Abdüllatif Şener ihanet mi etti?
Abdüllatif Şener partisini kurar kurmaz, “Yıllarca beraber çalıştığı arkadaşlarına ihanet etti. Acaba arkasında hangi yabancı güç var? Yoksa Şener bir Ergenekon ürünü mü?” türünden eleştiriler, peş peşe gelmeye başladı.
Tahmin edildiği gibi eleştiriler AKP kanadından yükseliyor ve o zaman da insan ister istemez, “Keşke bu sözleri söylemeden önce bir aynaya baksanız” demek durumunda kalıyor.
Öyle ya, sen yıllarca birlikte çalıştığın arkadaşlarından koparak ayrı bir parti kurmayı “ihanet” olarak nitelersen, o zaman sana, “Peki senin on yıllarca birlikte çalıştığın Milli Görüş’ten ayrılarak yaptığının adı ne?” diye sorarlar. Ve sana da, “Her parti kuranın arkasında bir yabancı güç varsa, senin arkandaki yabancı güç kimdi?” derler. Yine sen “Şener’e parti kurdurtan Ergenekon örgütü mü yoksa?” dersen, senden “AKP’yi kurdurtan güç 28 Şubat süreci ve o sürecin arkasındaki mihraklar mı?” sorusuna cevap vermeni isterler.
Neyse, her oluşumda bu tür tartışmalar yaşanır, diyerek, kendi sorumuza kendi cevabımızı verelim.
“Kişilerin partisinden ayrılması partiye bir ihanet midir?” Bu sorunun cevabı, evet, ihanettir. Amma kimler için. Sen “Parti”yi esas alır, dâvâ, ilke, ülke, vatan, devlet, millet, insanlık gibi, artık o partinin ana direği hangisi ise, o değerleri partiden sonra gelen değerler olarak kabul edersen, yani, “önce partim” der, diğerlerini, “olmasa, ertelense de olur” kabul edersen, evet, partiden ayrılmak partiye bir ihanettir, amma, şayet o parti kuruluş ekseninden kaymış, savunduğu ve tüzüğüne koyduğu değerlere ihanet eder duruma düşmüşse, o zaman asıl ihanet, partiden ayrılmak değil, ayrılmamak olur.
Söyleyin, 1920’li yıllarda “Yola birlikte çıktık” diye Damat Ferit ekibi ile birlikte olanlar mı ihanet içerisindedir, yoksa, “Bu yolun ucu felâket” deyip, ekipten koparak Anadolu’ya geçenler mi?
Ecevit, “ABD’den Kemal Derviş’i ithal edeceğim, Türk ekonomisini o yönetecek” dediğinde, iktidar ortağı MHP’nin, “Yola birlikte çıktık, Ecevit’e ihanet etmeyelim” düşüncesiyle hükümette kalması mı doğru idi, yoksa, ABD’lerden telefonla, “Yabancı güçler 15 günde 15 yasa çıkarmamızı istiyor, ben de aynı görüşteyim” dayatması yaptığı ve Ecevit de bu dayatmaya boyun eğdiğinde, MHP’nin, artık bu yönetim Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidarı olmaktan çıkmış, yabancı odakların iktidarı gelmiştir, diyerek, istifayı basması mı, söyleyin, hangisi doğrudur ve bunlardan biri ihanet ise, hangisi, ihanettir?
Partiyi futbol takımı, partiyi din haline getirdiğinizde, partinin yaptığı her yanlışı doğru kabul etmek, parti içerisindeki yanlışları dile getiren herkesi mürtetlikle suçlamak sıradan hale gelir, bu, anormalin normalleşmesidir, sağlıksızdır.
Meseleye bu açıdan bakıldığında, Abdüllatif Şener’in hiçbir şeye ihanet ettiği söylenemez. Sayın Şener’in yaptığı belki, “rol çalma” dır.
Peki “siyasette rol çalma” nedir?
Yerimiz azaldı, mümkün olduğunca kısa özetlemeye çalışalım.
Bize göre şu anda Meclis’te dört değil, iki parti vardır. Bunlardan biri Öcalan’ın yönetimindeki DTP, diğeri de AKP’dir. Belki insafsız bir tasnif gibi gelebilir, amma öyledir. Ne yaptığını bilen ve diğer bütün partilerden farklı bir hedefi olan DTP dışındaki partiler, AB süreci, ABD ve İsrail ile ilişkiler, NATO, serbest piyasa ekonomisi ve “globalizm” gibi konularda benzer görüştedirler, aralarındaki fark, “nüans” la ifade edilecek kadar azdır.
Şayet Abdüllatif Şener de, DTP dışındaki diğer partiler gibi AB süreci, NATO, globalizm, serbest piyasa ekonomisi, ABD ve İsrail’le ilişkiler konusunda, “Bu süreçleri ben mevcutlardan daha iyi yürütürüm” iddiası ile ortaya çıkıyor ise, ki öyle görünüyor, bu, Şener’in de, mevcutlar içinde benzer bir mevcut olarak ortaya çaktığını, yani “rol çaldığını” gösterir.
O kadar...
İnşallah yanılıyoruzdur.
Amma, AKP’nin canı sıkılacak, hatta canı yanacaktır.
Hatta, MHP’nin de...