Açıklanan enflasyon halkın enflasyonu değil
Türkiye İstatistik Kurumu Mayıs ayı, aylık TÜFE oranını yüzde 0,04 (sıfır diyebiliriz) ve yıllık TÜFE oranını yüzde 39,59, on iki aylık ortalamalara göre TÜFE oranını yüzde 63,72 oranında açıkladı.
Aylık ve yıllık TÜFE oranı gerçeği yansıtmıyor;
1.İTO İstanbul geçinme endeksini aylık yüzde 1,66 ve yıllık yüzde 56,05 olarak açıkladı. İTO da yarı kamusal bir kurumdur. İki veri arasında 16 puan fark var. TÜİK enflasyonu neden düşük kaldı?
2.Mayıs ayında tüm siyasi partiler seçim harcaması yaptı. Hükümet popülizm yaptı. Normal istikrarlı dönemlerde dahi, seçim aylarında enflasyon diğer aylara göre yüksek olur. Seçim ekonomisine rağmen nasıl oldu da Mayıs enflasyonu sıfır oldu.
3.Nisan ayında ortalama dolar/TL kuru 19,3479 iken Haziran ayında 20,8363 oldu. Yani arada dolar kuru yüzde 7,7 oranında arttı.
Türkiye'de kur artışları enflasyonu misliyle artırıyor. Zira üretimde ithal girdi oranı yüksektir. Kur artışı ithalat maliyetini artırıyor. Maliyet artışı perakendeye yansıyor.
Nasıl oldu da kur artışına rağmen TÜFE artmadı? Eğer firmalar maliyeti fiyatlara yansıtmazsa, iflas ederler. Kaldı ki, hem piyasada oligopol yapı var hem de TL'den kaçış nedeni ile toplam talepte maliyetleri yansıtmaya müsaittir.
4.TÜİK, Mayıs ayında gıda fiyatlarının aylık yüzde 0,71 ve yıllık yüzde 52,52 oranında arttığını açıkladı. Gıda fiyatlarındaki artış, yani halkı ilgilendiren mutfak enflasyonu TÜFE'den daha yüksektir. Halkın enflasyonunu ENAGrup gibi enflasyon açıklayan özel gruplar da açıklıyor ve enflasyon çok farklı çıkıyor.
TÜİK gıdanın harcama sepeti içindeki payını yüzde 25,3 olarak gösteriyor. Gerçekte düşük gelir gruplarının, işçi ve memurun harcama sepeti içinde gıdanın payı daha yüksektir. Eğer bu payı yüzde 40 alırsak, basit bir hesapla TÜFE oranı yüzde 47,24 olur.
Hükümetler, TÜFE'yi düşük göstererek, enflasyona göre maaş ve ücret düzeltmelerini de gerçek geçim seviyesinin altında daha düşük yaptılar. Bu nedenle Türkiye'de yoksulluk oranı arttı.
Yerli ve yabancı sermaye, enflasyon gerçeğini herkesten iyi hesaplıyor. Bunun içindir ki güven sorunu var ve kimse yeni yatırım yapmıyor.
Bazı hükümetler, enflasyonu kamu finansman aracı olarak kullanıyor
Diyelim ki hazine, faizsiz (kuponsuz) nominal değer üzerinden iskontolu olarak bir yıl vadeli ve yüzde 15 faiz oranıyla (iskonto oranı) Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç etti. 1000 liralık bir hazine bonosunu hazine 869,56 liraya ihraç edecek, yatırımcı vade sonunda 1000 lira alacaktır. Buna karşılık yüzde 40 enflasyona göre parasının satın alma gücünü koruması için, 1000 lirasının 1217,38 lira olması gerekir. Oysaki eline 1000 lira geçecek ve enflasyon-faiz farkından dolayı 217,38 lira kaybı olacaktır. İşte bu 217,38 lira kayıp, devletin hazineye borç verenlerden aldığı enflasyon vergisidir.
Türkiye 2004'ten beri yüzde 10 dolayında kronik enflasyon yaşarken, 2021 sonunda Merkez Bankası'nın bağımsızlığının kaldırılması ve tek haneli faiz hedefi, yeni bir kur şoku yarattı. Kur artışı hem enflasyon hem de piyasada panik yarattı. Bugünkü yüksek enflasyon oluştu.
Şimdi Mehmet Şimşek'in ekonomide uluslararası normlara dönme niyeti gerçekleşecek mi ve enflasyonu düşürmekte ne kadar etkili olacak? Yarınki yazıda.