Adaletin ve insanlığın değil, siyasetin vicdanı
Emperyalistlerin, diaspora ve Ermenistan’ın resmi görüşüne uygun olarak açılan “özür diliyoruz” kampanyası, bardağı taşıran son damla oldu. Bütün Türkler ayağa kalkıp, artık yeter diyor. Herhalde “özürcüler” böyle şiddetli bir tepki beklemiyordu. Her zaman olduğu gibi ne yaparsak yapalım, yanımıza kar kalır sanıyorlardı. Demek ki, Türk Milleti’nin sabrı tükenmiş. Bu vesileyle bu durumu da görmüş olduk. Eskilerin bir sözü var, bazen bir musibet, bin nasihatten yeğdir diye. Burada Türkler sanki kendilerini anlatmışlar. Bıçak kemiğe dayanmadan harekete geçilmiyor. Bunun bedeli de, bazen çok ağır olabiliyor. Devleti kaybetmek gibi.
***
Bu kampanya, herhalde “özürcüler” in kararıyla başlamadı. Bu belli de, beklenen neydi? Bunu anlamak için, gelişmeleri hatırlamak gerekiyor. Önce saldırı, 1973-84 yıllarında ASALA, AB ve ABD’de, günahsız Türk diplomatlarının şehit edilmesiyle başladı. 1984’den sonra da devreye PKK terörü sokuldu. Bu arada çeşitli parlamentolarda “soykırım” kararları alınmaya başladı. AB “soykırım” yalanını müktesebat yaptı. ABD her yıl “kabul ederim ha” tehdidi peşinde. Haçlıların terör ve siyaset yoluyla sürdürdükleri bu baskı, iktidarın müsait davranışıyla netice almaya başladı.
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Gül aniden, diplomatik ilişkilerimizin kesik olduğu Ermenistan’a giderek diyalog kurdu. Arkasından Dışişleri Bakanlarının görüşmeleri geldi. İlişkileri kesen de, dönüp açan da Türkiye oldu. Şimdi sırada sınırın açılması var. Sonra da masaya oturup, “soykırım” yalanı ve toprak talebi görüşülecek. Aynen emperyalistlerin istediği gibi.
Bu gelişme adeta bir milat oldu.
Süreç böyle devam ederken, Obama Başkan seçildi. Bilindiği gibi Obama, “soykırım” yalanını kabul edeceğini yazılı olarak taahhüt eden ilk ABD başkanıdır. ABD yeni yönetimi de aynı görüşte. Onun için bu taahhüt çok önemli.
İşte “özür diliyorum” kampanyası bu sırada başlatıldı. Demek ki sıra Türk kamuoyunun hazırlanmasına gelmiş. Böylece, Türkiye yönetiminin önündeki bir engel daha aşılmış olacak. Bilindiği gibi, 1948 Soykırım Sözleşmesi geriye işlemiyor, ne var ki kabul edilmiş olmasın. Kabulü halinde, önce tazminat, sonra da toprak talep edilecek.
Saldırganla bir olan “Vicdan”
Adam televizyona çıkmış, “Bir halk yurtsuzlaştırıldı. Acılar çekti. Vicdanım bunu kabul etmiyor” diyor. İyi de bunun sorumlusu kim? Hiç şüphe yok ki, kendileridir. Türklerin kusuru yoktur.
Bunlar savaştan çok önce; İngiliz, Fransız ve Rusların “Size, Anadolu’nun doğusunda devlet kuduracağız” vaadi üzerine silahlanıp, bin yıllık komşularını katletmeye başlamışlardı. Savaşta ise, kendi devletleri Osmanlı’yı arkadan vurdular. Emperyalistlerin emrine 200 bin silahlı asker verdiler.
Bunun üzerine her devlet gibi Osmanlı da tedbir aldı. Bu isyancı teröristleri ve destekçilerini, Urfa, Suriye gibi kendi eyaletlerine göç ettirdi. Daha önce, 1914’de Çarlık Rusya’nın Kafkaslardan 1 milyondan fazla Müslümanı, Avustralya’nın 600 bin vatandaşı Almanı tehcir ettirdiği gibi. Aynı işi ABD, 2’inci Dünya Savaşında vatandaşı milyonlarca Çinli ve Japon’u toplama kamplarına götürdüğü gibi. Hem de, bunların hiç biri, kanunsuz bir eylem yapmadığı halde. Osmanlı yenilince, 1918’de Savaş bitti. Tehcirden dönenler, İngiliz ve Fransız işgal kuvvetlerinin himayesinde, savunmasız masum Müslüman ve Türk ahaliyi bölgeden kaçırmak ve Ermenileri çoğunluk konumuna getirmek için, yeniden hunharca katliam yapmaya başladı. Sadece bu dönemde 400 binden fazla masum sivili katlettiler. Yine de çoğunluğu sağlayamadılar.
Sonuçta, işgal kuvvetleri bölgeden çekilirken, Ermeniler, “Bizi buralarda bırakamazsınız. Artık buralarda yaşayamayız” diyerek,bin yıllık topraklarını terk ettiler.
Böylece, kendi kendilerini “Yurtsuzlaştırdılar.” Onlara buraları terk edin diyen olmadan. İnsanlık vicdanı konusuna gelince; Dün olduğu gibi bugün de, Ermeni teröristler hep saldıran, Türkler savunan taraf olmuştur. İnsanlık vicdanı, haklıyla beraberdir. Bakıyoruz, “Özürcülerin” vicdanı, saldırganların yanında, savunanların karşısında yer alıyor. Bu vicdanda insanlık ve hak yok, siyaset var. Hem de emperyalistlerin siyaseti.