ABD'de her zaman çoğunluk kazanmaz

Geçen yazımda söz verdiğim gibi, Amerikan seçimlerini anlatacağım. Ama önce, Amerikan sisteminin inceliklerine açıklık getirmek, iyice anlatmak istiyorum. Türkiye'de konuşulmayan, tartışılmayan, anlaşılmayan veya yanlış anlaşılan şeyler var gündemimizde. Mesela, ABD'de Başkanlık seçimleri için, her partinin aday adayları yarışıyor, ama hala partilerin, kimi seçime sokacağı belli değil. Amerikan siyaset sisteminde partilerin ve genel merkezlerin kararları, ne delegelerin, ne de seçmenlerin üzerinde değildir.

Mesela, bu seçimler için, Cumhuriyetçi partinin önde giden adayı, Trump konusuna, hem parti, hem de partinin ağır topları karşı çıkıyorlar. Partinin bir yerde resmi organı gibi görülen, "National Review" dergisi, resmen Trump'ın adaylığına karşı olduğunu, onu desteklemediğini açıklayarak, ortaya koydu. Aynı durum, Cumhuriyetçi Parti Genel Merkezinden de açıklandı. Sebep, her Amerikan seçimi etkileyen seçmenin yüzde 35'ini oluşturan, ılımlı ve yüzer- gezer oyları etkilemek. Bu yüzde 35'de Trump'un konuşmalarından hoşlanmaz. Yani bu yüzde 35 kimin tarafına geçerse seçimi o parti kazanır.

Mesela, Amerikan siyaset anlayışına göre, seçilen başkan, aynı zamanda, otomatikman partinin genel başkanı sayılıyor. Yani bu hesaba göre ABD Başkanı Obama, Demokrat partinin lideri durumunda. Bu partiden iki siyasetçi başa güreşiyor. Bunlardan biri, ABD eski başkanlarından Bill Clinton'un eşi, Hillary. Öteki ise Amerikan siyasi tarihinde görülmemiş bir sosyalist, senatör. Düşünün, Kapitalist bir ülkeye, sosyalist başkan. Ama Obama, bu adaylar arasında tersine söylentiler yayılsa bile, birini, ötekine tercih ettiği konusunda açıklama yapmıyor. Yani bizdekinin tersine, siyasi tercihini yapmıyor, tercihi halkın yapmasını bekliyor.

Gelelim siyasette, yani bu seçimde, bugüne kadar rastladığım tuhaflıklara. Ben ABD'ye geldiğimden bu yana, ülkenin başına 5 başkan geçti. Bunlardan dördü, 2 dönem, biri, 1 dönem başkanlık yaptı. Bunlardan üçü Cumhuriyetçi, ikisi demokrattı. Amerikalı seçmen, Başkan Cumhuriyetçi olunca, Senato ve Millet Meclisi (Temsilciler Meclisi) çoğunluğunu, Demokratlara. Başkan Demokrat olunca da, tersine, Senato ve Meclis'te çoğunluğu Cumhuriyetçilere veriyor. Amaç birbirlerini, yani yürütmenin, yasamayı, denetleme olanağı vermek. 100 üyeli Senato'nun 5 yıllığına seçilen üyelerinin üçte biri, her 2 yılda bir yenileniyor. Unutmayın, her eyaletten ikişer senatör seçiliyor. 435 oy hakkı, 6 adette oy hakkı olmayan, ABD Millet Meclisinin tamamı, her 2 yılda bir yenileniyor.

Partilerin, seçime girecek adaylarını halka sunacakları, genel kurul toplantıları, bu yaz başında yapılacak. Bu toplantılar sırasında, Başkan adayları ve belirleyecekleri Başkan yardımcıları açıklanacak. Ve tüm yaz boyunca da, kesinleşen partilerin adayları, partileri adına kampanya yapacak ve Kasım ayı başında da, halk sandık başına giderek Başkan, 441 Milletvekili, senatonun üçte biri, yenilenecek. Başkanı, doğrudan seçmeyecekler, ancak Başkanı seçecek, seçiciler kurulunun üyeleri seçilecek, sonra bu kurulda, başkanı seçecek. "Electoral College" denilen bu kurulda, hangi partinin üyesi fazlaysa, o başkan seçilecek. Bu kurulda, çoğunluğun kendi adayını seçmesi de, her zaman olmuyor. Amerikan siyasi tarihinde, kurulun karşı adayı, başkan yaptığı da var. Bu arada, bazı eyaletlerin, hem valileri, hem de tüm eyaletlerin senato ve meclisleri de yenilenecek. Bu arada, yerel hükümetlerin, halkın desteğine ihtiyaç duydukları bazı kararlarda, halkın oyuna sunulacak, yani bir tür referandum da yapılacak.

Tüm bunlar, defalarca belki yazıldı, çizildi. Ama bizdeki bazı siyasetçiler, kulaktan dolma bu karmaşık sistemi, Türkiye'ye uygulamak veya uygulatmak istiyorlar. Ama bilmedikleri şey, bu sistemi, yani Amerikan sistemini kullanmak, her zaman çoğunluk oylarını alanın, başkan seçilmesi demek değil. Bunun en son örneği, oğul Bush'un karşısında yer alan, Demokrat All Gore, halkın yüzde 52 çoğunluk oylarını almasına rağmen, seçici kurul üyelerinin çoğunluğunu kazanan Bush'a, başkanlığı kaptırdı. Yani Türkiye'de, çoğunluk cepte diye, Amerikan usulü başkanlık sistemini öneren kişilerin danışmanları, bu durumu adam gibi anlatmıyorlar anlaşılan patronlarına. Kandırıyorlar galiba patronlarını.

Ben, Amerikan seçim sistemine göre, hem Cumhuriyetçi, hem de Demokrat Parti'nin, gerçek adaylarının, Mart ayı ortalarında kesinleşeceğini sanıyorum. Trump, bir anlamda, Amerikalı seçmenin gazını alırken, Demokrat partide, aile aday geleneğine girip girmeyeceğini, tercihi ile ortaya koyacak.

Yazarın Diğer Yazıları