ABD Başkanı kim olacak?

Siz bu yazıyı okurken Amerikan halkı, önümüzdeki dört yıl ülkeyi yönetecek yeni başkan ile 100 üyeli Senatonun üçte birini ve 435 üyeli Temsilciler Meclisi yani milletvekillerinin tamamı için oy kullanmaya başlamış olacak. Bildiğiniz gibi, ABD başkanlık sistemi değişik ve tam anlamıyla kuvvetler ayrımını yansıtıyor. Yani bizim bazı liderlerin “one minutes, aha bir daha Davos’a gelmem” demesi benzeri başkanlık arzularına hiç benzemiyor.
Bir kere milletvekili seçim sistemi bizimkinden çok farklı; adı dar bölge seçim sistemi. Yani partiler ya da siyasi liderler değil, seçmenler, oy verecekleri adayları belirliyor. Seçimden birkaç ay önce halk tarafından belirlenen adayları, partiler daha sonra Eyalet Seçim Kurulu’na bildiriyor. Milletvekili adayları iki yıllığına seçiliyor ve başarısız, kendi seçmenini tatmin edemeyen aday, tarih oluyor, seçilemiyor. Milletvekili, seçmeninin lehine, ancak partisinin aleyhine bir durumda, kendi partisi aleyhinde oy kullanabiliyor.
Senato ise 100 üyeden oluşuyor, altı yıllığına seçiliyor ve her iki senede bir, üçte biri yani 33 senatör yenileniyor. Her eyaletin seçmen sayısı ne olursa olsun, Senato’ya iki senatör yollama hakkı var. Amaç kalabalık ve büyük eyaletlerin küçük eyaletleri ezmesini önlemek. Senato, Başkanların atamak istediği bakanlar dâhil, yüksek mahkeme üyeleri, genelkurmay başkanları ve büyükelçilere kadar tüm yetkilileri çağırıp soruşturuyor, ya onaylıyor veya reddediyor.
Başkanlık seçiminde kural, sayısal üstünlük. Başkanı, temsili bir seçiciler kurulu “electoral collece” seçer. Sayıları eyaletlerin nüfusuna göre toplam 538 üyeden oluşur. Bunun 270’ini kazanan aday başkan olur. Amerika çapında en fazla oyu almış olsa da, bir başkan adayı seçiciler kurulunun çoğunluğunu alamadıysa, başkan olamaz. Buna ben Al Gore ile Bush arasındaki yarışta tanık olmuştum. Gore en fazla oyu almasına rağmen, Bush başkan seçilmişti.
Dünyanın bu en zengin ülkesinin siyasi partilerinin genel merkez binaları falan yok. Yalnızca partililerin buluştuğu kulüpler var. Zaten bu en zenginlik konusu, Beyaz Saray’ı gördüğüm zaman da bende hayal kırıklığı yaratmıştı. Ahşap, bu kötü tarihi binadan bizim Pembe Köşk’ün içine en az 10 tane sığar. Başkanların öyle bizde olduğu gibi saraylarda falan çalışma odaları da yoktur. Sadece Washington yakınlarındaki dinlenme tesisi Camp David vardır o kadar.
Şimdi, bu seçimde Obama mı, yoksa Cumhuriyetçi aday Romney mi kazanırsa Erdoğan hükümeti lehine olur. Ben her ikisinin seçimi kazanmasının da Erdoğan ve Türkiye için ters olacağına inanıyorum. Bir kere, Cumhuriyetçi aday Romney’in İsrail’le flörtü, Tayyip Erdoğan’ın İsrail aleyhtarı söylemlerine ters. Romney’in seçimi kazanması durumunda Erdoğan hükümetinin politikalarında 180 derecelik çarklar göreceğimize sizi temin ederim. Zira Romney’in başkan olması halinde Erdoğan, anında İsrail’e kucak açacaktır. Tek aleyhteki nokta, Romney’in kurmayları arasında Erdoğan ve ekibinden nefret eden Edelman gibi eski yetkililerin yer alması.
Obama’ya gelince. Seçilmesi durumunda İran’a karşı gerilim politikalarına ağırlık vermesi bekleniyor. Bu da Türkiye’nin enerji politikalarına ters. Washington’da duyduğumuz, Erdoğan hükümetinin miadını doldurduğu ve yerine yeni ABD ile uyum içinde dans edecek yeni bir hükümete ihtiyaç olduğu söylentileri. Bunu doğrulayan açıklamalar, ülkede istibdada yol açan insan hakları ihlalleri karşısında Erdoğan hükümetinin vurdumduymaz tutumuna yönelik eleştiriler. Bu seçimlerde Kongre’ye girecek milletvekili senatörler arasında kaçının Türk düşmanı lobilere angaje olduğu da önemli. Zira ABD Kongresi’ndeki oylamalarda bunlar rol oynayacak. Avrupa’nın tutumu, Erdoğan’ın son Almanya gezisinde daha da netleşti. Merkel bile tahammülünün son noktasında. Fransa deseniz hakeza. Aramızda hiç muhabbet yok. Külhanbeyi ağzıyla diplomasi yapmanın sonu bu. Bizi, yalnız bizden geri, cebi dolu Araplar paklar. Onlar da son Suriye oyunuyla bizi harcadı. Libya ise karışıyor. Mısır, ABD’nin dümen suyuna girdi. Kısaca ABD’nin vereceğe talimatlara kafa tutacak hiçbir kozu kalmadı ampul iktidarının.
Ve tüm bu nedenlerle ABD’de kim başkan seçilirse seçilsin, bizim için değişen bir şey yok. Biz zaten inmeye başladık dibe doğru. Türkiye bir tek onunla gurur duyuyor.
Ne hikmetse!..

Yazarın Diğer Yazıları