Abdullah Gül, savaş kabinesine izin vermedi...

En sonda söyleyeceğimi ilk başta (başlıkta) söyledim. Yolsuzluk operasyonu yüzünden 10 değişiklikle yapılan kabine revizyonunun  perde arkasını çok merak ettiğinizden eminim. Bunu sizlere tam olarak (yazılabilecekler kadarıyla) aktarabilmem için 19 Aralık Perşembe günü gecesine Çankaya Köşkü ile Başbakanlık arasında yaşanan krize dönmem lazım.
Fakat!.. Kabine revizyonunun yapıldığı önceki günden(Çarşamba) başlayacağım. Kulislerde bakan-toto oynandığı saatlerde başkentte tam bir devlet krizi  yaşanıyordu. Bakan istifaları, Erdoğan Bayraktar’ın Başbakan’a  şok çıkışı, Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin’in istifası, derinliklerde yaşanan büyük kavganın gerisinde kalıyordu. Siyasi kulislerde gözler Başbakan Erdoğan’ın ne zaman Çankaya Köşkü’ne çıkacağına çevrilmişken,  “üç ilde yeni büyük operasyon dalgası geliyor”  haberleri ve gözaltına alınacak isimlerle ilgili iddialar, başta kurmay heyeti olmak üzere AKP’yi duman ediyordu. Erdoğan Bayraktar ve İdris Naim Şahin şokunu yaşarken AKP cenahı, yolsuzluk operasyonunun devamı ile ilgili gelen iddialar o kadar kuvvetliydi ki neredeyse kimse kabineye yeni girecek isimlerle ilgilenmez olmuş, hatta kaçacak delik arıyorlardı da diyebilirim. Kulisler Ankara, İstanbul ve İzmir’de savcıların büyük yolsuzluk operasyonları ile ilgili düğmeye bastığı, Emniyet Müdürleri ve Valilerin buna müsaade etmediği hatta bazı Valilerin bile gözaltına alınabileceği iddiaları ile çalkalanıyordu. Vatandaş, televizyon başında gecenin ilerleyen saatlerinde Başbakan’ın ne zaman Köşk’e çıkıp yeni kabineyi açıklayacağı ile ilişkin belirsizliğe kilitlenirken Recep Erdoğan, Başbakanlık resmi konutta kendisine gelen bilgileri yakın arkadaşları ile değerlendiriyor ve ne yapılması gerektiği ile ilgili talimatlar yağdırıyordu. Devletin savcısının iş yapamaz hale getirildiği gecede AKP’deki yeni panik dalgası en üst düzeye ulaşmış hatta birçok AKP’li kendilerine mesaj yoluyla ulaşan meraklılara  “bana bu telefondan bir daha mesaj atıp soru sorma”  şeklinde karşı mesajlar yolluyor, baş edemeyenler ise çareyi kapsama alanı dışına çıkmakta buluyordu. Korkulu gözler kabine revizyonunu değil, savcılık ve Emniyet’teki derin çatışmayı izliyordu. Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıkışının ardından  gece yarısı ilan ettiği yeni kabine, AKP kulislerinde yorumlanırken o cenahta ne bir rahatlama oldu ne de sabaha kadar kimsenin gözüne uyku girdi. Önceki gün yaşanan devlet krizinin özeti bu!.
Geçelim, 19 Aralık Perşembe günü olup bitenlerin kısa izahına. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yasama, yürütme ve yargı erklerinin başkanlarıyla yeni yıl yemeği yedikten sonra Recep Erdoğan ile baş başa görüşme gerçekleştirdi. Gül, yolsuzluk operasyonunda adı geçen Bakanların derhal istifa etmesini ve ondan sonra kabine revizyonunun gerçekleşmesini istedi. Recep Erdoğan direndi. Taslak listeyi cebinden çıkardı. Abdullah Gül ilk incelemeyi yaptıktan sonra  “hayır”  dedi. O gece de Başbakanlık ile Çankaya arasında listeler geldi gitti, bürokratlar üst üste telefon görüşmeleri yaptı. Gül de Erdoğan da bulundukları noktalardan geri adım atmayınca hesaplaşma “Pakistan dönüşüne”  bırakıldı. Erdoğan’ın kulislere bilinçlice sızdırdığı “savaş kabinesi” ve isimlerine Gül onay vermemişti.
