Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

ABD kaybederken Türkiye

Milli direnişin destanı Çanakkale muharebeleriyle ilgili eserlerin sayısı artıp yeni nesillerin Çanakkale’yi gezip görme talepleri beni çok heyecanlandırmıştı. Neredeyse 20 yıl önce “Çanakkale Türk’ün Kâbesidir” diye yazdığım için başıma gelmeyen de kalmamıştı. Ama teşbihte hata olmaz. Çanakkale, Boğazlar anlaşmasında yokmuş gibi şimdilerde yol geçen hanına dönüşmüş durumda. Elini kolunu sallayan Çanakkale’yi geçip İstanbul’da soluğu alırken Dolmabahçe karşısında demir atıyor. Bir nevi 83 yıl öncesinin rövanşını aldıklarını kelimenin tam anlamıyla meydan okuyarak gösteriyorlar. Üstelik “Dünya barışının teminatı olduğuna yürekten inandığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne rağmen”.

Geçerdi geçmezdi derken birer birer Karadeniz’e açılan savaş gemilerinin tonajları tartışılıyor. İnsani yardım yalanları uçuşuyor piyasada. Montrö Antlaşması’na göre bilmem kaç tonluk gemilerin geçişi yasakmış. Bu kısır çekişmelerin arasında bir Allah’ın kulu çıkıp da Montrö’nün imzalandığı yıllardaki savaş teknolojisiyle günümüzdeki durumu karşılaştırma zahmetinde bulunmuyor.

Yıllar önce diplomatik bir protokolle ABD Büyükelçisi Irak’a müdahalenin öncesinde “1990’daki 1. Körfez Harekâtı’ndaki savaş teknolojimiz şimdikine nazaran Roma’daki savaş arabaları gibiydi” sözleriyle vaziyeti özetlemişti. Gel gör ki tıpkı Afganistan’da Rusların kaybettiği gibi ABD de kaybetmiştir. Dünyaya meydan okumalarına rağmen Irak’ta kaybettikleri gibi. Ama tarih tekerrürden ibarettir. Napolyon ve Hitler’in yaptığı hatayı tekrar etmekte olan ABD, Karadeniz üzerinden Rusya’yı tehdit etmeye kalkışırken kendi coğrafyasında bile çözülme başladı.
Bir tarafta işbaşına getirdiği Saakaşvili’yi korumak, diğer taraftan enerji koridoru Kafkasları göz altında tutma gayretleri diğer cephelerde zayıflamasına yol açtı.

Son bir ayda herkesin gözü Karadeniz’deki gelişmelerdeyken Afganistan’daki ABD işgali bırakın dağlık kesimi şehirlerdeki denetimi bile büyük ölçüde yitirdi. Başkent Kâbil’in bile büyük bir bölümünde hâkimiyeti yok. Gazetelerin ara sayfalarındaki minik haberlerde bile rastlanmıyor olsa da ajanslar ve internet haberlerinde Afganistan’daki uyuşturucu baronlarına rağmen Amerikan işgalinin uzun sürmeyeceği ayan beyan ortada.

Irak’taki insanlık dramı yine savaş rüzgârları yüzünden geri planda kaldı. İngilizlerin Basra’dan tamamen çekilmesinin ardından başkent Bağdat’a yönelen direnişi yıldızlar savaşını yöneteceğini iddia eden Coniler kontrol edemiyor. Sadece dün Bağdat’ta ve Kerkük’teki olaylarda resmi rakamlara göre 26 kişi öldü.

Öte yandan, ABD gemileri Batum açıklarında demir atarken Rus donanması Karadeniz’de sürekli devriye geziyor. Dünkü gazetelerin çoğunda olmayan haberden büyük ihtimal “Kafkas Paktı” gibi içi doldurulmamış öneriyi ortaya atanların da haberi yoktur. “Savaş Bakü trenini vurdu” başlıklı haberin üç-beş satırlık devamı aynen şöyle: “Azerbaycan’dan aldığı petrol yakıtını Avrupa’ya taşıyan 19 vagonluk tren yola döşenen mayınla havaya uçuruldu. Nükleer patlamaları anımsatan şekilde alevler içinde kalan trene itfaiyeciler yüksek sıcaklık nedeniyle uzunca süre müdahale edemedi. Rus askerlerinin tren hattına mayın yerleştirdiği tahmin ediliyor.” Dilerseniz bu mini haberle bir süre önce Erzincan sınırları içindeki Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına yapılan sabotajı karşılaştıralım. Tesadüfün iğne deliği olduğuna bakalım kaç kişi inanacak?
Dünyanın tek jandarması olduğu pervasızlığıyla her yana müdahale ederken kaybetmeye başlayan Amerika, Karadeniz’de de kaybederken Türkiye’mizin krizi yönetemeyen yöneticilerine güvenemediğimin altını çizmek istiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları