ABD'nin Suriye'den çekilmesinin yansımaları
ABD'nin kuzey Suriye'den sürpriz çekilme kararının çıkış noktası, Türkiye için uluslararası arenada ciddi bir siyasi zafer olarak kabul edilse de, çekilmeyi takip eden aşamalarda karmaşık bir tablonun ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır. Çekilme kararı ile güvenlik boşluğunun nasıl doldurulacağı konusu, bölgedeki taşları yeniden hareketlendirip savaş tehlikesi dâhil farklı tepkilerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Karar her ne kadar herkesten fazla Türkiye'yi ilgilendirse de Suriye dosyasında bölgede etkin olmaya çalışan farklı aktörlerin arttığı görülmektedir.
Şam rejiminin Rusya'nın desteği ile üstleneceği aktif rolün ve askerî manevra imkânının artmasının yanı sıra, Batılı ülkelerden körfez ülkelerine, Moskova'dan Tahran'a ve Tel Aviv'den Erbil'e kadar çeşitli senaryoların üretildiği görülmektedir. Türkiye'nin temel perspektifi Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmaması ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasıdır.
Amerikan askeri çekiliyor veya çekilecek. ABD üsleri Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de yerinde durmaktadır. Trump'ın bir kaç gün önce Bağdat'ın güneyindeki El Ambar kentinde bulunan Amerikan üssüne gizlilik içerisinde ve Iraklılara haber vermeden Washington'dan Florida'ya gider gibi yapmış olduğu ziyaret, bölgeye vermek istediği farklı bir mesajdır. Nitekim ABD'nin Dohuk ve Erbil'de 8 bin civarında Rojawa adı verilen Suriyeli peşmergeleri ve askerî üsleri bulunmaktadır. ABD, Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer Körfez ve Arap ülkelerinin Şam rejimiyle askıya alınan ilişkilerini yeniden kurmak ve elçilik açmalarını el altından desteklemektedir. Türkiye dışında neredeyse Şam rejimiyle siyasi ilişki kurmayan ülke kalmamıştır.
Öte yandan ABD'nin Kürt politikasından vaz geçtiğini sanmıyorum. Bu bağlamda çekilme kararının açıklanmasıyla PKK uzantılarının başını çektiği sözde Suriye demokratik güçlerinin alelacele rejim temsilcileriyle temasa geçmelerinin yanı sıra heyetler halinde Batılı ülkeler dâhil Moskova'ya gittikleri medyaya yansımıştır. Düne kadar kantonlar kuran ve Şam rejiminden ayrı özerk bölge isteyen PKK, Şam rejimine şimdi de ulusal bir devletten yana ve Türkiye'ye karşı savaşmaya hazır olduklarını bildirmektedirler. Dolayısıyla gizli oyunların nasıl cereyan ettiği ve işin diplomatik açıdan ciddiyeti yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşılmaktadır.
***
Suriye dosyasında; Şam rejiminin rolü uluslararası camiada önem kazanmış ve Rusya da bölgede etkinliğini daha da artırmıştır. Rusya, Esad'ın Suriye'nin kuzeyinde hâkimiyet kurması taraftarıdır ve hatta Esad ile PYD/YPG arasında aracılık yaptığı basına yansımıştır. Diğer aktörlere gelince, Fransa ve İngiltere çekilme kararına karşı çıkmışlar ve Fransa bölgede bulunan bin kişilik askerî gücünü çekmeyeceğini açıklamıştır. Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih'in, PKK temsilcilerinin Kandil'den Süleymaniye'ye gelip oradan Şam'ı ziyaret etmelerini ve eski ilişkilerinin temin edilmesini önerdiği iddia edilmektedir. Bu önerinin 8 Ocak'ta Washington'da yapılacak toplantının gündeminde yer alacağı düşündürücüdür.
Çekilme kararının püf noktası Türkiye'nin bölgede kalan DAEŞ ile mücadele etmesidir. DAEŞ militanlarının sayısı iki bin olarak tahmin edilmektedir ve bunların Türkiye'den yüzlerce kilometre uzaklıkta Suriye ile Irak'ın birleştiği Deyrizor ve Ebu Kemal noktalarında bulunmaları akla birçok soru getirmektedir. Türkiye DAEŞ ile mücadelede lojistik olarak kimden destek alacaktır? El bab ve Afrin operasyonları Rusya'nın desteğiyle mümkün olmuştur. Kaldı ki Türkiye'nin bölgede tek sorunu yalnız DAEŞ değil daha önemli olan YPG ve PYD'nin kurmaya çalıştığı kantonlardır. Şam Yönetimi'nin, gerek Menbiç, İdlib ve gerek Suriye'nin kuzeyi ile ilgili, kendi topraklarını kontrolü altına almak için başlatacağı operasyonlar uluslararası hukuk açısından doğaldır. Ancak PKK'lılarla iş birliği yaptığı takdirde tablo Türkiye açısından farklı bir şekilde yorumlanacaktır. Bu süreçte Türkiye'nin diplomasi mühendisliği çerçevesinde ülkemiz menfaatine adımlar atmasının yararlı olacağı kanısındayım.
Netice itibariyle Türkiye'nin üst düzey yetkililerden oluşan bir heyetle Moskova'ya gerçekleştirdiği ziyarette Amerika'nın Suriye'den çekilmesi ve Fırat'ın doğusunu kapsayan konular görüşülecektir. Amerika'nın güvenlik konseyi danışmanı John Bolton'un da önümüzdeki günlerde benzer görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'ya yapacağı ziyaret ve 8 Ocak'ta Washington'da yapılacak görüşmeler Türkiye'nin Suriye'deki yol haritasını tayin edecektir.