ABD’de siyasetçilerin TV tartışması
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle siyasilerin yalandan övgülerini midem kaldırmadığından bugün oturayım, okurlar için yararlı bir şey yazayım istedim. Siyasi parti liderleri televizyonda nasıl tartışmalı? Her mitingde Kılıçdaroğlu, “Gel televizyonda tartışalım” diye bağırırken, Erdoğan yenilgiden korkan ürkek güreşçi hesabı minder dışına kaçıyor. Onlara bu işin buralarda yani ABD’de ne kadar ciddiye alındığını, nasıl yapıldığını, başkan adaylarının tartışmaya nasıl hazırlandığını ve tartışma kurallarını anlatacağım. ABD’de adaylar arasında düzenli tartışma 1960 yılından sonra başlamış. Daha önce adaylararası bazı tartışmalar yaşanmış ama bunlar öyle büyük oranda seçmeni etkilememiş. Tarihler, ABD’de adaylararası ilk tartışmanın 1858’de Abraham Lincoln ile Senatör Stephen Douglas arasında düzenlendiğini ve bunun yedi kez yapıldığını yazıyor. Tartışmalar parti içi ve rakip parti adayları arasında her düzeyde yapılır. Bu tartışmalarda, başkan adaylarının yanı sıra, rakip vali adayları, belediye başkan adayları, senatör ve milletvekili adayları da olabilir.
Yapılacak tartışmalar iyi planlanır ve hesaplanır. Temel kurallar önceden belirlenir. Bu kurallar içinde adayların açılış ve kapanış konuşmaları ile sorulara verecekleri yanıt süresi, hangi konularda soru yöneltileceği bulunur. Öyle bizde olduğu gibi sesi gür olanın karşı tarafın sesini bastırarak, sazı eline alıp, Bal Mahmut hesabı karşı tarafı konuşturmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Tartışmayı yöneten kişi adaya verilen süre bittiğinde, mikrofonunun sesini keser. Başkanlık tartışmalarının seçime kadar kaç defa ve nerelerde yapılacağı, adaylara kimin soru soracağı, tartışmayı kimin yöneteceği belirlenir. Benim şimdiye kadar izlediğim tartışmalarda soruları hep gazeteciler sordu, oturumu da saygın bir gazeteci yönetti. Soru soran ve oturumu yönetenler dört, beş veya iki, üç kişi olabilir. Katılacak gazeteciler üzerinde taraflar anlaşır. Yani özetle; tartışma dediğiniz ince planlanan, iyi düzenlenen bir olay. Tartışma televizyonlardan canlı yayınlanır ve tüm istasyonlara da anında servis yapar. ABD’ye geldiğim 1980 yılında Ronald Reagan Başkan’dı. Onun ikinci dönemi için yapılan seçimlerle bağlantılı 1984’teki tartışmayı izledim. Rakibi Demokrat Parti’den Walter Mondale’di. Reagan’ın bu tartışmada kendinden genç olan Mondale’e “Rakibimin genç ve deneyimsiz oluşunu bu tartışmada kullanmayacağım” gibi esprili sözlerle, hakkında çıkarılan bunadığı yolundaki söylentileri de yanıtlamış oldu. 1988 yılında Baba Bush ile Massachussets Valisi Rum asıllı Dukakis, 1992’de Clinton, Baba Bush ve bağımsız aday iş adamı Perot tartıştılar. Bu tartışmaların yanı sıra Başkan Yardımcısı adayları da kendi aralarında tartışırdı. Mesela Ross Perot’un Başkan Yardımcısı adayı emekli general Stocdale’in espri yapacağım diye sarf ettiği “Ben kimim, neredeyim, ne yapıyorum” sözleri sonunu getirmişti.
1996’da Clinton’un ikinci dönem seçimlerinde karşısına Cumhuriyetçi aday olarak Ermeni dostu Senatör Dole çıktı, bağımsız aday Perot da adaylığını sürdürdü ama seçimleri gene Clinton aldı. Bu tartışmalar genellikle kararsız seçmeni hedef alır. ABD Başkanlık seçimlerinde kararsız seçmen oranı genelde yüzde 25’tir. Burada adaylara ekonomik programlar, iç, dış politikalar, sosyal konularda sorular yöneltilir. Genelde kişisel, özel hayata yönelik soru sorulmaz ama bazen ortaya istisnalar da çıkar. Adaylar bu tartışmaya yardımcıları ile çalışır ve verecekleri cevaplar, cevap verirkenki mimik ve yüz hareketleri hatta yapacakları espriler konusunda antrenman yaparlar.
Şimdi Türkiye’de kararsız seçmen oranının yüzde 40 olduğu dikkate alınırsa bu tartışmaların hem Kılıçdaroğlu hem de Erdoğan için ne kadar önemli olduğuna varın siz karar verin.