9 yıl önceki “kara” gün ve Avrupalının çirkin yüzü
Emperyalist Batı’nın hazırlayıp Kıbrıs Türküne dayattığı Annan Planı referandumu bundan 9 yıl önce bugün gerçekleşmişti. O kara günde, binbir vaatle kandırılan Kıbrıs Türkü, Anavatan Türkiye’deki AKP iktidarının da telkiniyle yüzde 65’lik bir oranla Annan Planına “evet” demiş, Rum tarafı ise yüzde 75 gibi oldukça yüksek bir oranla “hayır” diyerek “barış” umutlarını çökertmişti. Referandum sonrasında uzlaşmaz Rum tarafı Avrupa Birliği’ne (AB) hemen tam üye yapılırken, Kıbrıs Türküne ise verilen sözlerin hiçbiri tutulmamıştır. Güya “evet” dersek KKTC tanınacak, ambargo ve izolasyonlara son verilecekti. Başımıza eurolar yağacaktı. 26 Nisan 2004’te Avrupa Konseyi’nin aldığı Doğrudan Ticaret Tüzüğü bugüne kadar yürürlüğe konulamamıştır. AB kendi aldığı kararları bile uygulamaktan acizdir. AB’nin, emperyalist, sömürgeci Batı’nın yalan rüzgarları halen ada üzerinde esmeye devam etmektedir. Sözünde durmayan, sahtekar AB, bugün hâlâ daha utanmadan ve bıkmadan usanmadan Kıbrıs Türküne çeşitli yollarla baskı yapmakta, Rum’la yeniden bir araya gelmemiz için çalışmalar yürütmektedir. Avrupalı, Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs’ta ödün vermesi için yeni şer planları üzerinde kafa patlatmaktadır. Haksız yere tüm Kıbrıs adına üye yaptıkları sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” ekonomik olarak iflas etmesine rağmen, bu kendini bilmezler hâlâ daha “Birleşik Kıbrıs” maskaralığına ve Rum tarafının bilinen tezlerine desteğe devam etmektedirler.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nun 18 Nisan’da kabul ettiği Türkiye 2012 İlerleme Raporu’nda yer alan Kıbrıs’la ilgili ifadelerin kabulü mümkün değildir. Avrupalının, Kıbrıs konusunun Ada’daki iki eşit taraf arasındaki bir sorun olduğunu göz ardı ederek, sorunun Güney Kıbrıs Rum Devleti ile Anavatan Türkiye arasındaki bir mesele olduğunu gösterme gayretlerini kabul etmek mümkün değildir. Kıbrıs anlaşmazlığına kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüm bulunmadan, Garantör Türkiye’ye Ada’dan asker çekmeye başlaması çağrısı, uluslararası anlaşmaların ihlal edilmesi değil de nedir? Ya Maraş’ı Birleşmiş Milletler’e devretme çağrısına ne demeli? Gazimağusa limanının AB denetiminde ticarete açılması için bu bölgede egemenliği olmayan ve pratikte herhangi bir yaptırım gücü olmayan Rum tarafına yapılan çağrı neyin nesidir? KKTC’den iki gözlemcinin AP’de bulunmasına yönelik önergelerin,Yunan ve Rum üyelerin girişimiyle kabul edilmemesi ne anlama gelmektedir?
Kıbrıs Türk halkının ve KKTC’nin Ada’daki varlığı ve haklarını yok varsayan tüm çağrılar ve bu yöndeki adımlar lanetlenmelidir.
Avrupalı Rum’a destek vererek, Rum tezlerini savunarak, adada sürdürülmesi tasarlanan çözüm arayışlarını kökünden sabote ettiğini ne zaman fark edecektir? Çözüme katkı böyle mi olur? Adaletli ve kalıcı bir çözüme böyle mi ulaşılır?
Avrupalının “haksız ve taraflı” rapor ve kararlarından artık bıktık usandık. Yeniden Kıbrıs Türkünün kaderiyle oynamalarına müsaade edilmemelidir. 9 yıl önce bize oynadıkları oyunu tekrar oynamalarına asla izin vermemeliyiz.
Rum tarafı anlaşma ve çözüm istememektedir. Geçtiğimiz hafta Adıyaman Üniversitesi’nde verdiği konferansta KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ilgili tüm taraflara uyarıda bulunmuştur. Eroğlu, “4 Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum Cumhuriyetine dönüştürülmeseydi, Kıbrıs’ı AB’ye almamış olsalardı, bunlar bugünkü uzlaşmazsızlıklarını sergileme cesareti gösteremeyeceklerdi. Onun için biz diyoruz ki, sorunlu bir ülkeyi bünyenize aldınız. Bize ‘görüşün’ diyorsunuz ama görüşün derken zorlamanız gereken taraf baskı altında tutmanız gereken tarafı Rum tarafıyken siz, bize ambargo uyguluyorsunuz. Ambargo uygulanacak bir suçumuz yok. Ne atom bombası yapıyoruz ne de olayları biz başlattık. Hiçbir Rum liderinde bugüne kadar Kıbrıs sorununda bir anlaşmaya imza koymak düşüncesi hakim olmamıştır. Zaman içinde bizi eriteceklerini zannediyorlar” diye konuşarak ada gerçeklerine bir kez daha vurgu yapmış, Avrupalının çirkin yüzünü ortaya koymuştur.
Bu doğrultuda Garantör Anavatan Türkiye’deki AKP iktidarı, Avrupalı sömürgecilerin Kıbrıs Türküne reva gördükleri insanlık dışı uygulamaların vakit kaybetmeden sonlandırılması için en radikal tedbirleri hemen almalıdır. Kıbrıs sorununun istediğimiz şekilde sonlanması için şartlar inanın şu ankinden daha iyi olmayacaktır.