Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

"Açılım" diye diye!

Son zamanlarda herkesin ağzında bir “açılım” lafıdır, gidiyor. En büyük açılım Kıbrıs’ta Annan Planı’nın büyük bir çoğunluk tarafından kabul edilmesiyle başlamıştı. Sonra Kıbrıs’ta köprüler yıkıldı, kapılar açıldı. Sıra, Türkiye’ye yönelik PKK terörünü destekleyen Kuzey Irak’taki Barzani yönetimini muhatap alarak bir açılım yapmaya gelmişti. O da “hamdolsun” gerçekleştirildi. Ardından Ermenistan’la olan ilişkilerin normalleştirilmesi ve kapıların açılmasına sıra gelmişti. Obama’nın Türkiye ziyaretinin arkasından, 24 Nisan konuşmasından ise birkaç saat önce Ermenistan’la da böyle bir açılım apar topar gerçekleştirildi.
Açılımlar Kürtçe “TRT 6” ile hayata geçirildi. Nazım Hikmet’in vatandaşlığının iadesiyle ivme kazandı. Alevi yurttaşlara yönelik sözde açılımlarla zirveye vurdu. Süreç içerisinde iktidar 1 Mayıs’ı bayram, Taksim’i de makul koşullu miting alanı yaparak devam etti.
Açılımın iktidar ve destekçileri için tek bir anlamı vardır: Taviz. Kastedilen açılım devletten, milletin birliğinden, ülkenin bütünlüğünden, tarihten ve milli çıkarlardan taviz anlamına geliyor. Söz gelimi: Kıbrıs’ta Maraş’ı Rumlar’a vermek, asker çekmek ya da Türk limanlarını Rumlara açmak, onların nezdinde yeni bir açılımdır. Patriği “ekümen” olarak kabul etmek ve Ruhban okulunu açmak, azınlık haklarında açılım üstüne açılım yapmaktır. Kürdü ve Alevi’yi “azınlık” olarak kabul etmek ise AB için Lozan’ı sömen altı eden çağdaş bir açılımdır. Ermenilerden “özür” dilemek, sınırları açmak ya da sözde “soykırımı” tanımak ise tarihi bir açılımdır. Hele hele Kuzey Irak’taki terör destekçisi Barzani yönetimini tanımak, tam anlamıyla açılımın kendisidir.


PKK’ya açılanlar!
Son zamanlarda açılımın ibresi Kandil’e döndü. Hasan Cemal, Kandil’e çıktı. Murat Karayılan adlı teröristin söylediklerinden ne tür bir açılım istediğini, dizi halinde köşesinde sayıp, döktü: “PKK eski PKK değil”miş, “Silahlı mücadele artık meşru savunma çizgisinde”ymiş. Bu açılımlar, Hasan Cemal’in ardından Ertuğrul Özkök’ü büyük bir iştahla harekete geçirdi. Özkök, bir buçuk yıl önce Genelkurmay Başkanlığı’na başvurduğunu, “İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmek istediğini” bildirerek, Öcalan’ın “postacılığını” yapmaya hazır olduğunu ilan etmiş. Özkök’ü bu kadar heyecanlandıran husus, Murat Karayılan’ın, sorunun çözümü için Kandil, İmralı ve DTP’den sonra içinde “İlter Türkmen, Hasan Cemal gibi kişilerin bulunduğu bir akil insanlar heyeti”nde yer almak isteği olmalı. Kısacası gazetecisinden, siyasetçisine PKK lehine açılım yapmayan kalmamış. Türkiye’deki PKK terörünün neden bitirilemediğini, aslında Karayılan’ın bu işaretinden anlamak mümkündür.
Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın bir zamanlar “BBG evi” olarak nitelediği Kandil’le ilgili olarak “Askerle Kandil’in işgali zor” anlamına gelen sözleri de bir çeşit açılım olarak algılanmıştır. İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise “Sorunun çözümü için konjonktür, iç ve dış etkenler şu an her zamankinden daha müsaittir.../...İlelebet terörle yaşamayı değil, terörsüz bir hayat istiyoruz. Güçlü bir siyasi irade ile bu mümkündür. İnsan hayatını koruma adına ne gerekiyorsa onu yapacağız” demiştir.
İyi de Sayın Bakan, Kıbrıs’ta, Irak’ta, Ermenistan kapısında barış adına, açılım adına ne gerekiyorsa fazlasını yaptınız. Hangi sonucu aldınız? “Çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek başladığınız hangi sorunu çözüp gündemden düşürdünüz? Önce onu açıklayın! Siyasetin temenniden ve iyi niyetten öte bir anlamı vardır. “Açılım” diye diye birileri, devlet ile PKK’ya Rus ruleti oynatmaya çalışıyor. Bu durumda silahın kimin şakağında patlayacağı hiç de belli değildir.

Yazarın Diğer Yazıları