Adam gibi adam olmak!
Dünyada “yer çekimi” gibi, “tekamül” gibi fizik, biyoloji ve psikolojiye ait bir çok yasa vardır. Ancak orman kanunu denilen büyük hayvanın küçük hayvanı ya da “büyük balığın küçük balığı yuttuğu” bir yasa daha vardır ki, bütün bunlar bir denge için zorunlu ve gereklidir.
İnsanlık kültürünün ortaya koyduğu binlerce yıllık deneyimler bir takım “değerlerin” bütün insanlığın ortak değerleri olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Ortak değerleri yaşam tarzı haline getirmiş toplumlar gelişmiş toplumlardır. Bu toplumlarda insanların davranışı, icraatı ya da felsefesi ahlaki ilkelere, hukuka ve insani unsurlara yönelik olarak gerçekleşir. Bunun gerçekleştirilebilmesi ise büyük ve gelişmiş kafaların işidir. Yani kapasitesi, dünya görüşü ayakkabı boyacılığı düzeyinde olan bir adama paşa unvanı vermekle o adam gerçekte paşa olmuş olmaz. Büyük işler için büyük gönüller ve kapasiteler gereklidir. Çöl kafalılar yeşillik üretemezler.
Küçük adam!
Küçük adam boyu kısa, kilosu hafif, ayakkabı numarası düşük olan adam değildir. İddiası, itirazı ve davası olmayan adama küçük adam derler. Küçüklük fiziksel olmaktan çok zihinseldir. Gideceği yeri, geçeceği köprüyü, bastığı dalı, varacağı menzili düşünemeyen insanlar genelde ufku dar insanlardır. Çöl kafalılar da üretici ve yeşertici olmayanlardır. Küçük insanlar bunların arasından çıkar. İnsan için “görmüş-geçirmişlik”, “bilgi ve deneyimlilik”, “okur-yazarlık” onun ufkunu açarak dar ve yüzeysel insan olmasını engeller. Bütün bunlar insanın nefsine, hırsına, heva ve hevesine engel olmayı sağlar.
Kendisini dev olarak görmek!
Zihinsel ve fiziksel olarak kendisinden küçük adamları referans alanlar bir zaman sonra normlarını mevcut duruma göre yeniden belirler. Yeni duruma kendisini adapte edebilmek için “iyi-kötü”, “faydalı-zararlı” ve “büyüklük-küçüklük” kavramlarını değiştirirler. Dostoyevski, ’Ecinniler’adlı kitabında böyle bir vakaya atıfta bulunur; “Gülliver adında birinin, boyları iki parmağı geçmeyen cüceler ülkesinden döndüğü zaman, kendisini dev gibi görmeye çok alışmış olduğunu, Londra sokaklarında dolaşırken kendisini hep cüceler arasında bir dev olarak gördüğünden, elinde olmadan yanından gelip geçenlere, ezilmesinler diye dikkatli olmalarını, kenara çekilmelerini bağırarak ihtar ettiğini” anlatır.
“Önemli olan halife olmak değildir”
Bir çok cücenin dev gibi göründüğü bir dünyada belirli bir makamı ele geçiren küçük kafalılar değer yargılarını çok kısa sürede değiştirebilmektedirler. Gölgesi cüssesinden birkaç metre daha haşmetli görünen bu tür yöneticiler, kendi inşa ettikleri hayallerine sonunda kendileri de inanır hale gelmektedirler. İşte bu yüzden bu türler kendi bastığı dalı kestiğinin farkına ancak düştükten sonra varabilmektedirler.
Harun Reşit’in ölümü üzerine yerine seçilen yeni halifeyi “Hayırlı olsun halife oldun” diye kutlayanlara karşı yeni halifenin verdiği “Halife olmak önemli değil, halife gibi olmak önemlidir” cevabı üzerinde etkili ve yetkililerin iki defa düşünmesi gerekir.