ABD’nin Doğu Akdeniz hamleleri
ABD’nin NATO’ya da benimsettiği yeni stratejisi gereği, ağırlık merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırmak için bir tarafta Orta Doğu’yu kontrol altında tutarken, diğer tarafta Rusya’yı sıkıştırmaya, Çin’i çevrelemeye ve bunu desteklemeye yönelik de Pasifik’te birbirini tamamlayan ittifaklar kurmaya devam etmektedir.
ABD’nin hem Rusya, hem de Orta Doğu politikasını gerçekleştirmede, Doğu Akdeniz’de birbirini tamamlayan stratejik uygulamalar içinde olduğu görülmektedir.
ABD Gazze’de üs kuruyor
ABD, Gazze savaşında İsrail’e olan desteğini, zaman zaman iyi polis söylemlerinde bulunsa da, her durumda devam ettirmektedir. İsrail’e kesin bir “ateş kes” çağrısında bulunamadığı, “dur” diyemediği görülmektedir. Gazze’deki Filistinlilere gelen yardımların ulaşım noktası olan Refah’a, İsrail’in yapmakta kararlı olduğu operasyona da engel olmak istememiş, aksine bu operasyonu yapabileceğini, ancak sivillerin korunması için bir planlarının olması gerektiğini söylemiştir.
ABD, Refah bölgesinden yardımın sağlıklı ve yeterli olarak ulaşamaması üzerine havadan yardım malzemesi yapılmasını denemiş, ancak bu da sağlıklı olmamıştır. Bu durum, ABD’nin Gazze şeridinde bir liman inşa ederek yardımın deniz yoluyla ulaştırılması düşüncesini ön plana çıkarmış ve ordusunu bu konuda görevlendirmiştir.
ABD’nin bunu, Gazze batısındaki deniz alanında varlığı tespit edilen enerji kaynaklarından yaralanmak ve Doğu Akdeniz’de sağlamayı hedeflediği kontrolü de desteklemek için bir fırsat olarak değerlendirdiği görülmüştür.
Deniz yoluyla gelen yardımların bir an evvel sivillere ulaştırılması için, Gazze sahilinde geçici/portatif iskele inşa edilmiş, buraya indirilen yardımların iç kesimlere kamyonlarla taşınmasına başlanmıştır.
Bir taraftan portatif iskeleden yardım kabulü devam ederken ve pratikte bunun daha da geliştirilmesi mümkünken, başlangıçta geçici olduğu söylenen, ancak sabit ve kapsamlı olduğu görülen liman inşaatının devam ettirdiği görülmüştür. İsrail’in de desteklediği ve kullanacağı bu liman, Gazze’de resmen bir ABD üssü kurulması anlamındadır.
Limanın sabit ve donanımlı olması, savaşın uzayabileceğini göstermektedir. Ayrıca, Gazze’yle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi limanları ve Kıbrıs güneyindeki İngiliz üsleri arasında irtibat ve ulaşım kolaylığı getirmesi ABD ve İsrail için avantaj olarak kabul edilmektedir.
ABD, Dedeağaç’a yığınak yapıyor
ABD’nin, NATO’ya da benimsettiği yeni stratejik yaklaşımlardan birinin de Rusya’yı sıkıştırmak olduğu giriş bölümünde belirtilmiştir.
Rusya’nın sıkıştırılmasının, NATO’nun doğuya doğru genişletilmesi, Karadeniz’de tam kontrol sağlanması ve Güney Doğu Avrupa’ya kuvvet intikal ettirmek maksadıyla kullanılmasıyla gerçekleştirilebileceği ön görülmüştür. Ancak ABD, Türkiye’yle çıkar çatışması nedeniyle ilişkilerin soğuması ve Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesinin ihlaline/esnetilmesine de izin vermeyeceğini anlaması üzerine Yunanistan faktörünü ön plana çıkarmıştır.
ABD, bir taraftan Rusya’nın sıkıştırılmasına imkân yaratmak, diğer taraftan da Doğu Akdeniz’de çıkar sağlamak ve Yunanistan’ın bölgede sergilediği haksız ve hukuksuz davranışları karşısında onu Türkiye’ye karşı korumak maksadıyla Yunanistan’la ikili olarak bir savunma iş birliği anlaşması yapmıştır.
