Açıklıyorum; Tavuk yumurtadan..
"Bıdı bıdı edecekler için en başta şu notu düşeyim;
-S€-400'ler artık Türk topraklarında.. Ve dolayısıyla artık, Türkiye'nin, Türk Milleti'nin..
Bu ne demek, batarya bizim, silah bizim, füze bizim..
Kendi adıma elbette sahipleneceğim..
Ancak, bu aklımdaki soru işaretlerini konuşmama engel değil..
Zira, bizim olanla ilgili daha iyinin peşine düşmek bir sorumluluk..
**
Diyordu ki iktidar;
- ABD Patriot vermedi, biz de yukarıdaki dükkana baktık, S-400 alıyoruz..
Şimdilerde diyor ki iktidar ve alkışçıları;
- Yanıbaşımızda büyüyen bir terör örgütü ve kurmaya çalıştığı bir uydu devletçik var.. Ve onları ABD destekliyor.. Dolayısıyla patriot değil, S-400 almak zorundaydık..
**
Şimdiii; Türkiye için bölgedeki tehditleri ne?
PKK, PYD, YPG ve Suriye rejimi..
Biz ne yapıloruz?
Diyoruz ki, ABD müttefikliğe ihanet edip, pkk'ya, pyd'ye silah veriyor, mühimmat veriyor..
Doğru..
Peki, ABD'ye kızıp, füze aldığımız Rusya'nın pozisyonu ne?
Pyd'nin büro açtığı ilk Başkent, Moskova.. Yani? Yanisi, Rusya da Amerika'dan masum değil bu konuda..
Kaldı ki, savunma füzesi, terör örgütlerrinden çok, devletlere karşı alınabilecek bir önlem..
Peki Suriye rejimi bir tehditse, Rusya'nın buradaki konumu ne?
Ne olacak, bildiğin yaşam destek ünitesi..
Rusya olmasa Esad ayakta kalamaz..
Bu durumda ne yapmış oluyoruz? Türkiye için tehdit olan Suriye'nin hamisinden, Suriye tehtidine karşı S-400 almış oluyoruz..
Tıpkı ABD'nin desteklediği terör örgütlerine karşı ABD silahı aldığımız gibi..
**
Peki ne yapacağız? Almayalım mı?
Onu ben bilmem.. Üretebilsek ne ala ama yapamıyorsak alalım..
Alalım da, PKK, PYD, YPG ve Suriye tehtidi demeyelim..
Zira, saydığımız tüm bu tehditlerle destek noktasında bağı olan da Rusya, silahı aldığımız ülke de..
ABD'ye 'terör örgütünü destekliyorsunuz' şeklindeki haklı itirazımız, aynen Rusya için de geçerli..
Tehdit gördüğümüz ne kadar unsur varsa hepsiyle sıkı-fıkı ilişkisi var Rusya'nın..
Hatta, daha uzakta, Libya'daki krizde bile karşı cephedeyiz..
Hal böyleyken, ABD'nin riyakarlığına karşı, Rusya riyakarlığının yanında saf tutmak, kasten yarattıkları iki kutuplu dünyanın iki aktörü arasında tuzağa düşmek değilse nedir?
**
ABD'ye kızgınız.. Çünkü PKK'yı, PYD'yi destekliyor..
Rusya'yla sevişiyoruz.. Ama başkentlerinde pkk'nın, pyd'nin bürosu var..
Çabuk unutuyoruz.. Suriye'den çıkan teröristbaşının ilk hangi ülkeye gittiğini..
Üstelik, seviştiğimiz Rusya, Suriye rejiminin soluk borusu..
**
Özetle durum karmaşık.. Çünkü S-400 alımındaki gerekçeler havada kalıyor..
**
Oysa şunu rahatlıkla söyleyebiliriz;
-Arkadaş, ben ikinize de güvenmiyorum.. İkinizden de silah alarak, kendimce bir denge peşideyim..
Şen hocanın deyimiyle; Saan ne ki?
**
Dediğim gibi, silah artık bizim.. Tek temennimiz, elimizde patlamasın..
HALİL NEBİLER'E NOT..
Sevgili Halil.. Ne kadar uzun yıllar oldu birbirimizi tanıyalı..
'Av-Rusyacı' tarifime gönül koymuşsun..
Dikkat buyur 'Avrasyacı' dememişim..
