ABD ile kriz bir senaryo mu?

ABD'nin vizeleri askıya alma kararı Türk-Amerikan ilişkilerinde tarihi bir krize işaret ediyor.

Öncelikle Türkiye'nin ABD'ye bakış açısı ile ABD'nin Türkiye'ye bakış açısı bir değildir. Amerikan vatandaşlarının neredeyse yüzde 90'ı Türkiye'nin nerede olduğunu dahi bilmemekte.

ABD'nin Türkiye ile ilk temasları Osmanlı'nın çöküşü ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında başlamış, 1950'lerde iktidara gelen Menderes'in aldığı Marshall yardımları ile farklı bir noktaya taşınmıştır.

1968'lerde başlayan Batı Almanya merkezli gençlik hareketlerinin Sovyetler Birliği rejimi tarafından desteklenmesi, "Soğuk Savaş" gerçeğini ortaya çıkardı. Dünyayı emperyalist kaygılarla sömürmek isteyen bu iki gücün arasında, birçok ülkede iç çatışma ortamı doğdu. Türkiye de bu ülkelerden biriydi.

Kıbrıs Çıkarması: ABD İle Yaşanılan İlk Büyük Kriz

1974 yılına gelindiğinde Türkiye, Kıbrıs'taki Türk varlığını korumak için tarihi bir karar alarak, adaya çıkarma yaptı. Bu çıkarmadan hemen sonra ABD, Türkiye silah ambargosu uygulama kararı aldı. Aynı zamanda Türkiye'deki iç savaş ortamı kaşınırken, Türk Silahlı Kuvvetleri zorunlu ordu malzemelerini dahi alamaz hale getirildi. Ambargo 1978 yılında kaldırılsa da etkisi uzun yıllar geçmedi.

1980 askeri darbesi ve sonrasında ise ABD'nin Türkiye operasyonları daha etkin bir hale geldi. 1991 yılına gelindiğinde Saddam'ı bahane ederek Ortadoğu petrolleri için sıcak savaşa gireceğinin mesajlarını veren ABD, bölgede güçlü ulus devletleri hiçbir zaman istemedi. O yıllarda ABD ile Özal arasında sıcak ilişkiler dikkat çekiyordu.

Tek Başına iktidara ABD desteği

Güçlü ulus devletlerden nefret eden ABD, koalisyonlu hükümetlerle de geçinemiyordu. Doğrudan "tek adam" kontrolüne verilen ülkeler ile bölge yönetilmek istendi.

Saddam, Esad, Kaddafi gibi isimlerin ABD ile ilişkileri bu kapsamda doğru okunmalıdır.

2002'den sonra Türk siyasetinde yeni döneme girilmesiyle birlikte, koalisyon dönemi de sona erdi. 2003 yılında başlayan Irak işgali ve Ortadoğu'nun kan gölüne dönmesi sürecinde ABD-Türkiye ilişkileri küçük gerginlikler yaşasa da bunlardan zararlı çıkan iktidardaki parti değil, her seferinde Türk halkı oldu. Askerlerimizin başına çuval geçirilmesi hadisesi Türkiye'nin tarihine kara bir sayfa olarak eklenirken, ABD'nin siyasi geçmişinde satır aralarına bile girmedi.

Bu süreçte AKP ve ABD ilişkilerinin de doğru okunması gerekiyor. 2002'de iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan pragmatik bir siyasetçidir. Hiçbir zaman ABD ile ters düşecek hamleler yapmadı. Bu yüzden Türkiye'ye yönelen operasyonlar bile görmezden gelindi.

'ABD'nin İslam'ı Türkiye'ye "Siyasal İslam" olarak sirayet ederken, CIA'nın bölge operasyonlarıyla Türkiye'nin geleceği tehlikeye atılmaya devam ediyordu.

15 Temmuz'da yapılmak istenen FETÖ'cü darbe girişimi bunun en açık örneğiydi. F.Gülen'in yıllardır ABD tarafından himaye edilmesine rağmen siyasi erkler bu yapıyla ortaklığını hiçbir zaman inkar etmedi. 17-25 Aralık'a kadar CIA cemaatinin önündeki tüm siyasi engelleri kaldıranlar bir anda FETÖ'yü keşfettiler. Ancak bu keşif gerçekleştiğinde Türk ordusunun en seçkin kadroları çoktan tasfiye edilmiş; akademi başta olmak üzere, emniyet, MİT ve bakanlıklardaki FETÖ gerçeği ortaya çıkmıştı.

Bölgedeki son yaşanan gelişmeler değerlendirildiğinde ise; Barzani'nin Irak'taki Kürdistan girişimleri ve Suriye'nin kuzeyine komple hâkim olan PYD'nin arkasındaki tek gücün ABD olduğunu görüyoruz. Yapılan silah yardımları sonrasında PYD adeta düzenli bir orduya geçmiştir. Örgütün elindeki silahlı gücün 100 bin kişiye dayandığı ifade edilmektedir. Barzani referandumu kadar önemli bir kriz doğmayı beklemektedir!

Böyle bir tabloda Erdoğan'ın BM toplantısı için gittiği ABD temasları tüm beklentileri değiştirdi. Zarrab dosyasıyla AKP'nin elinin güçsüzleştirildiği yorumları yapılırken Erdoğan ve Trump çok sıcak mesajlar verdi. Yandaş medyada Trump'ın "Hiç olmadığımız kadar yakınız" sözleri manşetlere çıktı.

Hâl böyle olunca insanlar da "ABD'nin vizeleri askıya alması bir senaryo mu" diye soruyor…

Her ne kadar gelişmeler farklı yorumlara neden olacak olsa da ABD'nin yüzüne güldüğü, bir gün öncesine kadar desteklediği; kişilere, yönetimlere, ülkelere her şeyi yapabilme huyu vardır!

ABD'nin vize hamlesinin, Türkiye'deki demokrasi sorunu veya OHAL şartlarıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bilinçli, planlı ve maksatlı bir süreçtir. Yaşananlar senaryonun çok ötesindedir, bir kaostur. Türk-Amerikan ilişkileri, Kıbrıs çıkarmasından sonra tarihinin en büyük 2.kriz dönemine girmek üzere.

İdlib operasyonu, S-400 alımı, İran ile sağlanan olumlu ilişkiler ve Barzani referandumuna karşı çıkılması ABD'yi hiç olmadığı kadar rahatsız etmekte.

Dolayısıyla Türkiye'ye 3.dünya ülkesi gibi "Bizim ülkemize giremezsiniz" demek büyük bir aşağılamadır. Hedef AKP, Erdoğan değil doğrudan Türkiye'dir, Türk halkıdır.

Yazarın Diğer Yazıları