Abdullah Gül, CHP ile yola devam eder
Anayasa Mahkemesi Abdullah Gül’e 7+5+5 süreli Cumhurbaşkanlığı ve hatta Başkanlık yolu açtı. Tayyip Erdoğan da Yüksek Mahkeme’den çıkacak kararı adı gibi biliyordu.
Buradan yola çıkıp AKP içindeki çatlak-patlak mevzularına dalmayacağım. Anayasa Mahkemesi’nden çıkan bu kararın eş zamanlı gelişmelerini dikkatlerden kaçırmayalım. Terörist cani Abdullah Öcalan’a ev hapsi için yakılan yeşil ışık.. Terör örgütü ile pazarlıklarda Barzani isminin ikinci plana alınıp Talabani’nin tekrar en ön plana çıkarılması.. CHP’nin açılımı ve Leyla Zana ile sözde yumuşama çabaları.. Terör örgütü ve ona bağlı canilerin taleplerinin yerine getirilmesi için makyaj üstüne yapılan makyajlar.. Bu arada milleti “yuvana dön” tartışmalarıyla meşgul etmeler...
İşin aslı; dün iki gazetede yer alan gelişmelerle iyice su üstüne çıktı. Önce Vatan gazetesinde Mine Şenocaklı’nın köşesinden alıntı yapalım;
“41 yıl boyunca MİT’te çalışmış, en kanlı çatışmaların yaşandığı dönemde Diyarbakır’da görev yapmış, şimdi Kürt sorununa barışçıl çözüm için çabalayan MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, umutlu ama ihtiyatlı konuşuyor: ’Türkiye Kürt meselesini çözmeye hazır. Önümüzde tarihi bir fırsat var, ama zaman çok dar. Aman Habur gibi hazırlıksız yakalanmayalım! Zira Erdoğan, Kürt sorununu çözemezse Türkiye parçalanır. Ama ülkeden önce parçalanacak olan kendi partisi olacaktır!’.”
Bugüne kadar AKP’ye olan yılmaz destekleri ile bildiğimiz MİT’çi Öneş daha da büyük bir laf etmiş:
“Önümüzde tarihi bir fırsat var, ama zaman çok dar.”
Gerçekten de öyle. Anayasa Mahkemesi kararı ile Tayyip Erdoğan’a iki yıl daha süre tanınmış gibi gözüküyor. Tayyip Erdoğan’a bu sürenin hepsi kullandırılır mı?
Çok zor soru.
Erdoğan içeriden ve dışarıdan kuşatma altına alınmış durumda.
Bakmayın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun MHP’yi masaya çekme gayretlerine. “Siyasetin cilveleşmeleri” faslından yürüyen işler bunlar. Kemal Kılıçdaroğlu da çok iyi biliyor MHP’nin tavrının hiç değişmeyeceğini. Geçtiğimiz Cumartesi günü Zonguldak yolunda yaptığımız sohbette de dile getirdi. Kılıçdaroğlu, MHP’nin bu konudaki 30 yıllık politikasını değiştirmesinin zor olduğunu ve saygı gösterdiğini ifade etti.
“O zaman Tayyip Erdoğan’ın önerdiği gibi AKP ile CHP bu yolda çalışmalarına devam etsin” dediğimizde Kılıçdaroğlu, çok çarpıcı bir yanıt verdi:
“Biz iktidar ya da koalisyon ortağı değiliz. Biz sorunun bir toplumsal mutabakatla çözüleceğine inanıyoruz. Mutabakat olmazsa bu sorun çözülmez. Geçmişte denendi”.
Yani?
Bence; artık CHP’nin Kürt açılımında “mutabakat” vs. gibi formül arayışları kayıkçı kavgasından ötelere geçmez. Kemal Kılıçdaroğlu siyasetin ve iktidarın ipini elinde tutanlara bir şeyler demeye gayret ediyor;
“Alternatif benim” ...
Çok yakından tanıdığım Abdullah Gül’ün de buna çok sıcak baktığını biliyorum. AKP’liler bana yine boş yere kızıp, bağırıp-çağırmasınlar. Tüm yazılıp çizilenlerin aksine Gül’ün Çankaya Köşkü’ne “kardeşlik hukuku” içinde çıkmadığını Ankara’da sağır sultan bile biliyor. Kardeşlik edebiyatları ve bundan sonrası içinde parçalanacak edebiyatların hepsi boş ve kandırmaca.
Ne demek istediğimi iyi anlayamayanlar, Abdullah Gül’ün başta danışmanlar olmak üzere Köşk’teki tüm kadrosuna tek tek baksınlar. Onun adına kimlerin CHP’lilerle hangi mesaj trafiği içinde olduğunu da gözden kaçırmasınlar.
Referans olsun ve daha iyi iz sürün diye kısacık örnekler vereyim...
Abdullah Gül’ün en samimi konuştuğu isimlerin başında merhum İsmail Cem ve Kemal Derviş gelirdi.
“Ne var bunda siyasetçi değil mi? Herkesle konuşur” demeyin!..
Ben de size o zaman;
“Gül, Başbakan iken bunlardan tam akıl alırdı. Şimdi de Köşk’teki uzantılarına bakın” deyiveririm.
Bunu bir tarafa not edin lütfen;
7+5+5 imkanına kavuşan Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’lı AKP iktidarındansa, CHP iktidarını tercih eder.
Buraya bir nokta koyalım ve yazımın başında bahsettiğim diğer önemli gazete haberine geçelim.
Kandil’de terör örgütünün elebaşlarından Murat Karayılan’la röportaj yapan gazeteci Avni Özgürel, Oslo görüşmelerini İngiliz istihbaratının organize ettiğini söyledi.
Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’in sorularını cevaplayan Özgürel’in açıklamalarının bence en önemli bölümü;
“Oslo görüşmelerinin tutanakları sadece üç yerde var. Bir, bu görüşmeye aracılık eden İngiltere’de var. Görüşmeleri İngiliz İstihbaratı organize etti, kayıtları onlar yaptı. İki, Karayılan’da var. ’Edilen her sözden haberdarım’ diyor. Üç, MİT’te var.”
Röportajda diğer can alıcı bölüm;
“Oslo Süreci, Milli Güvenlik Kurulu kararıyla başlatılmış. Karayılan, ‘KCK operasyonları da Oslo görüşmeleriyle birlikte başladı. KCK operasyonu başladığında biz uyanmalıydık. Barışın hançerleneceğini anlamalıydık. Ama anlayamadık’ diyor.”
Avni Özgürel’in gazetecilik başarısı(!) Karayılan ile yaptığı söyleşiyi diğer gelişmelerden ayırmak imkansız.
“İngiliz istihbarı size neler hatırlatıyor” diye tekrar sormama gerek var mı?
Kurtuluş Savaşı ve daha sonrasında verdiğimiz mücadelelerdeki bazı tarih yapraklarını tekrarlamama gerek var mı?
Lozan anlaşmasında İngilizler ve daha sonraki Kürt isyanları deyip devam edeyim mi?
O zaman!..
“AKP’ye oy verdik” diye siz de Atatürk’ün, ‘Gençliğe Hitabesi’ni kaldırıp bir tarafa
atmadıysanız;
Bir zahmet lütfen!..