Avrasyacılık, bana göre 'Turan' tarifidir.. Ama Rusya ve Çin sosuyla bambaşka bir tada büründürülmüştür..
Stalin döneminde Türk dünyasına yapılan alçaklığın ve ikiyüzlülüğün izlerini taşır..
Bunu uzun uzun tartışabiliriz..
Ancak benim meselem, programındaki uyarın.. Diyorsun ki;
- Sevgili Murat, Aksiyon dergisi de bu başlığı atmıştı.. Aynı dilde buluşma..
Ne demek? Aksiyon adlı dergi meslek hayatımın tamamında mücadele ettiğim ve bizim deyimizle "F-Tipi"nin dergisi..
İşte orada dur sevgili Halil..
Benim adımla, o alçak güruhu yanyana bile getiremezsin..
Kendince doğru bir uyarı yapıyor olabilirsin..
Ancak, benim adımla o alçakların adını yan yana getirdiğin an üzülürüm..
Niye biliyor musun?
'Meslek namusuna' kefil olduğum bir gazeteci fena halde taca çıkar..
O yüzden, dün Tuncer Kılıç paşa, "Tek seçeneğimiz NATO değil, farklı işbirrlikleri de mümkün" dediğinde, "Paşa'nın emeklilik rüyası" diyenleri destekleyen bir ekrandan, sakın ha sakın, Murat İde ve o alçakların adını yan yana getirme..
Sen de ben de hala kirada oturacak kadar 'beceriksiz(!)' gazetecileriz..
Hiçbir şeyin değilse, bu haysiyetin, bu namusun bir hatrı olsun..
İyi yayınlar..
HABERTÜRK'ÜN MOD(A)RATÖRÜ..
Mehmet Akif Ersoy adlı bir kardeşimiz var Haberrtürk ekranında..
Geçenlerde bir yayında, bir izleyicinin sorusuna verdiği yanıtla daha bir çekti dikkatimi..
Diyordu ki izleyici;
-İstanbul seçimini Ekrem İmamoğlu kazandı, siz hala Tayyip Erdoğan'ı konuşuyorsunuz..
Şöyle cevap verdi bu kardeşimiz;
-Vallahi Recep Tayyip Erdoğan her seçimi kaybetmiyor.. O yüzden onu konuşuyoruz..
Demiştim ki;
-Sanırsın Ekrem İmamoğlu da iki günde bir Başkan seçiliyor..
**
Ama asıl mesele şu..
Bak sevgili kardeşim;
Temsil ettiğin o marka, yani Habertürk benim için çok kıymetli bir marka..
Bir evin en alt katında, iki bilgisayarla kurulduğu günü bilirim..
Kurucusu da, meslekteki en önemli hocam, Ufuk Güldemir..
Orada üst düzey yöneticilik yaptım.. Öyle gerekti, yollarımız ayrıldı..
Ancak, o ekrandaki her hareketi hala takip ederim..
Çünkü Habertürk markası bir emanettir..
Ufuk Güldemir vefat etmeden önce, onu en güvendiği kişilerden biri olan Turgay Ciner'e, "Habertürk'e sahip çık" diye devretti..
Ne kadar sahip çıkıldı bilmem..
Ama bu yüzden, UG talebeleri için, hala kıymetlidir o marka..
**
Moderatörlük yaptığın programlardaki tavrınla, Yiğit Bulut'tan sonra ki en büyük hasarı veriyorsun..
Modaratör yönetir, yönlendirir.. Yorum yapmak, hele de 'iktidarın avukatlığına' soyunmak istiyorsan, bir programa konuk olursun ya da tartışma programının taraflarından biri olursun, olur biter..
Sonuna kadar savunur, sonuna kadar 'takla' atarsın..
Ama moderatörlüğü, "MOD-A-RATÖRLÜĞE" çevirme..
Ne demek modaratörlük? Ekranların son dönem yayılan hastalığı demek..
İktidar avukatlığıyla göze girip, basamakları hızla tırmanmanın bir yolu demek..
Bak, bu ses erken uyarı sisteminden geliyor..
Komik komik gerekçeler ve iddialarla, iktidar şakşakçılığı yaparak, televizyonun zirvesindeki koltuğu hedefliyorsan, tahminim o dönem artık kapandı..
İktidar artık kendi derdinde..
Ama ısrar edersen, haklı olarak Selçuk Tepeli kardeşimin radarına yakalanır, Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan olursun..
Benden söylemesi..