile şirket menfaati adına insanı satmak; vaziyeti kotarma adına boş yere zaman çalıp çığırtkanlık yapmak değildir adamlık.. Doğru, kavun olmadıkları için koklanmaz ama her birimizin içinde gizlenen sarraflık ölçüsünün terazisi, her esen rüzgarla beraber inip çıkmamalı.. İnsanların sözleriyle, hayvanların boynuzlarıyla bağlandığı bir gerçek olmakla beraber, zincir ile mahkum edilmeleri ayrı vak'a... Esir düşmek ile rehin kalmak ya da tutsak olmak arasındaki kıldan ince kılıçtan keskince çizginin rengini, kimlerin itikadının belirleyeceği de meçhul...
***
Ancak Adamlık her şeyden önce Afet ile Sabiha'ya Frenk elçisine kurşun sıktırıp, o kızların yanında şantaja ve sömürgeye karşı sonuna kadar durmaktır... Adamlık sadece(!) Trablus ve Bingazi'de gizlice vuruşmakla başlamadığı gibi, Conkbayırı'nda ölmeyi emretmekle de devam etmez. Adam olmanın ilk şartı "Kararlılık"tır. Samsun'a çıkmakla yetinmeyip Havza üzerinden Amasya'ya ulaşarak tamim yayınlayıp; Erzurum ve Sivas'ta milleti ile kucaklaşmaktır. Mandaya himayeye boyun eğmeden emperyalizme başkaldırmaktır. Adam olmak, Hacı Bektaş dergahında Cumhuriyet fikrini paylaşmak, Ankara yolunda Mucur-Bâlâ istikâmetinde eşkıyayı dize getirmektir. Dikmen sırtlarında Seymenlerin gönlünü fethedip, Hacı Bayram'da duaya el açmaktır. Köy köy, hane hane dolaşıp asker toplayarak milleti tek hedefe kilitlemektir "Adam" olmak. Dikmen sırtlarında günün birinde kara bağrında yatacağı toprakta ellerini yastık yapıp kısa bir kestirmeden sonra Akdeniz'i hedef gösterip, taarruzu emretmektir. Adamlık; en dar vakitte İsmet ile Ethem arasındaki sadakati test etmektense liyakatten yana tercihte bulunmaktır. Ve o tercihin arkasında sonuna kadar durmaktır.
***
Adam olmak, Reşat altını gibi değer kaybetmemeyi bilmektir. Ne Sinan'ın mimarlığı, ne Faruk'un krallığı umrunda bile olmaz adam olanın... Firavun'a Yusuf'luk, İsmail'e Yavuzluk'tur adamlık... İngiliz Kralı önünde tabağı düşüren garsona "Milletime uşak olmayı öğretemedim" derken asli cevherinin bam teline dokunmaktır. Ne Bekirağa Bölüğü'nde, ne Malta'da, ne de Mamak'taki sorgularda yoldaşını bir sokak kaltağına satmakla başlamaz hikayesi adamın. İtlerin kimsesizliğine güldüğü dönemde "tam o sırada yanımdaydı" vefasıdır "Adam"lık... Sıtma saçan sazlıklardan, Cumhuriyetin Orman Çiftliğini oluşturan çalışkanlıktır, "10 yılda 15 milyon genç yaratmaktır" her yaştan... Demir ağlarla anayurdu dört yandan örmektir. Adama da, kadına da gerçek anlamda sahip çıkmak ve medeniyetin, uygarlığın taşlarını yerli yerine koymaktır. İnce hesaplarla, mangır saymakla, dolap çevirmekle, yol kesip, rol çalıp taş koymakla yürümez bu kervan. Adamlık bir adamı asıp, darağacı altında ona ağıt yakmak değildir. Ümit yolculuğunda servet pazarlamak değildir..
***
Her bebek gibi ancak doğarken ağlayıp; hayata tutunabilmek için kişiliğini değil, kilimini satabilmektir. "Ve Aleykümselam" sözü ile veda etmektir "Adam"lık... Kimsenin çağrısına davetine icabet etmeden, O'nu dün yitirmişcesine özleyerek, O'nun izinden ebediyete kadar yürüyenlerle 10 Kasım'larda buluşmaktır... Adam güce boyun eğmez! Son mermisini Elmadağ'da sıkma kararlılığında; "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" diyebilme cesaretidir. Adam ikili oynamaz!, kaset iftirası yapmaz!, yanılmaz!, kandırılmaz!. Anlayana, "Adam olmak" zor zenaattir vesselam...