Abide Adam Halil İnalcık
Prof. Dr. Halil İnalcık'ı da Hakk'ın rahmetine terk ettik. Mekanı cennet olsun! O'nu tanımak minnettar olmak için yeterlidir. 1980 darbesinden sonra "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası"nda 2 numaralı sanık olarak idam talebiyle tutuklu idim. Devamlı tarih okuyor kendimi içinde yaşadığım karanlık ve sıkıntılı zamanın dışında tutuyordum. Fernand Braudel'in Doğu Akdeniz'in Ekonomik tarihinden notlar veren sadece H. İnalcık idi. Braudel 25 yıl kesintisiz biçimde Osmanlı, Venedik, İspanya, İngiltere, Hollanda arşivlerinde çalışmış Güney Amerika gümüşü, Kuzey Amerika altınının Doğu Akdeniz ve Batı Avrupa'yı nasıl salladığını bu devletlerin kayıt defterlerinden giren ve çıkan altını gram gram tespit eden tam bir hassasiyetle anlatıyordu. O karanlık şartlarda Osmanlı Devletiyle ilgili pek çok yanlış hükmün F. Braudel tarafından gün ışığına çıkarıldığını gördüm. Bunları H. İnalcık sayesinde öğrendik.
MHP Davası 8,5 yıl sonra hükme bağlandı. Ben de Türkiye Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı(TESAV)'ı kurdum. Ayda bir düzenlediğimiz konferanslarda ülkemizin yetiştirdiği 1. sınıf beyinlerin kültür birikimini dinliyor, sundukları metin üzerinde tartışma yapıyorduk. Bu gelenek halen devam etmektedir. Merhum H. İnalcık da konferans davetimizi büyük bir zarafetle kabul buyurdu, hiç şüphesiz konuşmaları çok büyük ilgi gördü. 2 yıl sonra lütfettiler bir diğer konferans verdiler. Merhum tam bir dolu başak gibi tevazu sahibi idi. Sahip olduğu ilmi birikim Türkiye ve dünya ülkelerinde kazandığı saygı 500'den fazla ilmi makale 50'ye yakın kitap O'nu kemal sahibi yapmıştı. Çok metotlu bir insandı. İlmi çalışmanın istediği irade, azim, sabır, sentez gücü Hocamızda fazlasıyla vardı.
O Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti'ni Atatürkçü düşünce yolunu çok seviyordu. O'na göre Cumhuriyetin mantıklı olarak bir milli politikası vardı. Atatürk'ün bütün ideali bir cemaat imparatorluğundan, bölünmüşlüğünden bütünleşmiş bir Türk milleti yaratmaktı. Milli devlet ancak bununla var olabilirdi. Böyle bir siyaset Atatürk zamanında zaruriydi. Çünkü Türk halkı cemaat hayatı yaşıyordu. Türklüğün farkında değildi. Atatürk'ün kurduğu devlet Türk milliyetçiliği prensibine dayanıyordu. Kendisiyle yapılan bir TV görüşmesinde "Bu prensibin hükmü geçti deniyor. Ne dersiniz?" sorusu yöneltilince şu çok önemli cevabı veriyor: "Atatürk'ün milli üniter devlet ideolojine bugün sıkı sıkı bağlı olan başlıca kurum TSK'dır. Silahlı Kuvvetler şunu düşünüyor; eğer biz Atatürk'ün ideolojisine, milli devlet ideolojisine sırtımızı çevirirsek Türkiye parçalanır. Yugoslavya'nın başına gelen ortadadır."
Merhum İnalcık ideolojileri yumuşatacak bir uzlaşma yoluna girilmesini tavsiye eder. O'na göre bir tane T.C var bunun içinde 25 kadar etnik grup sayılmış bu vatanın nimetlerini hep birlikte paylaşıyoruz. ABD'de 80 civarında etnik grup var. Hepsi Anayasa'nın garantisi altında. Herkes haklarına sahip ve birlikte yaşama iradesini benimsemiş durumdadır. İnalcık devamla şöyle diyor; "Bu devirde bizim müdafaa edeceğimiz şey, devlet bütünlüğü içinde demokrasi ve insan hakları ideolojisidir; bunun en güçlü desteği de refah devletini gerçek kılmaktır."
Halil İnalcık'ın dört uzmanla birlikte hazırladığı "An Economic and Social History of Ottoman Empire" adlı eseri dünya üniversitelerinde el kitabı olmuştur. İnalcık, bu eserle, Osmanlı Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıttıklarını dile getirmiştir. Nihai amacını "Biz Avrupa'da Osmanlı hakkında bilinen yanlışları düzeltmeye çalıştık. Osmanlı ve Türkler barbardı, uygarlığa hiçbir katkıları yoktur gibi düşünceleri düzeltmeye çalıştık. Ve bugün görüyoruz ki Avrupa üniversitelerinde bizim yazdıklarımız okutuluyor. Öyle ise muvaffak olmuşuz demektir" şeklinde açıklayan Hocamız, Türk tarihçilerine şu öğütlerde bulunmuştur: "Daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar."
İnalcık'ın Türkiye sevgisi hiçbir şeyle karşılaştırılamaz. Bu konuda kendisine, Bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız? diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: "Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini ortaya çıkarmaktır."
Bir abide şahsiyeti kaybettik. Göz ve gönül yaşlarımızla ıslanmış Fatihaları aziz ruhuna sunuyoruz...