ABD perdeyi açtı, oyun başladı
Oynanan uluslararası oyunlar tüylerimi diken diken ediyor. Sizlere hep yazıyorum tesadüflere inanmam diye. Bu kadar yıllık gazeteciliğimde öğrendiğim önemli şey yapılan açıklamaların altında başka bir amaç olabileceği. Yabancı ülke yetkilileri ve ABD’li yetkililer ve özellikle de Dışişleri yetkilileri boş bulunarak açıklama yapmaz. Ya da pot kırıcı konuşamazlar. Ellerinde hangi konuda hangi cümle ve sözleri sarf edeceklerini gösteren “guidence” yani Türkçeye referans diye çevirebileceğimiz notlar vardır.
İşte bu nedenle ben iyi niyetle yapılmış gibi görünen her açıklamanın ardında bir maksat, amaç ve plan olduğuna inanırım. Yetkililere ne zaman ve nasıl bu açıklamaları yapacakları konusunda talimat verilmiştir. Bu konudaki tahmin ve kuşkularım hemen hemen her zaman gerçek çıktı.
Bu satırları yazma amacım, son günlerde başta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton olmak üzere Ankara’ya gönderilen yeni Büyükelçi Ricardione’nin basın ve Ergenekon soruşturması konusunda yaptıkları açıklamalar. Hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Crowley de konuya ilişkin “Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda kaygıları olduğu” açıklamasını yaptı.
Peki, ABD Başkanı Obama’nın Erdoğan’a kabaran büyük muhabbetine ne demeli? Adam, Mısır krizi patladığından bu yana üçüncü defa Erdoğan’ı arayıp konuşmadı mı? Üstüne üstlük bir de bizim emekli genelkurmay başkanı Özkök de koroya katılarak vicdani itiraflar yapmaya başladı ve bugüne kadar karaladığı askeri için acı çektiğini falan söyledi. İşte bu noktadan sonra artık emin oldum, “hah bu işte bir tezgâh var” dedim.
Bu dönemde dikkat çeken başka gelişmeler de var. Ne hikmetse Abdullah Gül’ün İran ziyareti sırasında patlak veren İran muhalefeti konusunda yaşananlar. Libya, Irak, Yemen ve bir dizi Müslüman ülke hep karışan. Şimdi diyecekler ki biz ne karışırız başka ülkelerin iç işlerine. O zaman Mısır’ın iç işleri konusunda verdiğiniz fetvalara ne diyelim.
Yanlış anlamayın şu anda ABD Erdoğan’ı kovalıyor veya çelme takıyor sanmayın. Kullanmak için ondan iyisini bulacak değil ya. Müslüman kadınların ırzına geçen Amerikalı askerlere o başarılar dilememiş miydi? Ya da Ampul takımının yetkilileri bu açıklamalara reaksiyon gösterip bizim iç işlerimize karışamazsınız da diyemezler. Tam tersine ABD hiçbir zaman bizim iç işlerimizden elini çekmedi ki. Bunu onlar da biliyor, ayrıca hadlerine mi düşmüş gerçek tepki göstermek. Yemezler.
Peki, amaç ne olabilir?
Birkaç ihtimal var.
Bir kere bir iktidarın veya siyasi partinin Türk halkının sevmediği bilinen ABD yanlısı görünmek, yaklaşan seçimler bakımından riskli. Bu açıdan hem İslam dünyası hem de Türk halkı indinde sempati toplama çabası olabilir.
Bir başka olasılık, seçimler öncesi Türkiye’de gerginliği zirveye tırmandırıp aniden Silivri ve öteki yargılamaları seçim öncesi boşaltmak. Bana bu intibaı veren şeylerin başında da Ergenekon savcısı olduğunu söyleyen Erdoğan ve yandaşlarının birdenbire suçları ispat edilene kadar masumdurlar laflarını tekrarlamaları.
Veya şimdi aklımıza bile gelemeyen başka bir şeytanlık veya plan. Yani diyeceksiniz ki hiç mi ABD bu ülkenin gerçekten iyi olmasını, güçlü olmasını istemiyor. Neden istesin ki Türkiye’nin güçlü olmasını? Elinde mıncık mıncık oynatacağı bir ülke ve ulus varken onu kafaca ve uygarlık açısından gerilere itmek daha kolay idare etmesine neden olmaz mı?
Cahil bir ulus olacak ki her yöne çekebilsin, topraklarını, doğal zenginliklerini, madenlerini kullanabilsin. Bu konuda ampul takımından daha elverişli hangi parti var? Bilmiyorum ama dört yıldır insanlar toplanıp yargılanmadan hapsedilirken ve herkes dinlenirken sessiz kalan ABD, neden bu açıklamaların gerçekten Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelmesi için yapsın. Sizi bilmem ama ben yemedim.