Acım vardı acıttım!
Balyoz mağduru Deniz Kurmay Albay Bayram Ali Tavlayan’ın eşi Erdem Engin Tavlayan’ın tuttuğu Balyoz günlüğü “Mektuplardan Sızanlar”ı okuduğum gün gördüm CHP milletvekillerinin cezaevi ziyaretlerinde “tutuklu gazeteciler(!)” ile yaptıkları görüşmelerden oluşan raporu. Tavlayan’ın, kitabında “sahte belgelerle dolu bir bavulun, yüzlerce acı yüklü bavula dönüşmesi” üzerine attığı sessiz çığlıkları duymaya çalışırken bir de baktım ki, o “sahte belgelerle dolu bavulu” yüzlerce ailenin, Türk Ordusu’nun ve Cumhuriyet’in ana aksının tam kalbine bırakan Mehmet Baransu mazeret beyan etmiş:
- Belgeler yayınlandığı gün oğlum yoğun bakımdaydı. Yani kötü bir dönemime denk gelen haberlerdi...
Her hastası olan, cenazesi olan, telaşta olan, yasta olan, bunalımda olan, buhranda olan gazeteci tutup da birilerinin kafasını koparsaydı haysiyet cellatlığıyla, iftira, hedef gösterme yoluyla memlekette tek asker değil, siyasetçi de, bürokrat da, akademisyen de, gazeteci de, iş adamı da, sporcu, sanatçı, sivil toplum temsilcisi de kimse kalmazdı!
Geçmiş olsun. Allah kimseyi evladının acısıyla sınamasın. Zor. Ama “acımız var” deyip kepenk indirmenin mümkün olmadığı bir mesleği yapıyorsan, yüzlerce başka çocuğu, anneyi, babayı hasta eden, hatta öldüren, katleden bir sürecin işaret fişeğini ateşlemeyi çocuğunun hastalığıyla, yani “şahsi sorunun”la meşrulaştıramazsın! Böyle “hafifletici sebep”ler yok gazetecilikte!
Hele ki, bir yandan evladını kullanarak aklanmaya çalışırken öte yandan Cem Aziz Çakmak, Ali Tatar, Kuddusi Okkır sorulunca “ben onlara bakmam” diyen biri için asla...
Hukuksuzluk cinayetine kurban giden onca masum insanın da birilerinin oğlu olduğunun, birilerinin babası olduğunun, birilerinin eşi olduğunun farkında değil anlaşılan hâlâ Baransu!
* * *
Hadi o “bunu da tutuklayın, bunu da, bunu da” listelerinin, “kötü dönemin”den kaynaklanan dikkatsizliğine kurban gittiğini yedik diyelim;
Pandora’nın kutusunu mumla aratan “bavul”u Ocak 2010’da açtın; davanın yerel mahkemedeki karar duruşması Eylül 2012’de yapıldı; oğlun yoğun bakımda 2 yıl mı kaldı?
Bunun Yargıtay’ı vardı... AYM süreci...
Yeniden yargılama...
Bu yıllar boyunca bir kere bile şimdi cezaevinde kurduğun o “Balyoz’da haksızlık olduğunu biliyorum. Sadece listede ismi var diye insanlara zulmedildi” cümlesini kurdun mu?
5 aydır, düşünecek, hesaplaşacak hayli vaktin olduğu halde hâlâ yanlış yorumluyorsun tabloyu;
Senin durumun hiç de öyle dediğin gibi “Balyoz’daki duruma benzemiyor...”
Balyoz, Türkiye Cumhuriyeti’nin eksenini kaydırmak isteyenlerin “kumpası” ydı...
Sen, sana “kullan-at” ömrü biçenler için, iktidar savaşlarında gözünün yaşına bakmadan harcadığı elemanlardan birisin sadece!
Ha, elleri tetikte bekleyenlere gün doğmasın;
Böyle olman, orada haksız ve hukuksuz şekilde tutulmanı meşrulaştırır mı;
Elbette ki hayır.
Yargılanmalısın; ama bir dönem can ciğer kuzu sarması olan iki ortak tepişirken aşağıda ezilen çimenlerden biri olarak değil, haberlerinin, yazılarının aldığı canların hesabını vermek üzere...