Abdullah Gül sertleşecekmiş!..
Ne Meksika depremi... Ne Kuzey Kore'nin füze denemeleri... Ne de çapulcubaşı Barzani'nin referandum uğraşları... İç siyasetin gündemine zerre kadar etkileri yok!.. "Olur mu öyle şey" ünlemine az sonra açıklık getireceğim...
Reisleri New York'ta iki kare fotoğraf çektirebilmek için gecesini gündüzüne katarken, yuvarlak masaların etrafında köşe kapmaca oynarken, dünya lideri ne kadar büyük ilgi gördü algısı için materyal toplarken Ankara'da bırakılan iktidar sakinlerinin sanki hiç umurlarında değil. Pek öyle metal yorgunu gibi gözükmüyorlar. Ev ve özel ofis toplantıları tam gaz devam ediyor. İstanbul'daki özel ev, ziyaretçilerle dolup taşıyor. Çukurambar'daki görüşmelerin buluşmaların keyfine diyecek yok!.. Çapulcubaşı referandum yaparsa Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını mı konuşup kafa patlatıyorlar?.. Yook!.. Peki gündem ne? İç siyaset... "Adamı çatlatma, çıkar baklayı ağzından mı" dediniz... Esas yazmazsam ben çatlayacağım!..
Başkentte iktidarın derin kulislerinde şu günlerde birinci gündem maddesi; "Tayyip Erdoğan sonrası.." Ancak bana az bir şey müsaade edin. Gazetecilik mesleğinin ilkelerine sadık kalarak yine genele göre ana gündem maddelerini izleyerek devam edeyim;
Kabin ekibi gazeteciler, New York dönüş yolunda kendilerine dikte ettirilenlere sadık kalarak, "dünya lideri"nin BM Genel Kurul toplantılarında ne kadar mühim işler yaptığını, Trump ile görüşmesini de kronometreyi en az 5'e katlayan içerikle yurdum insanına aktaracaklardır. Herhalde Zarrab dosyasına da değineceklerdir!.. İşte tam bu noktada, Ankara ikametgahlı gazeteci olarak ABD seyahati öncesine dönmek ve çok önemli bir kulis haberini aktarmak istiyorum. Pek de iyi hatırlayacağınız üzere, bu kritik seyahat öncesinde Zarrab dosyasına, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski Halkbank Genel Müdürü ve bir yardımcısı eklenip haklarında da tutuklama kararı çıkınca sarayın çarşı pazarı karışmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı korumalarının hakkında yakalama kararı veren ABD'nin Başkanı Trump'dan seyahat öncesi randevu koparan R. Erdoğan'ın uçağa binene kadar gidip gitmeyeceği soru işareti olmuş ve tartışılmıştı. Saraydaki kaynaklardan öğrendiğime göre, Erdoğan işi garantiye almış!.. Nasıl?.. Seyahat planlamaları yapılırken, saraydaki hukuk danışmanlarından ve bazı uluslararası hukukçulardan "diplomatik dokunulmazlık" konusunda esaslı bir rapor istemiş. Sonuca gelelim. Sarayın hukukçuları (mealen) şöyle demiş;
"New York'ta yapılacak BM Genel Kurul toplantıları diplomatik dokunulmazlık kapsamındadır. Diplomatik dokunulmazlığın güvencesi de Birleşmiş Milletler'dir. Bir ülkedeki yabancı Büyükelçiliklerin ve yerleşkelerinin diplomatik dokunulmazlık kapsamında olduğu gibi..."
Arif'e tarif etmeye gerek yok!.. Geçelim, heyecanla beklediğiniz ve iktidar kulislerinde konuşulan "Tayyip Erdoğan sonrası" ile ilgili havadislere... Abdullah Gül hareketliliği yeniden alevlendi. Zarrab dosyasının kalın ayrıntıları tesadüf mü oldu?.. Bilemem. Abdullah Gül'ün son zamanlarda İngiltere ağırlıklı dış gezileri ile beraber İstanbul'daki ofis ve evinin ziyaretçilerle dolup taştığı konuşuluyor. İstişareci ziyaretçiler arasında AKP'nin eski/yeni deve dişi gibi isimleri sıralanıyor. Aralarında bir de AKP Genel Başkan Yardımcısı ismi zikrediliyor. "Hazırlanıyor. Gör bak Abdullah Gül bu sefer çok ciddi bir çıkış yapacak" diye iddiaları var. Gül'ün sosyal medya üzerinden verdiği mesajlara bel bağlamışlar. Gül'ün, Erdoğan "TEOG kaldırılsın" talimatı verdikten sonra, "gündemde olan sınav sistemi değişikliğinin çok boyutlu bir çalışma ile yapılmasını ve özellikle fırsat eşitliği ilkesini korumasını umuyorum" şeklindeki twitter mesajından çok büyük manalar çıkarıyorlar:)) Abdullah Gül'ün kamuoyuna açık mesajlarının daha da sertleşeceğini ileri sürüyorlar. Gül'cülerin ihtiyatlı olanları(!) ise bayrak değişiminin Barzani referandumu sonrasında olabileceğine yönelik umut besliyorlar... Tarafsız gözlemciler ise, Şaban Dişli'nin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Diyanet İşleri Başkanı olmasının ardından bu kulisleri tazelenen nikâhın üst yapı çalışmaları olarak değerlendiriyor.
Diyanet İşleri Başkanlığında "İsmailağa" kriteri ile ilgili dünkü yazımıza çok ilginç tepkiler geldi. Diyanet'ten bir yetkili yeni başkanı övdü mü yerdi mi(!) anlayamadım ama, "Ahmet Bey, Sayın Başkanın önceki çizgisi belli. Ancak 17/25 Aralık'tan sonra Diyanet'te FETÖ'cülerin, bizim bilmediğimiz isimlerin temizlenmesinde çok büyük katkısı oldu" dedi. Bu da koltuk kapmak ve hizmetlerin devamı için oldukça önemli bir kriter demek!..
"Türk topraklarına Bizans Bayrağı çekiliyor" diye yırtınan eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın kulaklarını çınlatalım. Memlekette Bizans siyaseti hüküm sürdükçe...