5 yıl önce İYİ Parti mi vardı?
Siyasetin kelli felli insanları, iktidar yanlısı medyanın kodamanları ve dahi ağırlığı iktidar çevresi olmak üzere farklı kesimlerden yığınla insan, son Başbakan Binali Yıldırım'ın eşi Semiha Yıldırım'ı teselli etmeye, güçlü destek mesajlarıyla sahiplenmeye, Levent Özeren'e de -artık Allah ne verdiyse- beddua, lanet yağdırmaya başladı; bir anda.
Önce ne olduğunu anlamadım.
Sonra baktım, konu Özeren'in, Semiha Hanım'ın fotoğrafıyla birlikte yaptığı hakaretamiz paylaşımları.
Açıkçası yine anlamadım; bir insan durup dururken niye Semiha Yıldırım'a "sarsın"dı…
Meral Akşener olayındaki gibi, siyasi rekabet, hatta kin ve nefret kaynaklı desem, hafızam beni yanıltmıyorsa Semiha Yıldırım'ın bugüne kadar -böyle bir öfke yahut nefrete muhatap olacak şekilde- siyasetle hiç işi olmadı.
Başak Demirtaş olayındaki gibi eşinden dolayı desem; hanidir Binali Yıldırım'ın öyle infiale yol açacak bir çıkışı olmadı.
Canan Kaftancıoğlu, Berna Laçin, Nevşin Mengü, Feyza Altun vakalarına benzer bir sosyal medya intikamı desem; siyaset gibi sosyal medyayla da işi olmamış ki…
Ortada ağır yahut hafif, yerli yahut yersiz hiçbir tahrik unsuru yokken bir alaka kuramadım.
***
Meğer tam 5 yıl önce atılmış Özeren'in -"hatırlamıyorum" dediği- tiviti.
"5 yıl önce atıldıysa sorun yok" demiyorum; 15 yıl önce de atılsa, atan adına büyük bir utanç, ayıp olarak tarihe geçmeye müstahak ifadeler kullanılanlar. Uydurulacak hiçbir kılıf kurtarmaz; öyle rezil…
Madalyonun bu tarafına hiçbir itirazım yok; hatta katılıyor ve paylaşıyorum da.
***
Ama madalyonun diğer tarafında…
Yine bir "nereden tutsan elinde kalıyor" fecaati var karşımızda.
Özeren'in tiviti, evet ahlaki olarak son derece sorunlu ama hukuken de gözaltına alınması gerektirecek kadar sorunluysa, 5 yıl önce niye başvurulmadı bu işleme. -Tıpkı Canan Kaftancıoğlu olayındaki gibi- "suç" olabileceğinin bugün keşfedilmesi mantıklı mı? "Hukuk devleti", Temel fıkrasındaki gibi "ben dün duydum" diyebilir mi! Derse, niye sadece muhalefeti?
AK Partili milletvekilleri, yöneticiler, gazeteciler, sanatçılar, yazarlar Semiha Hanım'a yazılanlara madem bu kadar alınmıştılar, neden 5 yıl beklediler? 5 yıl rötarlı celallenme trajikomik olmuyor mu? Aralarında, "Biz ne yapıyoruz böyle yahu" diyen bir kişi yok mu?
***
Bir de unutmadan;
5 yıl önce İYİ Parti diye bir siyasi parti mi vardı?
Olmadığına göre, o mesaj nasıl oluyor da "İYİ Partili Özeren'in tiviti" oluyor ki!
Özeren o gün olmayan İYİ Partili miydi?
Niye o günkü siyasi aidiyetiyle özdeşleştirilmiyor tiviti?
"Maksat başka" diye mi?
Kadına şiddet, taciz, hakaret, aşağılama, şantaj gibi ne kadar aşağılık metod varsa hepsinden "Genel Başkan" düzeyinde mağdur olmuş, dolayısıyla bu alanda "samimiyeti sorgulanamaz" bir muhalefet ortaya koyan İYİ Parti'den gelen kimi itirazları itibarsızlaştırmak için olabilir mi?
SORU-YORUM
Avukatlık Yasası'nın TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmesine devam edildiği sürece Ankara'daki "savunma nöbeti"ni sürdüreceklerini duyuran ve dün de "dilekçeyle başvuru hakları"nı kullanmam üzere Meclis'e yürümek isteyen avukatlara müdahale eden emniyet görevlilerinden biri "Meclis'e çağırdılar, gitmediniz" diye suçladı Baro Başkanlarını. 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'na da, 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'na da baktım bulamadım; müdahalede bulunduğu, soruşturduğu veyahut herhangi başka bir işlem yaptığı kişi/kişiler hakkında "hüküm vermek" var mı polisin görev ve yetkileri arasında?
Baroların, "Vatanca, bayrakça, törece, dince" isyanı!
Sivas Baro Başkanı Hacı Yılmaz Demir, "Savunma Nöbeti" için gittiği Ankara yolundan bir video paylaştı. Arabasında çalan müzik "Şahlanış Marşı".
"Koç yiğidim, Bahadırım, Ozanım
Alp Dadaşım, Yağız Efem, Ozanım
Bir narada dokuz tümen bozanım,
Tuğ kaldırıp yürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türkü koruyacak Bozkurdum!
Dört yaman sızım var inceden ince;
Vatanca, Bayrakça, Törece, Dince.
Ay-yıldızın ışığını görünce,
Arsız otlar çürüyecek Bozkurdum!
Tanrı Türkü koruyacak Bozkurdum!" diye başlar sözleri.
Ülkücü hareketin abide şairlerinden Dilaver Cebeci'nin aynı adlı şiirinden bestelenmiş ve hemen her "ülkücü"nün ezbere bildiği bir eserdir; Grup Volkan çok güzel söyler.
Avukatlık Yasası'nda yapmaya çalıştıkları değişikliklere karşı çıkanları, toplumsal karşılığı bulunmayan bir "marjinal sol" alana kıstırmaya çalışıyorlar, Ankara Baro Başkanı'nın tartışmalı Diyanet çıkışı üzerinden muhafazakarlarda alerji oluşturacak -hukukun dini olurmuş gibi- "dinsiz, imansız, ateist" bir çerçeve çiziyorlar, "nicelik" algısında "niteliklerini", "bunlar zaten her şeye karşı"yla eşitlemeye çalışıyorlar ya; kanmayın diye veriyorum bu bilgileri.
Ört bas etmeye çalıştıkları derin "kırılma"yı görün diye not düşüyorum;
Dün, sadece "Enternasyonal Marşı" söyleyenler değil, Şahlanış Marşı'nı söyleyen avukatlar da Ankara'da "Faşizme karşı omuz omuza" diye bağırdı.
Vicdan görüyor;
Raftan indirilmiş "FETÖ projesi"nin "temsilde adalet" diye yutturulmasına, Türkiye Cumhuriyeti'nin "hukuk devleti" niteliğini koruyabilmesi yönünde zerre kaygısı olan bütün hukukçular karşı!