Adalete giden yolda bir köprü daha yıkıldı
Silivri’deki hukuksuzluğun bariz örneği sözde Balyoz Davası’nın Yargıtay aşamasından da umutlu olmadığımı en başından belirtmiştim. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu dava ile ilgili tebliğnamesi sürecin kör topal biraz daha uzatılacağının izlerini taşıyor. Her şeyden önce darbe hazırlığı diye iddia edilen plan seminerine katılan personel sayısı 162’dir bunlardan sadece 52’si söz konusu davada yargılanmış diğerleri tanık olarak bile dinlenmemiştir. ‘Dijital Terör’ adlı kitabımda bütün ayrıntıları yazdım. Benim garibime giden ise 67 kişi için kararın bozulması diğerlerinin onaylanma talebidir. Sözde darbe girişimi esnasında yurtdışında veya başka görevlerde bulunanlar için istenen beraat kararı bile değildir. Bazıları için karar düzeltme diğerleri için suçlu oldukları anlamı taşıyamaz. Anlaşılan hükümetin özel yetkili mahkemeleri kaldırma girişimimin uygulanmayacağı ortaya çıkmıştır. Yargıtay’da başlayacak olan duruşmalardan sonra karar bozulsa bile aynı mahkeme yeniden yargılayacak ve sonuç çok farklı olmayacaktır. Bunun tutukluluk süresini uzatmaktan başka bir işe yaramayacağını her kes biliyor. Aralarında beraat etme ihtimali olan subayların da bulunduğu 57 kişi Hadımköy Askeri Cezaevi’nden tarihi bir bildiri yayınlayarak durumun vahametini ortaya koymuşlar. Ağustos şurasında emekliliğe sevk edilenler, görev süreleri dolmadığı halde bekleme sürelerinin kısaltılması ile ilişkileri kesilecekler de var. Balyoz, Casusluk, Poyrazköy, Ergenekon gibi davaların asıl amacının Türk ordusunda tasfiye olduğunu tüm kesimler anlamış durumda.
Hadımköy’den bana ulaşan bildiriyi değerli okuyucularımızla paylaşırken bugün Silivri’de avukatların yapacağı sunumu görmeye gideceğim ve bu konunun perde arkasını anlatacağım. İşte o bildiri:
“Asrın iftirası Balyoz davası yargılama sürecinin en başında, karanlık güçlerin Cumhuriyet düşmanlarıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kurduğu hain komplo tarafımızdan açıkça ortaya konmuştur. Buna rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı 17 Haziran tarihli tebliğname ile de bu komplonun farkına varılmadığı görülmektedir.
Kesinlikle siyasi olan ve hukukun katledildiği bu dava tebliğname ile hukuki bir zemine oturtulmaya çalışılmışsa da, bu nafile çaba somut delillerle ortaya koyduğumuz hukuksuzlukların hiç birine cevap vermeye yeterli olamamıştır. Böylece hukuk tarihine asla silinemeyecek kara bir leke daha sürülmüştür. Çünkü özünde hukuksuzluk ve haksızlık olan hiç bir şey meşru zemine oturtulamaz. Tebliğname Yargıtay’ın nihai kararı olmamakla birlikte, hukuksuzluğun devam etmesi nedeniyle adalete giden bir köprü daha yıkılmıştır. Bu durum cumhuriyetimiz ve geleceğimiz açısından endişe verici bir gelişme olmuştur.
Dünya tarihinde örneği görülmemiş, kin ve nefrete dayalı iftiralarla özgürlükleri ve gelecekleri çalınan, devletin birliği ve ülke bütünlüğü için canı pahasına görev yapan bizlere uygulanan haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve zulüm devam etmektedir. Ne zulüm yapılırsa yapılsın ve hangi komplo kurulursa kurulsun bizlerin masum olduğu gerçeği asla değişmeyecektir.
Aziz Türk Milleti,
Biz, değişmez Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyiz ve tüm dünyanın da bildiği gibi O’nun askerleri eğilip bükülmezler ve asla boyun eğmezler..”
Türkiye; Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Mamak, Şirinyer, Silivri ve Sincan cezaevlerinde rehin tutulan askerlerin eğilip bükülmediğini gördü. Ama insanlarımızın hafızalarını sorgulamakta fayda var. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı halen tutuklu. Taksim Gezi Parkı’yla başlayan gösterilerin aslında yıllardır devam etmekte olan hukuksuzluğa başkaldırı olduğunu da hatırlatalım. Bütün dünyaya örnek olan ‘Duran Adam’ duruşlarında dikkatimi çeken asker selamlamalarının Silivri’ye gönderme olduğunu, sokaktaki vatandaşın haksızca tutuklanan Türk askerine geç de olsa sahip çıkmaya başlaması sevindirici gelişmedir.
Konuya devam edeceğiz..