AB ırkçılığı ve Denktaş'tan özür dileme zarureti
Son dönemdeki siyasi gelişmeler rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız ve Ebedi Liderimiz Rauf Denktaş'ın ileriyi gören, olayları doğru okuyan ve doğru teşhis koyan büyük devlet adamlığını bir kez daha ortaya koyarken, ona haksızlık eden kesimlerin de bir an önce Lefkoşa'daki kabrine gidip ondan özür dilemelerini zaruri kılmaktadır. Bu bağlamda yaşanan son gelişmelere bir bakalım.
***
Önce Almanya'nın bilahare de Hollanda'nın yaklaşan referandum için ülkelerindeki vatandaşlarımıza yönelik aydınlatma/bilgilendirme toplantılarına engel olması kabul edilebilir değildir. Hele hele Hollanda'nın Dışişleri Bakanı'mızın uçağına iniş izni vermemesi, Aileden Sorumlu bayan Bakanımızı da "istenmeyen kişi" ilan edip sınır dışı etmesi, diplomatik dokunulmazlığı bulunan Rotterdam Konsolosluğu Maslahatgüzarı ve diğer görevlileri engellemesi, hatta tutuklaması ve vatandaşlarımızı da coplayarak, yerlerde sürükleyerek insanlık dışı faşizan, ırkçı ve şiddet içeren eylemlerde bulunması sineye çekilecek davranışlar değildir. Büyük Türk Milleti, Türkiye'deki AKP hükümetinin, Avrupa'nın bu küstahça, ırkçı ve faşizan tavırlar karşısında alacağı her türlü kararın arkasında olacaktır. Ne var ki, Avrupa'daki bu iğrenç olayları bir mağduriyet veya "evet" karşıtı bir eylem olarak göstererek iç siyasi malzeme olarak kullanarak oy avcılığına çıkılması çabalarına da Büyük Türk Milleti göz yummayacaktır.
***
Bu olaylar beni ister istemez 2004 yılına, Annan Planı referandumu öncesine götürdü. Bir taraftan Annan Planı'nın emperyalistler tarafından hazırlanmış bir şer planı olduğunu KKTC'deki kardeşlerimize anlatmaya çalışırken diğer taraftan da, rahmetli Denktaş'ın liderliğinde en büyük güvencemiz, garantörümüz, Türkiye'de de kardeşlerimizi bilgilendiren/aydınlatan toplantılara katılıyor, gazetelerde dergilerde yazılar yazıyor ve televizyon programlarına katılıyorduk. Bu Plan'ın Kıbrıs Türkünün sonu olacağını, KKTC'nin yıkılması demek olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Millî davamızı tehdit eden tehlikeleri, en büyük destekçimiz, Türklük, Müslümanlık, bayrak ve vatan uğruna Kıbrıs'ta yan yana savaştığımız, kefensiz yan yana yattığımız bağrından koptuğumuz ama asla ayrılmadığımız Anadolu'daki kardeşlerimizle paylaşmaya çalışıyorduk. Ne var ki o kritik günlerin en hayati bir aşamasında emperyalist icadı Annan Planı'nı destekleyen AKP iktidarı liderliğinden yükselen sesler bizleri, özellikle de Türkiye sevdalısı rahmetli liderimiz Denktaş'ı oldukça yaralamıştı. Yapılan açıklama başta Denktaş'ı ve onun etrafında kenetlenen, millî Kıbrıs davasının yılmaz neferleri olan bizleri hedef almakta idi. "Gidin ne diyecekseniz memleketinizde, Kıbrıs'ta söyleyin" diye adeta kovuluyor ve tehdit ediliyorduk. Ayrıca tüm TV ve gazete sahipleri ve genel yayın yönetmenlerine Denktaş'a ve onunla ilgili haberlere ambargo uygulanması talimatı veriliyordu.
***
Nereden nereye!?
Geçtiğimiz günlerde önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu sonra da Başbakan Binali Yıldırım, KKTC'ye geldiler ve üst düzey temaslarda bulundular, önemli açıklamalar yaptılar. Her iki siyasi de Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna devam ettiği, Enosis idealinden vazgeçmediği, Türkleri ikinci sınıf vatandaş gördüğü, eşit ortak olarak görmediği, gasbettikleri haklarımızı iade edip ortak bir çatı altında birleşmeye hazır/razı olmadığı ve bu nedenlerle KKTC'nin ilelebet var olması için elden gelen ne varsa yapılacağı, iki devletli çözümün artık gündemde olduğu yönünde birbiriyle örtüşen ortak fikir beyan etmiştir.
Kimse kusura bakmasın ama bu görüşler, AKP iktidarının anlaşma önündeki en büyük engel olarak gördüğü, dışladığı, maalesef her türlü hakarete, tehdide, şantaja maruz bıraktığı KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş'ın yıllarca uyardığı, dillendirdiği tespitler değil midir? Rahmetli Denktaş, 'Rum anlaşma istemiyor, Kıbrıs'ın tamamını ve biz Türkleri yok etmeyi istiyor, Annan Planı da bu maksatla hazırlandı' dediğinde Türkiye'den adeta kovulmadı mı? Süreçten dışlanmadı mı? Rahmetli Denktaş "Avrupa Birliği ve emperyalist güçler Türkiye ve Kıbrıs Türklerini sıkıntıya sokmak/parçalamak/yok etmek için şer planı hazırladılar" diye feryat ettiğinde "Git memleketinde konuş" diyenler bugün Avrupa'nın aynı çirkin tavrı ile karşı karşıyadırlar. Olaylar, gelişmeler rahmetli Denktaş'ı ve Kıbrıs Millî Davamız etrafında toplananları bir kez daha haklı çıkarmıştır. Bunları tarihe not olarak düşüyorum. Yaşananlardan ders çıkarmalı ve Büyük Türk Milleti'ne yakışır bir şekilde, Çanakkale ruhuyla, birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız.