ABD'nin Suriye'de düdük çalma planı
Aylar-yıllardır bütün yazılarımızda ABD ile girişilecek Fırat'ın doğusuna ilişkin mutabakat ve mekanizmaların Türkiye'yi oyalamaktan başka şeye hizmet etmeyeceği gibi ABD-PKK planlarının hayata geçmesinin önünü açacağını söyledik.
Başlangıçta mutabakatı ve harekat merkezini başarı olarak gösteren iktidar bizim bu söylediklerimizi güvenli bölge mutabakatı ve harekat merkezi hayata geçirildikten bir ay sonra söylemeye başladı.
Kavram, hedef, tehdit ve tanımlarda anlayış birliği yok, karşılıklı güven yok ama mutabakat var sözde güvenli bölge var, harekat merkezi var! Yani lafla peynir gemisi yürütülmeye çalışılıyor.
Hem de devriyelerden yansıyan skandal görüntülerle. ABD askeri ve zırhlıları Türk sınırına sıfır noktasına kadar gelip Türk askerini açılan duvardan alıyor, dolaştırıp aynı yerden geri bırakıyor. Verilen mesaj şu: Sınırdan dışarı bir adım bile atman benim iznime bağlı, benden habersiz bir şey yapamazsın!
Aslında taşları yerli yerine koymak lazım. Ta en başından ABD'nin bölgede ne yapmak istediği açık, çevirdiği dolaplar ortada, kimlerle iş tuttuğu belli. Tarafını, kiminle çalışmak istediğini net şekilde ortaya koyuyor.
Biz; güvenli bölge diyoruz, o bölgede PKK/YPG terör yapısını dağıtacağız diyoruz. Onlar; güvenlik mekanizması bölgesi diyor, Türkiye'nin meşru güvenlik kaygısı sınırı güvenliğiyle ilgilidir diyor, PKK/YPG en iyi ortağımız diyor, güvenlik mekanizması uygulaması Suriye kuzeydoğusunda ortağımız SDG/YPG'nin IŞİD'le mücadeleyi sağlayacak ve güvenliği sağlayacak diyor.
Bakın CENTCOM ve EUCOM komutan yardımcısı generaller Türkiye'de. Ziyaretle ilgili CENTCOM açıklamasında yine aynı ifadeler var. Güvenlik mekanizması, IŞİD'le mücadele, ortağımız SDG/YPG.
Her görüşmeden sonra, ta ilk andan itibaren, ABD makamlarının açıklamalarında aynı ifadeler var. Onlara anında ses çıkarmayacaksınız, hey ne oluyor siz neden bahsediyorsunuz, bizim meşru olmayan güvenlik kaygımız mı var, ne demek istiyorsun, terörist YPG'den ortak olur mu demeyeceksiniz ve böylece zımnen kabullenmiş olacaksınız.
Sonra da "ABD bizi oyalıyor, ABD PKK için güvenli bölge kuruyormuş" diye şikayette bulunacaksınız. Halbuki güvenli bölgenin YPG için olacağını Trump Ocak 2019'da duyurmuştu.
Planımız hazır, gerekirse tek başımıza gireriz diye ekliyorsunuz ama bu sadece içeriye mesaj oluyor, ABD tınlamıyor.
ABD ile ayrı düzlemlerdeyiz ama bu gerçekleri terk edip sanki hayali bir ortak arazide işbirliği yapmaya çalışıyoruz.
Erdoğan "güvenli bölge bizim kontrolümüzde istediğimiz şekilde oluşmazsa birkaç haftaya tek başımıza yaparız" çıkışını yaptı. Eylül sonunda BM kapsamında Trump'la yapacağı görüşmenin beklenmesine işaret etti. Ama görünen o ki altı doldurulamayacak.
Bu görüşmeden ne çıkar? ABD geri adım atar mı? Fırat'ın doğusundan elini ayağını çekip ortağım dediği YPG'yi yalnız bırakır mı? Türkiye NATO'dan müttefiki ABD ile Suriye'de Fırat'ın doğusunda karşı karşıya gelir mi?
Mevcut veriler, pozisyonlar bunların olmasını pek mümkün göstermiyor. Çünkü Fırat'ın doğusunda Türk-ABD restleşmesi ABD'nin elindeki kozların daha kuvvetli olduğu bir döneme denk geliyor. Uzun vadeli stratejisi olan bu restleşmenin zamanlamasını ayarlayabilir.
Ekonomik kriz yaşayan, dış borcu rekor seviyelere çıkmış, dış krediye ihtiyacın kritik noktada olduğu, İdlib'ten bir milyondan fazla yeni göç dalgasının beklendiği bir ortamda Türkiye ABD ve diğer bazı koalisyon ülkelerinin askerlerinin de bulunduğu bölgeye yönelik operasyon kararının çok yönlü ve zor olduğu ortada.
ABD bizzat Genelkurmay Başkanının ağzından bir Türk operasyonunun olasılık dahilinde olduğunu söyledi. İşte ABD bu olasılığı tamamen ortadan kaldırmak istiyor. Bunun için de örneğin, Fırat batısında Türkiye kontrolünü genişletmenin de önünü açmak adına İdlib kuzeyinde bir güvenli bölgeyi destekliyor, Türkiye'ye sözde yardım vaat ediyor.
Çok daha önemlisi, ABD yeni bir göç dalgasının önlenmesine ve Türkiye'nin ekonomisine destek vererek iktidarın iç politikadaki konumunu da güçlendirmeyi, bunun karşılığında da Türkiye'nin operasyonunun önlenmesini masaya koymuş durumda.
Anlaşılan o ki ABD Ticaret Bakanının normalin dışında Türkiye'de 5 günlük ziyaret yapması, bu esnada ABD Hazine Bakanının Türkiye'ye S400 yaptırımlarının halen gündemde olduğunu söylemesi Türkiye'yi böyle bir işbirliğine oturtma hamleleri.
Fırat 'ın doğusunda yeniden inşa projeleri Türkiye'ye verilecek denildiyse şaşırmamak lazım.
Bu müzakere masasında Trump'ın geçen yılki "ekonomik olarak sizi mahvederiz" tehdidinin demoklesin kılıcı gibi sallandığını söylemeliyiz. Çünkü Trump bu twitle Türkiye'nin en hassas ve zayıf noktasına da işaret etmişti ve aslında bugünlerde hedefini bulacağını hesaplamıştı.
ABD'li Bakanın sarayda Erdoğan tarafından kabul edilip yemek verilmesi, Erdoğan'ın konuşmasında defalarca dostum vurgusu, S400 yaptırım hatırlatması, İdlib'te destek imaları Trump-Erdoğan görüşmesine kadar Türkiye'nin Fırat doğusuna operasyon olasılığını sıfıra yaklaştırabilecek, belki bir kez daha ucu açık şekilde erteletecek bir ekonomi stratejisinin hayata geçebileceğinin işaretleri gibi.