Acartürk’ün mektubu
AKP ile cemaat arasındaki savaş Türkiye sınırlarını aştı. Başbakan büyükelçilere “Bunları deşifre edin.. Bu örgütlenmenin bir korku imparatorluğu olduğunun bulunduğunuz ülkelerde anlatın” diye talimat veriyor. Gazete manşetlerinden süren savaşın arkasındaki derinliği seyrediyoruz. Öte yandan Balyoz ve Ergenekon tertiplerinde hukusuzca ceza alan masum insanların mağduriyetini giderecek somut adımlar atılmıyor. Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun “yeter artık!!” çığlığına bigane kalınıyor. Dün de yazdım. İzmir’de devam eden sözde Casusluk Davası’nda halen gelişme yok. Derhal tahliye edilmeleri gerekirken, sahte delillerle süren iddianame devam ediyor. Hanifi Avcı kapatıldığı Silivri Hapishanesi’nden “İzmir casusluk süreci rezilliktir. Cemaatin istihbarattaki adamları, kendileri için hazırladıkları fişleri alıp subayların bilgisayarına koymuş. Bir istihbaratçı olarak, bu adamları yetiştirmiş biri olarak, bunu görür görmez anladım” diye haykırıyor.
Yetmiyor.. Bir dönem Başbakan’ın sözcülüğünü yapan Akif Beki “Acaba bu davanın sanıklarına ve ailelerine reva görülenler gayretullaha dokunur mu dokunmaz mı?” diye sorarak söz konusu davaların çöktüğünü itiraf ederek, tutuklu sanıklardan İdris Acartürk’ün kızı Pelin’in mektubunu yayınlıyor.
Kur. Alb. İdris Acartürk, Kuleli Askeri Lisesi’nden sınıf arkadaşımdır. Bu çorap başına örülmemiş olsa bugün büyük ihtimal Tuğgeneral rütbesinde olacaktı. İstikbali açıktı İdris’in. 20 aydır hapiste. Kızı Pelin isyanla bir mektup kaleme almış.
“Ben Kurmay Albay İdris Acartürk’ün kızı Pelin Acartürk’üm.
Babam, bir sivil şahsın evinde bulunduğu iddia edilen Pandora isimli veri tabanında ismi yazılmış diye suçlanmaktadır. Suçlanmasına dayanak oluşturan dijital verilerin hiçbirisi babamdan elde edilmemiştir. Babamın gıyabında ve bilgisi dışında üçüncü şahıslarca oluşturulmuş ve üçüncü şahıslardan elde edilmiştir...
İddia makamı, babamın bir suç örgütüne Atmaca (Suriye).doc ve Fırtına. doc isimlerinde iki adet dijital belge-bilgi aktardığını varsaymaktadır.
Aylardır babam tarafımdan sözde örgüte gönderildiği iddia edilen “Atmaca(Suriye).doc” ve “Fırtına.doc” isimli belgelerin gerçek belgeler olmadığını, TSK’da bu evrakların olmadığını, Genelkurmay Başkanlığı’ndan temin ettiği resmi belgelerle kanıtlamasına rağmen hâlâ tutukludur. (07 Temmuz 2012’de tutuklanmıştır.)
Hakkında sadece dijital verilere dayanarak dava açılmış ve babamdan bu dijital verilerin gerçek olmadığını ispatlaması istenmektedir. Yani babamdan yokluğun yokluğunu ispatlaması istenmektedir.
Toplamda beş ayrı resmi evraktan da anlaşılacağı üzere; temin ettiği iddia olunan dijital verilerin hiç var olmadığı açıkça görülmektedir. Yani bu evraklar hiç yoktur...
İddianamede geçen, babamın Alevi olduğu için akademiyi kazandığını söylediği hususu da tamamen yalandır, iftiradır. Böyle bir şey yoktur. Biz Alevi değiliz...
Babamı fişleyip tasfiye edenlerde ve bu yapılanlara ses çıkarmayanlarda hiç Allah korkusu yok mudur?...”
Sevgili Pelin de biliyor bunlarda Allah korkusu olmadığını.. Üstelik bunu Allah adına yaptıklarını da.. Dedim ya İdris benim Kuleli’den arkadaşım bu güne kadar yazmayış sebebim, küçük kızın babasının tutuklu olduğunu bilmeyişindendir. Aynı davada tutuklu İrfan Bulut da ısrarla adının yazılmamasını istemişti. Çünkü ailesi onları yurt dışı görevinde sanıyordu. Hatta da bir on dakikalık telefon haklarında “iyiyim, yakında geleceğim” diyorlardı.. Ama üç ay, beş ay, bir yıl değil iki yıl geride kaldı. Eşleri de isyanda tabii.
Bir önemli notu daha paylaşmak istiyorum. AKP’den ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin de Orkun Gökalp, İdris Acatürk, İrfan Bulut, Vecihi Halil İyigün gibi Kuleli’den sınıf arkadaşımız.. Bu tertiplerin içinde olduğu iddialarına inanmak istemiyorum. Dinlerarası Diyalog Enstitüsü Başkanı Muhammed Çetin ile ilgili detaylı bilgileri şubat ayında piyasaya çıkacak kitabımda yayınlayacağım.