ABD'de yaşanan kriz, küresel kriz ve Türkiye!
ABD ekonomisinin dünyanın diğer ekonomilerini de etkileyerek kendi krizini küresel kriz haline getirme yeteneğinin olmasını analistler iki nedene dayandırmaktadır. Birincisi, küresel boyutlu krizi hazırlayan ABD ekonomisinin 11Eylül sonrası ortamın psikolojik rüzgârını arkasına alarak meydana getirdiği ekonomik büyüklüğün dünya ölçeğindeki reel ekonomiye uyum sağlayamamasıdır. İkincisi ise ABD eksenli ekonomi piyasasında artan karmaşık yatırım araçları üzerindeki eksik ve yetersiz gözetim ve denetimin neden olduğu ve yüksek getiri arayışı içerisinde olan yatırımcıların, risk iştahını spekülatif beklentilerle birleşerek dünya ekonomisini yönlendirmesi sonucu bu krizin ortaya çıktığı görüşüdür.
Bu konuda ortaya konulan diğer bir yaklaşım da şudur: Reel ekonominin üretim gücünün zayıflaması krizin asıl nedenidir. Çünkü üretime dayanmayan sanal getiri artışları kârlılığı olmayan paradan başka bir anlam ifade etmez. Konut kredilerinde yaşanan krizin nedeniyse daha farklı biçimde açıklanmaktadır. Konut sorununda en önemli aktör özellikle son birkaç yılda geometrik olarak büyüyen kredi kalitesi düşük müşterilere verilmiş olan kredilerdir.
Sonuçta nedeni ne olursa olsun yaşanan kriz, ABD ve AB’nin bazı ülkelerinde bankacılık sektörünü radikal bir biçimde tehdit etmiştir. Bu ülkeler çözüm olarak sarsıntı içindeki bankaları kamulaştırmakta, daha güçlü olanlar ise kendi aralarında birleştirilmektedir.
Kriz tek yönlü değil!
ABD’de yaşanan kriz bir zamanların liberal düşünürlerinin söylediği gibi “tarihin sonu” nun ya da “ideolojilerin sonunun” gelmediğini göstermesi bakımından ilginçtir. Aynı zamanda bu kriz serbest piyasa, küreselleşme ve özelleştirmenin tarihin amansız kanunları olmadığını da ortaya çıkarmış bulunmaktadır. ABD’de yapılan kamulaştırma ve kurtarma operasyonları özelleştirmenin her şeye kadir bir araç olmadığını da ortaya koymuştur. Milli ekonomilerin, ulus devletlerin ve devletleştirmelerin sonu geldi diyenleri, yaşanan kriz tekzip etmiştir.
Kriz’in Türkiye üzerine etkileri
Bugün Türkiye, tarihinde hiçbir döneminde olmadığı kadar dışa açık ve bağımlı bir ülkedir. Bu nedenle de krizden büyük oranda etkilenmesi doğaldır. Türkiye enerji ve doğalgazda Rusya’ya yüzde 65 oranında bağımlıdır. Kuzey Irak konusunda, mali konularda IMF, Dünya Bankası dolayısıyla ABD’ye hayati ölçüde bağımlıdır. O nedenle de Türkiye’nin ABD’deki krizi çok daha fazla hissetme ihtimali vardır.
Buna karşın Ankara bağıra bağıra “Geliyorum” diyen krize karşı inanılmaz bir sessizlik ve vurdumduymazlık içinde görünmüştür. Kriz, ABD ile birlikte en fazla AB’yi etkileyecektir. Türkiye’nin ihracatında AB en büyük paya sahiptir. Dolayısıyla Türkiye, AB’yi etkileyen bu krizden doğrudan etkilenecektir. Yine Türkiye’nin dış ticaretinde Rusya’nın çok önemli bir yeri vardır. Ve Rusya’nın kriz dolayısıyla borsası çökmüştür. Otomotiv sektöründe yaşanan sipariş iptalleri Türkiye için tehlike çanlarının çok şiddetli bir biçimde çalmaya başladığını da göstermektedir. Bu nedenle de TİSK, hükümete “Ekonomik ve Sosyal Konsey’i acilen toplayıp bir eylem planı hazırlaması” çağrısı yapmıştır. TİSK, “Küresel Ekonomiyi İzleme Komitesi” önerisinde bulunurken, BUSİAD “Krize karşı önlemler” alınması çağrısında bulunmuştur. HÜRSİAD ise “Acil Eylem Planı” uygulamasından söz ediyor. İktidarsa hâlâ kriz bizi az etkiler havasındadır. Bu nedenle yandaş basında bile “Uyan Ankara” sesleri yükseliyor. Durumun ne kadar acil olduğunu bütün bu göstergeler ortaya koymaktadır.