Anlaşma kapsamında Yunanistan’a silah, malzeme ve teçhizat olarak birçok destek sağlamasının yanında, bu ülkede mevcut üslerini büyütmüş, güçlendirmiş ve ilave üsler tesis etmiştir. Önemli üslerinden biri, mevcut olan üssünü büyüterek çok maksatlı hâle getirdiği Girit Suda’daki üssü, bir diğeri de Dedeağaç’ta inşa ettiği büyük üstür.
Yunanistan, ABD’nin ülkesini adeta işgal edercesine yerleşmesini, gurur kırıcı olmasına rağmen övmekte ve güvenliğine büyük katkı sağladığını ifade etmekte bir sakınca görmemektedir.
ABD, Yunan ordusuyla tatbikatlar yapmaya devam etmekte, bu tatbikatlar Doğu Akdeniz’in bir bölümünü ve Girit’ten Selanik’e kadar tüm Ege’yi kapsamakta, ortak yapılan bu tatbikatlarda ABD ve Yunan özel kuvvetleri de yer almaktadır.
Türkiye’ye 20 km. kadar mesafede bulunan ve Yunanistan Genelkurmay Başkanı tarafından “Kuzeyin Suda’sı” olarak da adlandırılan Dedeağaç liman üssü, ABD’nin bölgedeki yığınak merkezi haline gelmiştir. Üsse, daha önce gelen zırhlı araçlar, helikopterler, malzeme ve teçhizata ilaveten binlerce tank ve zırhlı muharebe aracıyla 3500 askeri personelin daha geldiği görülmüştür. Bunların bir kısmının NATO savunması kapsamında Bulgaristan ve Polonya’ya intikal edeceği belirtilmiştir.
ABD’nin Dedeağaç limanından sorumlu yetkili bir subayın Yunan medyasına yaptığı açıklamada, ilk defa zırhlı tugay seviyesinde bir birliğin bu limandan geçtiğini, bunun ABD ile Yunan Silahlı Kuvvetleri arasındaki güçlü ilişkiyi ortaya koyduğunu, bu limanın Güney Avrupa’ya açılan bir kapı olduğunu ve lojistik düğüm noktası durumunda bulunduğunu ifade etmiştir.
ABD’nin Yunanistan’ı ön plana çıkaran, onu koruyan ve kollayan bir tavır almasının arkasında başka amaçların olduğu da söylenebilir. Bunlardan en önemlisi de, NATO’nun Güney Kanadı durumunda bulunan Türkiye’nin, kendi güvenliğini düşünerek ABD çıkarları yönünde hareket etmeyebileceği düşüncesidir. Bu kapsamda Güney Kanat konusunda, Türkiye’yi baypas edip, Güney Kanadı Yunanistan ana karası-Girit-GKRY-İsrail hattına kaydırması düşüncesinin olduğunu söylemek her halde hayalperestlik olmaz.
Gelişmeler Türkiye’nin aleyhine
-Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasıyla, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldığı, anlaşmazlıkların çözümü için istişareler yapıldığı bilinmektedir. Ancak istişarelerden çıkan sonuçlarda, F-35 yerine F-16 projesini onaylamak dışında önemli bir gelişme görülmediği, ortak yayınlanan metnin iyi incelenmesi halinde daha çok ABD çıkarlarının ön plana çıktığı görülecektir.
-F-35 projesinde ilerleme kaydedilmesi durumunda, bunun KAAN MMU konusunda rehavet yaratmamasına, F-16 projesinin ilerleyen safhalarında da projenin inkıtaya uğramamasına dikkat etmek gerekmektedir.
-İstişarelerde ortak çıkarlar üzerinde çalışılmasının, ABD’nin çıkarına olup, bize zarar vermeyen konularda ise başka bir alanda çıkar sağlama yoluna gidilmesinin, ABD’nin çıkarına ancak bize zarar veren konuların da kesinlikle reddedilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
-Ortak toplantıda ABD’nin, Suriye’nin kuzeyinde bir Garnizon Devlet kurma politikasından vazgeçmeyeceğini bir daha teyit ettiği göz önünde tutulmalıdır.
-Yumuşamış olduğu kabul edilen Türkiye-Yunanistan ilişkileri kapsamında sorunların çözümü için devam eden müzakerelerde ve ikili temaslarda Yunanistan’ın, ABD himayesinde hareket ederek taviz koparma peşinde olacağı, Ege ve Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği oldu-bittileri en azından dolaylı yollardan veya sessiz kalmamızı sağlayarak kabul ettirme düşüncesiyle hareket edeceği bilinmelidir.