Açılımın yol haritası
AKP Anayasa’daki Türklük tanımını kaldıracakmış. Başındaki “Türk”ü kaldırırsanız millet kalmaz; dağılır, bayrak “bez parçası”na dönüşür, vatan “bir avuç toprağa”... Eee ne kaldı geriye?..
Milletvekilleri and içiyor, kağıttan başını kaldırıp gözümüzün içine bakarak:
“Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Ve başbakan şimdiye değin ağız ucuyla bile olsa
Türk Milleti diyemedi..
Bakanları dahil buna, milletvekilleri dahil..
Ve şimdi Türk adını silmek için ABD, AB, AKP ve DTP el birliğiyle uğraşıyorlar..
Ve AKP’nin Grup Başkanvekili olan Ayşenur Bahçekapılı baklayı ağzından kaçırdı: “Türklük tanımı kalkacak!.”
Aslında kaldırmak istedikleri millet..
Başındaki Türk’ü kaldırırsanız zaten millet kalmaz, dağılır..
Türk Bayrağı sözündeki Türk’ü kaldırın geriye kalan yalnızca bir bez parçasıdır...
Amaçları milleti dağıtmak...
Önce milleti dağıtacaklar; Türk Milleti’nin başındaki Türk’ü çıkararak...
Milletin birliği dağılınca vatanın bütünlüğü de dağılır...
Kimsin, nesin sorusuna: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyecekmişiz...
Milletin dağıtılmasından sonra sıra vatandaşa gelecek, sindire sindire ama...
Vatandaşın başındaki laik cumhuriyeti çektin mi vatandaşlık kavramı da sizlere ömür...
Ne kaldı geriye?..
Vatan..
Vatandaşı olmayan vatan mı olur?..
Mülk yeter, mülkün de milleti olmaz ümmeti olur.
Türkiyeli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hepsi palavra; takiye, kıvırma...
Amaçları ulus devleti yıkmak; ne Türk umurlarında ne de Kürt...
Yüzlerce yıl geriye, ortaçağa yolculuk..
* Hilmi Kayıhan
++++++
Ece Hanımın derdi ne?
Ece Temelkuran, İzmir’deki kürt gençlerle konuşmuş...
Konuştuğu gençlerin, hepsinin ‘örgütlü’ gençler olduğunu, DTP’ye yakın ve Kürt hareketine has bir söylemle konuştuklarını söyleyerek, aşağıdaki yorumu yapıyor:
“Ya İzmir’de doğup büyümüşler ya da epeydir buradalar. Ama sorsan. Cudi Dağı kadar Kürt, Amed kadar direnişçiler!”
Bu söylemle, onları yüreklendirmiyor mu ?.
Çoğu, Kürt vatandaşlarımızın bile yeni duyduğu şehir isimlerini, sanki yıllardır o adları kullanıyormuş kadar rahat kullanması da ilginç . Ayrıca bundan zevk de duyuyor.
Sormaya devam ediyor gençlere;
“Ne geliyor gözünün önüne Diyarbakır deyince?” “Direniş” diyor, “O surları bin yıldır kimse ele geçiremedi.”
Konuşurken sanki onun surları oluyor Amed’in surları. İzmir’in ortasında etrafını surlarla çevirebiliyor böylece, düşmana karşı ! Gözleri parlıyor. Bunlar işte, İzmir’de oluyor. İzmir’deki binlerce Kürt çocukta bunlar oluyor. “
İzmir’in ortasında, Kürt gençlerinin gözlerinin parladığı düşman kim?
Ve “O surları bin yıldır kimse ele geçiremedi” demenin anlamı ne?.. Kime meydan okumak, neyi tanımamak...
* Engin Demirkollu / İlk Kurşun Gazetesi
++++++
Türk olurdum
Seyyid Abdülhakim Arvasi’den bir söz:
“Ben bir seyyidim.Yani bu demektir ki Türk değilim. Ama yeryüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa biri gene ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa, bugünkü manada İslamiyet olmazdı.”
* Haya Selçuk
++++++
Muhafazakar demokrat
Geçen gün TRT 2’de haberleri izliyorum. Ekranın altından haber şeridi geçiyor. Paşaların yargılanması hakkında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Hiç kimse ayrıcalıklı değildir. Mahkemeleri rahat bırakın.” Hemen peşinden Danıştay’ın katsayı hakkında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “1 milyon kişiyi kimsenin tedirgin etmeye hakkı yoktur.”
