ABD'nin bölgedeki güvencesi...
Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretleri adeta sanal bir zafer havasına büründürülmektedir. ABD Başkanının Türkiye Başbakanıyla iki saatlik görüşmesi adeta bir ayrıcalık ya da lütufmuş gibi sunulmaktadır. Bu görüşmeleri Türkiye’nin bölge üzerinde artan öneminin ve ciddiye alınmasının kanıtı gibi görenler var. Türkiye’deki iktidarın izlediği dış politikanın başarısını bu görüşmelerle ilişkilendirenler de çıkmaktadır. Bu cenaha göre ABD-Türkiye ilişkileri Başbakan ve Başkan ilişkisidir. Nobel Barış Ödülü sahibi yanılmaz lider Başkan Obama ile karizmatik lider Başbakan Erdoğan arasındaki iyi ilişkiler, dünya barışına büyük katkı sağlamaktadır.
Gerçekte ise Türkiye ile ABD ilişkileri liderlerin ilişkilerine ve kimliklerine indirgenemeyecek kadar önemlidir. Türkiye’nin ABD ile olan ilişkileri tarihi ve derinliği olan hayati ilişkilerdir. Hayatidir, çünkü Türk halkının doğrudan geleceğini, güvenliğini ve huzurunu ilgilendirmektedir.
Türkiye-ABD ilişkilerinin boyutları!
Yaklaşık altı yıldır PKK terör örgütü, ABD’nin kontrolü altındaki bölgeden Türkiye’ye saldırmaktadır. Diğer yandan ABD, Irak’ı işgal ederek Türkiye’ye hem komşu olmuş hem de Türkiye’ye “Kuzey Irak Kürdistan’ı” adıyla yeni bir komşu devlet hediye etmiştir. Türkiye, NATO kapsamında ABD ile birlikte Afganistan’da asker bulundurmaktadır. ABD’nin İran’ın nükleer programına yönelik duyduğu tepki ortadadır. İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler de bilinmektedir. Ayrıca ABD’nin Türkiye’deki azınlıklar konusuna duyduğu ilgi de ortadadır. Bu arada Türkiye Ermenistan ilişkileri gerçekte Türkiye-ABD ilişkilerine dönmüş bulunmaktadır. Bir de İsrail ilişkileri var ki onu isterseniz hiç yazmayalım.
Çok yönlü, karmaşık ve çok boyutlu ilişkileri olan iki ülkenin liderlerinin birbirleriyle görüşmelerinden daha doğal ne olabilir? Bu görüşmeleri zafer havasına büründürmenin bir anlamı olabilir mi? İktidara yaranmak sevdasıyla bu görüşmeleri abartıp/köpürtecek yerde görüşmelerin Türkiye’ye yüklediği maliyeti tartışmak gerekir. Türkiye ile ABD ilişkileri şimdiye kadar hep asimetrik ilişki biçiminde gerçekleşmiştir. Bush ile Erdoğan görüşmesi sırasında Türkiye “Stratejik Müttefik”, PKK da “ortak düşman” ilan edilmişti. ABD ortak düşman PKK’ya karşı stratejik müttefiki Türkiye’ye vere vere yalnızca canlı istihbarat vermiştir.
ABD’nin bölgedeki güvencesi olmak!
Buna karşı Türkiye’den ABD istekleri dillere destan olacak niteliktedir. Obama ABD’de Başkan olur almaz Türkiye’ye geldi, “Ermenistan ile ilişkileri normalleştirin”, “Kürtlerin azınlık haklarını tanıyın”, “Kuzey Irak’la ilişkileri geliştirin” dedi. Türkiye üç konuda da açılım üstüne açılım yaptı. Türkiye bu açılımları ulusal çıkarlarını, sosyolojik hassasiyetlerini ve bölgesel dengeleri göz ardı ederek yaptı. Bugün Türkiye’de yaşanan terör, kriz ve kaosta alelacele gerçekleştirilen bu açılımların büyük rolleri vardır.
Obama-Erdoğan görüşmesinin ardından Obama “PKK ortak düşman ama mücadele sadece silahla olmaz” demiş. Ancak Obama’nın, Afganistan’da ve Irak’ta mücadeleyi yalnızca silahla yaptığını hatırlamak da gerekir. Ayrıca Obama, “Türkiye bölgede güvencemiz” diye de söylemiş. Bu haberi Sabah Gazetesi de manşetten vermiş. Türkiye için ABD’nin, bölgedeki güvencesi olmasından daha tehlikeli ne olabilir?
Bu görüşmeler sonrasında Türkiye’de Türk milleti aleyhine yeni açılımlar beklenmelidir. Ruhban okulu, Ekümenik, azınlık vakıflarıyla ilgili gelişmelerin bu bağlamda gündeme oturacağını söylemek mümkündür. Ayrıca “demokratik açılım” konusuna da görüşmelerden sonra yeni boyutlar ilave edilmesi söz konusu olabilir. Ermenistan ve İran ile ilişkilerde de yeni adımlar gelebilir. Bütün bu gelişmelerin Türkiye’nin çıkarlarına ne kadar hizmet etmeyeceği ortadır.