Abant’taki darbe senaryosu...
Çok sayıda sanığı olan davayı izlemek için yine Silivri’deydim. “Başarısız darbe senaryosu”nun 2004’te nerede üretildiği tartışmalı Balyoz duruşmasının yanında, delil sayılan el bombalarının imha edildiği Ümraniye davasına da uğradım. Tutukluluğu dördüncü yıla giren Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Muzaffer Tekin, yanında Doğu Perinçek’i de gördüm. Doğu Perinçek dışındakiler unutulmuş vaziyette. Cezaevine alışık olan Perinçek içeride bile olsa çıkarttığı Aydınlık gazetesi ciddi mesafe aldı. Aydınlık’ın cesur yayıncılığını hazmedemeyeceklerini biliyorduk. Nitekim sahibi ve yöneticilerine sabaha karşı yapılan operasyon, basın özgürlüğüne vurulmakta olan darbenin devamı niteliğinde. Bakalım, sözde muhafazakâr, lâfta liberal, vitrinde demokrat olanlar Aydınlık gazetesine yapılan baskını kınama cesareti sergileyebilecekler mi?
Türk ordusunda Amerikan karşıtlarının tasfiyesi ve komuta kademesini yapılandırma süreci belli ölçülerde başarıya ulaşmış görünüyor. Ve bu planın çok eskilere dayandığı halde uygun zemin beklendiği de söz konusu komplonun içinde bulunanlarca itiraf ediliyor. Türkiye’de yeni anayasa dayatmalarından, sözde demokrasi arayışlarına kadar Amerikan dayatmalarının ders haline getirildiği yer, Abant Toplantılarıdır. İşte o toplantıların gediklilerinden Alper Görmüş, geçen hafta KCK operasyonunda tutuklanan Prof. Dr. Büşra Ersan’ı savunayım derken ağzından baklayı çıkarıverdi. Meğerse Görmüş, Abant’a Ersan ile beraber katılmış. “Askeri vesayet nasıl kırılır?” sorusuna orada şöyle cevaplar verilmiş:
“Toplantının ‘radikal demokrat’ atmosferi hepimizi etkiledi, hepimiz biraz uçtuk. Aramızdan biri; belki de askeri vesayeti ortadan kaldırmanın yegâne yolunun, başarısız kalmış bir askeri darbe girişiminin ardından eski ve yeni darbecilerin derdest edilip yargılanmaları olduğunu savundu. Bunun gibi bir sürü fikir, temenni, öneri birbiriyle çarpıştı...” satırları ile Hasdal ve Silivri’ye hapsedilenler için 2004 yılında kurulmuş pusuyu yazmış. “Bize başarısız bir darbe girişimi lazım” arayışı 7 Mart 2003 tarihinde I. Ordu’da yapılan plan semineri’nin tahrif edilmesiyle yıllar sonra uygulamaya konmuş. Son duruşmaya damgasını vuran bu yazı hakkında bakalım Cumhuriyetimizin özel yetkili savcıları harekete geçecek mi? Bir de Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığının “yetkisizlik kararı” verdiği bir dava var ki yeniden açıldığında yer yerinden oynayabilir. (Bu konuyu ayrıca yazacağım)
Silivri âlem yer... Levent Göktaş’tan çıktığı iddia edilen ünlü 51 nolu dvd’nin önce kırıldığı, sonra adli emanette kaybolduğu gibi Balyoz davasında da, imajları alınmayan, adli emanetten kimin, nasıl çıkarıp sonradan yükleme yaptığı ünlü bir 9 nolu cd var... Emekli Albay Emin Küçükkılıç’ın bilgisayar yansılarıyla 9 nolu cd’nin akıbetine ilişkin sorularına mahkeme heyeti “yeniden inceletiriz”den başka cevap veremedi. Mehmet Baransu’nun getirip teslim ettiği 4 dvd’nin aslında 3 dvd, 1 cd, daha sonraki tutanakta ise başka cd’den de söz ediliyor. Emin Küçükkılıç, adli emanet ve tutanakları karşılaştırıp imajı neden alınamadığı belli olmayan cd’nin akıbetini sorarken, Baransu ve savcılar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Duruşmada Kadir Sağdıç’ın konuşması -gazetelerden okumuşsunuzdur- duygu yüklü güzel bir konuşmaydı. “İyi ki bize bu iftiraları atmışlar. Aksi halde bunların foyasını ortaya çıkaramazdık. Yalnız kaldık. Komutanlarımıza inandık ama hukukun olmadığını gördük. İçimizden hainlerin çıkabileceğine tanık olduk. Askerin masumiyetine sahip çıkmayanlara yazıklar olsun. Peygamber Ocağında, mayamız temiz yoğrulduğu için Türkiye’nin aydınlık yüzü olmaya devam edeceğiz. İyi ki bu süreci yaşadık. Gerçek suçluların ortaya çıkması için fırsat oldu” dedikten sonra “Maskeler düştü, altındaki iblis göründü...” sözlerindeki iblise takıldım. Sağdıç’ın şu iblisi açıkça tarif etmesi için birkaç duruşma daha izleyeceğim.
Duruşmalarda tahliye talep gününün heyecanını daha önce yazmıştım. Avukatların heyecanlı beklentilerine rağmen tutuklular serbest bırakılacağına asla inanmıyor. İzleyici sıralarında oturan yakınlarına “Haydi trafiğe takılmayın, bir an önce gidin” diyorlar. İtiraz edenlere ise “Nasıl olsa tahliye filan olmaz. Haydi görüş gününe kadar hoşça kalın” sözleri ile Silivri adaletine karşı duydukları güveni yansıtıyorlar.
Bu konuyu yazmaya devam edeceğim. Okuyucularımız Engin Alan’ı merak ediyor. Alan’dan çok özel mesajları bu sutunlarda paylaşmak üzere; ülkü ile kalın...