Ne güzel değil mi?
Muhafazakar demokratlık böyle bir şey olsa gerek. Hay yaşayasın TRT. * Av. Selahattin Sekban / Trabzon
++++++
Politikacılar cevap veriyor
İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Independence’da “opinion and debate”, “görüş ve müzakere” sayfalarından birinde “You ask the questions” başlığı altında bir sayfa var.
Sayfanın özelliği okurlar soru soruyor, konuklar okurların birbirinden ağır ve zor sorularını yanıtlıyor.
30 Kasım Pazartesi günü İngiltere Savunma Sekreteri Bob Ainsworth e-posta yoluyla soru yağmuruna tutuluyor.
Sorular arasında, “Afganistan hakkında hiç kitap okudunuz mu? Okudunuzsa adı ne?” den tutun da; “Savunma sekreteri olmadan önce askerlik hakkında ne biliyordunuz, ne tecrübeniz vardı?”, “Irak savaşına evet dediğiniz için pişman mısınız?” a kadar bir çok sert soru yer alıyor!
İşin ilginç yanı, son dönemde Afganistan’dan gelen cenazeler ve küresel krizin kavurucu ateşi karşısında gerilen İngiliz kamuoyuna rağmen, İngiliz Savunma Sekreteri soruları yanıtlamaktan korkmuyor ve halkına hesap veriyor...
Bizde ise Başbakan’a ve Bakanlara soru sorma yetkisi, Millet yani o meşhur “Milli İrade” tarafından verilen milletvekillerinin soru önergeleri bile son iktidar döneminde yanıtlanmıyor! Bırakın işçiyi, üniversite gençliğini, memurun hesap sorması, milletvekillerinin protestoları bile hazmedilemiyor.
Siyasetçilerimiz sürekli olarak ağızlarından “demokrasi” sözcüğünü düşürmüyorlar ama TV karşısında bırakın vatandaşları anamuhalefet parti liderleri ile bile hesap vermekten kaçınıyorlar...
* Engin Balım
++++++
DTP’li belediyelerde PKK baskısı
Diyarbakır’da, DTP’li olan Yenişehir, Bağlar ve Sur Belediyelerinde temizlik işçisi kadrolarında görevlendirilen terör örgütü PKK yandaşı işçilerin işe gitmedikleri ve iş yapmadıkları halde her ay maaş aldıkları ve bu şahıslar hakkında hiçbir işlem yapılmadığı ifade ediliyor.
Yakın bir dostum olan belediye yetkilisi şahsın bir sohbet sırasında bana anlattıklarını okuyucularla paylaşmakta bir sakınca görmüyorum:
“Diyarbakır’daki tüm belediyeler adeta PKK’nin kontrolünde. Çocuklarımız yaşındaki örgüt militanları bize emir vermeye başladı. Ne derlerse korkumuzdan yapmak zorundayız. Temizlik işçisi kadrosunda işe alınıp maaş alanlara çöp dahi toplatamıyoruz. Amiri takan yok, işe gelen yok, çalışan yok. Belediyeyi çiftlik gibi kullanıyorlar.
Belediyelere personel (şoför, işçi, aşçı, boyacı vs.) alımında, PKK çevresinden olmayan sıradan vatandaşın hiç şansı yok. Sınavlar da göstermelik zaten. Ayrıca işe alınanlar ilk maaşlarını örgüte ’bağışlamak’ zorunda. Tüm belediye çalışanlarından da her ay ’şehit ailelerine yardım’adı altında ’aidat’toplanıyor. Bu paraların nereye gittiğini bilen yok. Bu arada çalışanlara örgütün yayınları da satılıyor. Almak zorundasın.
Vatandaş bunlardan bıkmış artık. DTP’nin bir etkinliği veya mitingi olduğunda belediye çalışanlarının çoluk çocukları ve akrabalarıyla birlikte katılmalarını şart koşuyorlar. Sebep, kalabalık görünmek. Vatandaş sürekli örgütün baskısı altında. Bu korku içinde istenen her şeyi yapıyor. Böyle giderse vatandaş ya işini gücünü bırakıp kentten göç edecek ya da kendisini bu zulüm ve beladan kurtaracak başka bir güce sığınmak zorunda kalacak.”