Başbakan Erdoğan Salı gecesi Pakistan dönüşünde Ankara’da parti otobüsüne çıkardığı 4 Bakanla gece özel konutunda görüşürken de çok sıcak saatler yaşadık. Özel konuttan sızan ham haberlere göre Erdoğan, Bayraktar’ın(kendi çevresinden) ısrarla kabinedeki yerini koruyacağı ve Egemen Bağış’a da Başbakan’ın yeşil ışık yaktığı iddia ediliyordu. Nitekim, Bayraktar’ın Çarşamba günü öğle saatlerinde istifasını açıklarken sarf ettiği sözler ve Bağış’ın istifa etmeyeceğine ilişkin açıklamaları, olup bitenlerle ilgili net ipuçları veriyordu.
Çarşamba günü sabah saatlerinde ise Erdoğan ile Gül arasında yeni bir liste mesaisi başlamıştı. Abdullah Gül, Pakistan’dan dönüşünde tavır değişikliğine gitmeyen Erdoğan’ın  “savaş kabinesi”  sayılabilecek listesine onay vermiyordu. İkindi saatlerinde yeni kabineye Mustafa Şentop, Mahir Ünal, Numan Kurtulmuş gibi isimlerin gireceği Erdoğan taraflarından kulislere pompalanırken bana ulaşan bilgiler de kavganın esas boyutunu gösteriyordu. Gül, Erdoğan’ın görevden almak istediği Bülent Arınç’a olur vermiyor. Başta Numan Kurtulmuş olmak üzere diğer isimlerin üstünü çiziyor, Egemen Bağış’ın da görevden alınmasında katı tutum sergiliyordu.
Uzatmayalım!..
Yeni kabine açıklandığında gördük ki; isimlerin hepsi Başbakan’ın en sadık  danışmanları ve sözünden hiç mi hiç çıkmayacak, ama bürokratik isimler. Tek sürpriz ise Nihat Ergün’ün Sanayi Bakanlığı’ndan alınmasıydı. ADSIZ’ı sıkı takip edenler Suat Kılıç’ın bakanlıktan alınmasının sürpriz sayılamayacağını  ve Kılıç’ın kavgalı olduğu Albayraklar Grubu’nun gazetesi Yeni Şafak’ın attığı  “Arıza Bakan”  haberini hatırlayacaklardır.
İki önemli bakanlık koltuğunda gözden kaçırılmaması gereken noktalara da  değinelim. Adalet Bakanlığı’na Bekir Bozdağ’ın getirilmesi; terör örgütü PKK ile sürdürülen açılımdan Recep Erdoğan’ın geri adım atmayacağının da  işarettir. Çünkü  “sürecin” beyin takımındaki isimdir Bozdağ. Diyarbakır Valiliğinden Başbakan Müsteşarlığına gelip, şimdi İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Efkan Ala için de aynı şeyi söyleyebilirim. Abdullah Gül’ün Ala’ya  “olur”  vermesinin bir sebebi ise Köşk’teki kurmaylarının onun yakın çalışma arkadaşı olmasıdır.
Yeni kabineyi tahlil ederken İdris Naim Şahin’in istifası ile yaşattığı şok dalgasına da değinmeden geçemem. Operasyon patladıktan sonra Şahin’in yakın çevresine şöyle konuştuğu belirtiliyor;
“Ben Başbakanı çok uyardım ama o, ben ne dediysem tersini yaptı.”
AKP kulislerinde Şahin’in Ordu Belediye başkanlığını istediği, Enver Yılmaz’ın aday yapılmasından sonra ise iade-i itibar için Başbakan’dan icracı bir bakanlık istediği ileri sürülüyor. Şahin’in partiden istifa ederken, “Hükümet etmede niyetlerinden emin olunmayan, dar bir oligarşik  kadronun yönlendirme ve etkinliğinin tercih edildiği anlaşılmaktadır” sözleri de iddiaları doğrular nitelikte.
Kabine revizyonunun ardından AKP’de neler konuşulmaya başlandı?..
* Sol kanat başta olmak üzere gelebilecek diğer istifalar. (Eğer Ertuğrul Günay, Bakanlık koltuğunu neden kaybettiğine dair gazetecilere kulislerde anlattıklarını kamuoyu ile paylaşırsa, Erdoğan Bayraktar’ın neler demek istediği daha net ortaya çıkacaktır).
* Milletvekili genel seçiminin erkene alınması.
* AKP’nin kendi anayasasını referanduma götürmesi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte.
* Abdullah Gül Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Cumhurbaşkanı...
Son söz; Abdullah Gül, ince neşter hareketleri ile Recep Erdoğan’ı sahasında savunmaya çekilmek zorunda bıraktı.

Yazarın Diğer Yazıları