Açıklamalar da açıklamalara muhtaç

Aktütün ve çevresindeki karakolların yerlerinin değiştirilmesine karar veriliyor ama, “Maddi imkânsızlıklar yüzünden” bu iş zamana yayılıyor.
Vatan gazetesi de haklı olarak dünkü manşetinde, Emekli Genelkurmay Başkanı için bir trilyon liraya zırhlı araç alabilen bir ülkenin bir-iki karakol yapacak imkânı bulamadık demesini sorguluyor. Biz de diyoruz ki, bütün kuvvet komutanlarının da katıldığı Milli Güvenlik Kurulu toplantıları niçin yapılıyor? Aktütün bölgesindeki güvenlik meselesi MGK’ların acaba hangisinde dile getirildi. Gerçi hiç ihtimal vermiyoruz ama yoksa dile getirildi de siyasi irade buna kulaklarını mı tıkadı? Tıkadıysa Jandarma Genel Komutanlığı meseleyi halkla paylaşarak yardım isteyemez miydi? Bu millet herhangi bir televizyonun beş dakikalık bir canlı yayınında yalnızca SMS mesajlarıyla ordusunun ihtiyacı olan maddi imkânı sağlamaz mıydı!
Ayrıca...
“Bir istihbarat zafiyeti yok” ve “ABD ile bilgi alışverişinde bir sıkıntı mevcut değil” açıklamaları yapılıyor ki, bu açıklamalar da başka açıklamalara muhtaç. Bu nasıl istihbarat zafiyetsizliğidir ki yüzlerce PKK’lı onlarca roketatarlarla sınırlarımızdan sızıyor ve Irak’ın kuzeyine obüsler yerleştirip Aktütün’ü koruyan Bayraktepe’yi çapraz ateş altına alabiliyor! Niye böyle düşündüğümüzü soranlara söyleyecek çok şeyimiz var, ama biz yalnızca birkaçıyla yetinelim. Bir defa bir teröristin obüs kullanması ciddi bir askeri eğitim gerektirir. Obüsle hedef arasındaki on yahut yirmi kilometrelik alanın ortasında bir yerlerde bir “gözetlemecinin” olması icap eder. Bu gözetlemecinin Bayraktepe ile kendi arasındaki kendisi ile de obüs arasındaki mesafeyi tahmin etmesi gerekir. Yani bunlara bir “mesafe tahmin eğitimi” verilmelidir ki, bu başarılabilsin. İş bu kadarla bitmez. Obüsü kullanan kişilerin bu gözetleyiciden aldıkları bu mesafeyi hedefi vuracak şekilde top namlusunun yükseklik ve yan ayarlarına yüklemeleri icap eder. Yani topun namlusu ne kadar yukarı kalkacak ki o namludan çıkan mermi Bayraktepe’deki avuç içi kadar yere düşecek. Top namlusu sağa sola, yani yanlara nasıl ayarlanacak ki hedef şaşmayacak. Bir terörist bunları nasıl bilebilir. Tabii ki ya ABD ya İngiliz ya İsrail topçularının kendisine eğitim vermesiyle bilebilir.
Demek ki ABD yahut Irak’ın kuzeyindeki diğer etkili güçler bir yandan İran ve Türkiye’yi vurmak için teröristleri eğitiyor, diğer yandan da Türkiye’ye istihbarat veriyor. Tabii ki teröriste verdiği eğitim Türkiye’yi vuracak kadar bir eğitim, Türkiye’ye verdikleri istihbarat da teröristin Mehmetçiğin kanını döktükten sonra dönüşte canını yakacak kadar bir istihbarat. Çünkü elin ABD’lisi için Türk’ün de Kürt’ün de ölümü bir sineğin ölümünden bile önemsizdir. Irak ve Afganistan’da yaptıkları katliamlar ve Ebu Garip hadiseleri kulağımıza küpe olmalıdır.
Zaten Türkiye içersinde de, “Yiyin birbirinizi” diye Güneydoğu’yu dolaşan da, ABD’nin Adana Konsolosu değil mi!
Bunun böyle olduğu artık gözle görülür, elle tutulur hale gelmiştir...
Gözle görülen şehitlerin cenazeleri, elle tutulan ise şehitlerin tabutlarıdır.
Açıklamaya muhtaç bir başka açıklama da “Irak’ın kuzeyindeki boşluk” açıklamasıdır.
Irak’ın kuzeyinde boşluk yoktur. Irak’ın kuzeyinde Barzani de yoktur. Irak’ın kuzeyinde ve Irak’ın her yerinde başta ABD olmak üzere işgal güçleri vardır. O güçler Mehmetçiğin başına çuval geçiren güçlerdir ve çuvalcı generaller bugün Irak’ın komutasını ellerinde tutmaktadırlar. Yine bu güçler PKK’nın merkez üssü haline gelen Kandil’e Türk askerinin girmesine izin vermemektedirler. Öyleyse ABD, PKK’nın hamiliğini sürdürmektedir. Yine öyleyse, “ABD-Türkiye el ele, PKK ile mücadeleye” demek, evladı eroin bağımlısı haline gelmiş bir babanın “Eroin tüccarlarıyla el ele, oğlumu eroin bağımlılığından kurtarmaya” demek gibi bir şeydir...
Son söz: Türkiye ABD, İsrail ve AB’ye asimetrik bağımlılığını sürdürerek toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını sürdüremez.

Yazarın Diğer Yazıları