* Celal Aslan
++++++
Alevilerin DTP’sini yaratma tezgâhı
Irak’ta Saddam’a karşı kullanılan Kürtler ve Şiiler’in işlevi şimdi CHP içinde Aleviler üzerinden Deniz Baykal’a, partideki ulusalcılara, Kemalistlere karşı gördürülmek istenmektedir.
Zaten medyadaki Ali Kemal’leri okuduğunuzda hedefin Mustafa Kemal’e ve 1923 Cumhuriyeti’ne dek uzandığını net olarak gözlemlemek mümkündür.
Alevilere de aynen Kürtlere oynatılan rol gibi bir rol oynatma amacı yeni değildir.
Ama şimdi, Kürtçülük “getirisi olan” bir akım gibi algılanır hale getirildikten sonra “Alevicilik” gütmek de “çekici” bir özelliğe bürünmüştür.
“Alevilerin DTP’sini kurmak” ile Milli Görüşçülerin arasından AKP’nin yaratılması gibi “sol’un AKP’sini” kurmak tezgâhı birlikte yürütülmek istenmektedir şimdi.
Alevi Dernekleri Federasyonu, 10 Aralık Hareketi Solcuları, Ufuk Uras gibiler şimdi partileşmek, CHP’ye alternatif ve Karen Fogg’un, La Dangalak’ın aferinini toplayacak, Washington’un beğeneceği bir “sol” parti kurmak için buluşacaklar.
* Nazım Güvenç / Bizim Anadolu
++++++
Yoğun yağış öncesi son uyarılar
Kentlerimizin yağmura ve sele teslimini “ekolojik felâket” kılıfına sığdırmaya çalışan bazı belediye başkanları hayatın sellerinde boğulmak üzereler.
İstanbul’da özel bazı kararlar en kısa zamanda alınmalı ve hızla uygulanmalıdır.
1- Kentlerin girişlerine “Yüzme bilmeyen giremez” tabelaları çakılmalıdır. Bu tabelaların Türkçe olmasına özen gösterilmesi gerekir.
2- Araçlarda ilk yardım çantaları, yangın söndürme tüpü, çekme halatı yanında can yeleği bulundurulması zorunlu olmalıdır.
3- Yüzme kursları her mahallede açılırken “dalma kurtarma kursları” ile “dalma kurtarma” birimleri muhtarlıklar bünyesinde zorunlu olarak kurulmalıdır.
Son günlerin hava raporları yağış göstermeye başladı.
Çağdaş yönetim felsefesinde yönetici profili, yangın çıkmadan önlem alan kişi olarak tanımlanır. Bu nedenle yangın çıktıktan sonra itfaiyeye telefon edene yönetici denmiyor çağımızda.
* Gazanfer Eryüksel / Antalya
++++++
Atatürk’ün sayesinde
Atatürk’ün sayesinde
Özgürlüğün adımıyım
Türk Anası payesinde
Aydın bir Türk Kadınıyım
Mukaddestir mücadelem
Yurt ağlarken nasıl gülem
Son bulsun ızdırap elem
Aydın bir Türk Kadınıyım
Şükür ben de Müslümanım
Tanrı’ya tamdır imanım
TÜRKİYEME kurban canım
Aydın bir Türk Kadınıyım
* Şükran Yedier
++++++
GÜNÜN SORUSU
En iyisi Amerika da Afganistan’da açılım yapsın. Türkiye’ye öneriyor ya. Orada kardeşlik projesi başlatsın. Bakalım Türkiye’ye yaptırdığını kendisi orada yapıyor mu?
* Nejat Keloğlu / Ankara
++++++
MİNİ YORUM
Hukuka güven(eme)mek
“Şu -hukuka saygılıyız- lafından nefret ediyorum” diyor Bülent Esinoğlu. Herkesin kendi adaletini uygulamasını savunduğu için mi dersiniz?
Hayır. Hukukun yaygın tabirle guguklaştırıldığını görenlerden olduğu için. “Hukuk” un, AB ve ABD dayatmalarını meşrulaştırma makamı olmadığı günleri görmek dileğiyle...