ABD'nin tehdit ve tahdit stratejisi
Türkiye''ye karşı ABD her fırsatta bir müttefik gibi değil bir hasım gibi davranıyor. 12 Eylül''ü yapanları, zamanın ABD başkanı "bizim çocuklar" olarak nitelemişti. 15 Temmuz darbe girişiminin sahibi de ABD''de ikamet etmektedir. ABD''nin "Ermeni Soykırımı"nı tanımaktan PYD/PKK''ya silah taşımaya, açılan davalardan yaptırımlara (CAATSA) kadar Türkiye karşıtlığının her yanında saf tuttuğu görülüyor.
Ankara''nın meşru müdafaa bağlamında attığı Karabağ/Trablusgarp/Maraş/İdlib hamlelerini ABD uluslararası güvenlik tehdidi olarak algılıyor.
Nicholas Danforth, Brooking Enstitüsü tarafından geçtiğimiz aylarda yayımlanan, "Yeni Türkiye''ye yönelik yeni ABD politikaları" başlıklı raporda ABD''nin Türkiye''ye yönelik politikalarında "iş birliğinden tahdit politikalarına kademeli şekilde bir kayışın devam edeceği" yazılıydı.
Tahdit politikası, Soğuk Savaş Dönemi''nde, ABD''nin hasım olarak algıladığı Sovyetler Birliği''ni, çevreleyerek izole etmek amacıyla uyguladığı stratejiye verilen isimdi… ABD, Türkiye''ye karşı benzer bir stratejiyi devreye sokmuştur.
Irak''taki üsler, Suriye''deki PYD/PKK''ya verilen binlerce TIR silah, GKRY''ne yönelik olarak uygulanan silah ambargosunun kaldırılması, Girit''teki üssün genişletilip, güçlendirilmesi, Yunanistan''la yapılan askerî tatbikatlar ve yeni ABD üslerinin açılması, Bulgaristan ve Romanya''ya aktarılan silahlar her yerden daha çok Türkiye''nin çerçevelenmesi ve izolasyonuna yöneliktir.
ABD''li karar alıcılara stratejistler, Türkiye''ye stratejik bağımlılığın azaltılmasını, ABD''nin dış politika hedeflerini Türkiyesiz düşünmenin çarelerini aramalarını öneriyorlar.
Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Blinken''ın Türkiye''yi "sözde müttefik" olarak tanımladığını, İncirlik üssüne alternatifler üzerinde çalışıldığına yönelik iddialar edildiğini gözden ırak tutmamak gerekir.
Türkiye''ye yöneltilen tehdit sonuç vermeyince ABD her zaman yaptığı gibi tahdit politikasını devreye sokmaktadır.
ABD''nin nobranlığı!
Havadaki savunma açığı için Türkiye, Patriot istiyor ancak müttefik ABD bunu vermiyor. Adeta NATO müttefikimiz bu tavrıyla ''hava savunma sisteminde açığınızın olmasını istiyoruz, yarın ne olur ne olmaz bilinmez'' mesajını Türkiye''ye vermiş oluyor. Bu defa Türkiye hava savunma açığını kapatmak için Rusya''dan S-400 hava savunma sistemini istiyor ve alıyor.
Bu noktada çoğu zaman gözden kaçan konu şudur. Alınan S-400''ler hava savunma sistemleridir. S-400''ler saldırı silahı olmadıkları için tehdit yaratma ihtimali olmadığı gibi tehditlere karşı koyma yeteneği vardır. İlginç olanı şudur, havadan Türkiye''ye saldıracak düşmana karşı topraklarını korumak amacıyla Türkiye bu sistemleri ABD''den almak istemiş ve müttefikinden değil rakibi Rusya''dan alabilmiştir.
Rusya''dan aldığı S-400 hava savunma sistemi nedeniyle Türkiye''ye yaptırım uygulayan ve F-35 programından çıkaran ABD''de Türkiye karşıtlığı hâlâ hız kesmeden devam ediyor.
Gün geçmiyor ki Amerika''dan Türkiye karşıtı bir açıklama gelmiş olmasın. Türkiye''nin gözlerinin içine baka baka Amerikalı yetkililer PYD/PKK''lılarla görüntü veriyorlar. ABD senatosu adeta Türkiye aleyhine oluşumların merkezi haline gelmiş durumdadır.
Son olarak ABD''de 27 Kongre üyesinin Dışişleri Bakanı Blinken''a mektup yazarak, Türkiye''nin ürettiği droneların ABD çıkarlarını tehdit ettiğini iddia etmesini bu bağlamda düşünmek gereklidir.
Blinken''a gönderilen mektupta senatörler Türkiye''nin ürettiği SİHA''ların istikrarsızlıkları daha da ileri taşıma potansiyeli olduğunu, bu nedenle ABD''den Türkiye''ye drone teknolojisi ihracatının derhal durdurulması gerektiğini yazdılar. Dışişleri Bakanı Antony Blinken''a gönderilen mektupta hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi siyasetçilerin imzası var.
Bu gelişme Türkiye''nin drone, İHA, SİHA vb. yüksek teknoloji sahibi olmasının ABD''yi ne kadar rahatsız ettiğini gösterir.
ABD''nin Afgan mültecileri Türkiye''ye yöneltmesinin de zorunluluktan kaynaklanan bir olgu olmayıp, aksine istikrarsızlık yaratmak amacıyla yapıldığını gözden ırak tutmamak gereklidir.
ABD''nin Türkiye''ye yönelik tehdit ve tahdit stratejisinin önümüzdeki süreçte de kesintisiz devam edeceğini düşünerek gerekli tedbirleri şimdiden almak şarttır.