Abdullah Gül'ün iki çekincesi!..
Şöyle altını en kalın çizgiyle çizerek söyleyeyim;
Abdullah Gül ile R. Erdoğan'ın ilk anlaşmazlığa düştüğü tarihi öyle 5-6 sene geriye dönüp aramayın. Ya yanılırsınız ya da bildiğiniz halde kamuoyunu yanıltır duruma düşersiniz!.. Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanlığına götüren sürecin "kardeşim Abdullah" olmadığını da Ankara'da bu işleri birazcık yakından takip edenler çok iyi bilirler. "Kardeşim Abdullah"ın nasıl bir zorlamayla ve ne gibi çetin pazarlıklar sonucu imal olduğunu bilenler iyi bilir. Hatta bu yüzden şok geçirip hastanelik olanlar bile vardır!.. Hele o "kardeşim Abdullah" çıkışından sonra kaç anlı şanlı siyasetçinin gelip de R. Erdoğan'a "hani kardeşin bendim. Ne oldu" diye sorduğunu bir bilseniz... Kısacası; Abdullah Gül ile R. Erdoğan arasında ne öyle baştan, sıkı ve derin bir muhabbete dayanan ilişki vardı ne de sonradan -özellikle Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra- bir derin düşmanlık meydana geldi. Her şey şartlara ve kurguya göre gelişti...
İlk başlarda, işlerine öyle geldiği için bazı çevrelerin "Putin-Medvedev modeli" olarak Türk milletine yutturmaya ve kabul ettirmeye çalıştığı formülün makyajının nasıl döküldüğünü zaman içinde gördük. Abdullah Gül ile R. Erdoğan arasında ilişkiler ta başından beri hiç "dostane" olmamıştır. Bu eşlerinin arasındaki ilişkilere de yansımıştır. İki isim de, beraber siyaset yaptıkları süreçte şartların gereğine göre hareket etmeyi iyi becermişlerdir. Hatta aralarındaki birçok paylaşım yazılı mutabakata bağlanmak suretiyle de yapılmıştır. Geçmişi daha fazla dallandırıp budaklandırmadan gelelim bugünkü en son duruma;
KHK üzerinden patlak veren açık kapışmanın ardından "acaba Abdullah Gül ne yapıyor?", "Erdoğan'ın şiddetli eleştirilerine nasıl karşılık verecek" veya "verebilecek mi", "Cumhurbaşkanı adayı olacak mı" diye merak edip bunlara karşılık "Erdoğan ne gibi tedbirler alıyordur" diye kafa yoruyor olabilirsiniz. En baştan ifade etmeliyim ki, Abdullah Gül kararını henüz tam olarak netleştirmedi. Ufak ufak yoklamalar yapıyor. Her zamanki söylediğimi de bir daha tekrar edeyim; Gül, hazırı görmeden, yüzde yüz denilebilecek ölçüde garantileri almadan sahaya fırlamaz. Daha önce yazdıklarıma ek olarak, kulislerden topladığım sıcak bilgilerle, cephe cephe devam edelim;
Abdullah Gül, "Erdoğan'ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çık" diyenlere 2 önemli çekincesini şöyle sıralıyor;
"1-Erdoğan ile aramızda ciddi bir münakaşa olursa bölünme olabilir. İçerideki cemaatler arasında ciddi çatışma ihtimali olabilir.
2-İslami burjuvazi, para sahipleri henüz beni desteklemiyor."
Yurt içi ve dışı birçok çevreyle görüşen ve kontaklarını devam ettiren Gül'ün aşiret reisleri ile gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından bu söylediklerine bakıp rotasını tahmin etmek zor değil!.. Etrafında bilinen tüm "çık ortaya" baskılarına rağmen hâlâ mırın kırın eden Abdullah Gül'ün çevresinde de derin kırıklar var. Mesela, hatırı sayılı ölçüde isimlerden "Ahmet Davutoğlu'nu kesinlikle yanına alma ve kendinden uzak tut" telkinlerinin hatta itirazlarının Abdullah Gül'e iletildiğini çok iyi biliyorum. Partiyi ilk kurdukları günden beri aralarının iyi olmadığı bilinen Abdüllatif Şener'i yanına alması için de gidip gelenler, "çok bilendi yerinde zor duruyor. Melih Gökçek ile barış ve mutlaka yanına al" diye kapı aşındıranlar da var. Gül, herkesle oturuyor, dinliyor, uzun uzun konuşuyor... Herkesin gönlünü alacak, hoş edecek sözler söyleyip gönderiyor ama net kararını henüz kimseyle paylaşmıyor. İktidar cenahında, "AKP'li mevcut vekiller Gül'ün kapısında kuyruk oluşturdu. En az 50 milletvekili onunla beraber" diyenler bile var. R. Erdoğan'ın hırçınlığı boşa bir hırçınlık değil de tüm bu olup bitenlerin ardından bana sorarsanız "Gül ne yapar" diye, hâlâ "Erdoğan'ın aday olmayacağını açıklayacağı günü bekler" derim.
R. Erdoğan cephesine gelince... MHP ile ittifakın getirisinden çok götürüsü olacağını düşünen kesim, HDP'nin oylarının Abdullah Gül'e çok kolay kanalize olacağını düşünüyor. Bunun için de sarayda yeni bir plan geliştiriliyor; buzdolabına kaldırılan "çözüm süreci" yerine "cicim süreci." Saray kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre; bebek katili Abdullah Öcalan ile yeni bir "cicim süreci" üzerine kafa patlatılıyor. Eğer yürürlüğe konulursa, Nisan sonu Mayıs ayları başında Öcalan ile görüşme trafiği yeniden başlatılacak. Önce caninin ailesi sonra da avukatları İmralı'ya bebek katiliyle görüşmeye gönderilecek. Ancak, "bu yeni süreçte HDP kesinlikle devre dışı bırakılacak."
Şu hale bir daha bakın!.. Yeniden Cumhurbaşkanı olabilmek adına yalpalayıp duran bir isim, hesaplarını cemaatler, diğeri de terörist başının üstünden kuruyor.
Gari, gerisine siz karar verin!..