31 Mart'ın perde arkası (3) CHP nasıl kazandı?
Yukarıdaki sorunun yanıtı çok nettir aslında, iktidarları koşullar, zaferleri halklar yaratır...
AKP'nin güç zehirlenmesiyle iktidarda, rakiplerinin de "hezimet" ve ondan kaynaklanan yılgınlık nedeniyle muhalefette yorulduğu bir ülkede, toplum bir "çıkış" aramak zorundaydı... AKP'ye yönelik tepkiler işte o çıkışa yönelmeyi hızlanırdı...
Çünkü yalnızca AKP'nin 2002'de iktidara gelmesiyle başlayan ve toplumu bağnazlık nedeniyle dinden soğutan, gençlerin ise umudunu tüketen rantiyeci-sömürü düzeni yormadı Türkiye'yi...
Ondan önce; AKP'yi var eden Milli Görüş zihniyetinin, solun gafleti yüzünden 1994'ten itibaren İstanbul ve Ankarayı ele geçirmesi, Anadolu'da güç kazanması da ne yazık ki sosyo-politik açıdan Türkiye'ye karanlık bir kıskaçta çırpınmaya zorladı...
İşte yurt genelinde bu kaos yaşanırken, CHP ve muhalefet partilerine AKP'nin iktidarda olduğu 17 yıllık sürede yöneltilen en büyük eleştiri de "seçenek" sıkıntısıydı...
Örgüt yapısının yenilgi yılgınlığı nedeniyle erozyona uğraması, toplumun yeterince kucaklanmaması ve kırsal kesimlerle varoşlara ulaşılmaması CHP için bir çıkmaz olarak büyümüştü...
CHP'nin, İzmir'in yanısıra İstanbul'un bazı bölgeleri ile sahil kentlerine sıkışması da ana muhalefeti toplumun önemli bir kesiminden koparmıştı...
İşte böylesi bir darboğazda; iktidarın son yıllarda yolaçtığı sosyo ekonomik sarsıntılar muhalefetin yükselen enerjisiyle birleşince, ortaya 31 Mart'ın sarsıcı sonucu çıktı... Peki, nasıl yaşandı bu zafer havası?..
Çöküşe götüren dip dalgası...
31 Mart sonuçlarında; AKP'nin büyük kentlerde darbe alması, CHP'nin ise yükselişe geçmesi aslında çift taraflı bir paradoksu da gündeme getirdi...
CHP ve İYİ Parti'nin baskısı altında yıpranan iktidar, en çok da hırçın politikalarla ve ezici ekonomik baskıların dayattığı dip dalgasıyla kendini vurdu...
Sonunda; yolsuzluk- yoksulluk- enflasyon gericilik- bağnazlık siyasetinin, sert ve tehditkar politik söylemlerle buluşmasıyla yaşanan tepki nedeniyle toplumdan çok ciddi bir uyarı aldı AKP...
İşte 25 yıllık tepkiden de kaynaklanan bu yıkıcı uyarıda CHP'nin yarattığı katkıya dikkat çekmek gerekiyor;
Son 17 yıldaki seçimlerde sürekli yenilgiye uğrayan CHP, ülkedeki sosyo-politik dayatmacılığın yarattığı erozyonun yalnızca AKP'yi değil, kendisini de ciddi biçimde yıpratmaya başladığını gördü...
Bu yıpranmışlık, umutsuzluğa kapılan milyonlarca insanı da ne yazık ki sandıktan uzak tuttu, CHP sarsılmaya başladı...
Yalnızca kemikleşmiş CHP oylarıyla iktidara yürüyemeyeceğini gören CHP, son dönemde iki taraflı bir açılıma da zorladı kendini...
Bu açılımın bir kanadında; merkezdeki seçmeni çekmek için "Millet İttifakı" adı altında, İYİ Parti ve aslında Milli Görüş'ün kemikleşmiş tabanını kapsayan Saadet Partisi ile saf tutmak zorunda kaldı CHP...
Geçen yıl başlayan bu ittifak, CHP'yi hor gören ve din sömürüsünün de baskısıyla öteleyen kesimler üzerinde olumlu etki yaptı, sonrası için umuda işaret etti...
Kaftancıoğlu, ittifak ve zafer...
24 Haziran'da toplumun beklentilerinde hayal kırıklığı yaratan seçim sonuçları Kemal Kılıçdaroğlu yönetimini kamçıladı ve çift taraflı açılımın ikinci kanadı da devreye sokuldu...
İşte bu kanatta, lideri cezaevine atılmış, örgütleri operasyonlarla dağıtılmış HDP'nin siyasal çemberinde - aynı zamanda çok büyük bölümü cumhuriyetle de çatışmaktan kaçınan- Kürt yurttaşlar vardı...
AKP'nin 31 Mart öncesi "HDP ile ittifak" diyerek CHP, İYİ Parti ve Saadet'e saldırması iktidara puan kazandırmak yerine, özellikle Batı kesimlerinde ciddi oy kaybettirirken, CHP bu taarruzdan da yararlandı...
Her ne kadar şiddet yorgunu olan kitleler Doğu'nun önemli kentlerinde AKP'yi tercih etse de, Kürt yurttaşlar İstanbul başta olmak üzere, Ege, Akdeniz, Marmara ve Ankara gibi bölgelerde, farklı bir stratejiyle iktidara cephe aldı...
Doğulu seçmen en çok da Erdoğan'a yönelik öfkeleri nedeniyle ittifak adaylarını destekleyerek, hem CHP üzerinden imaj yenilediler hem de HDP'yi kıskaçta tutan iktidara ders vermek istediler...
Gelelim "CHP nasıl kazandı" sorusunun diğer yanıtlarına...
Son 17 yıldaki yenilgiler nedeniyle ciddi bir yılgınlığa düşen CHP örgütleri, ittifakın da etkisiyle silkelenerek kendine geldi...
CHP örgütleri, enflasyon, zamlar ve yoksulluğun artmasıyla iyice yıpranan bir iktidara karşı toplumda gelişen tepkiyi sandığa yöneltmek için çırpındı...
CHP'nin özellikle Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Trakya'daki örgütleri bu kez daha donanımlı çalışırken, hiç kuşkusuz en büyük devinim Canan Kaftancıoğlu başkanlığındaki CHP İstanbul örgütünde kendini gösterdi...
Geçmişte, bazen yurt genelindeki sandıkların binlercesinde görevli bulamayan CHP, bu kez Ankara'da olduğu gibi İstanbul'da da sandık kontrolünün sağlanmasında organize oldu, gösterilen dirençle Anadolu örgütlerine de moral verdi…
CHP örgütü; milletvekillerinin "nöbet"inde, seçimin meydanda değil sandıkta kazanılabileceğinin bilinciyle sürece hakim oldu ve hem ilçelerdeki başkanlık sayısını arttırdı hem de İstanbul'un anahtarına kavuştu.
Evet; meselenin özetine gelince... Kılıçdaroğlu'nun Kürt yurttaşları çekmesi, merkez sağı "ittifak" çatısı altında bir arada tutması ve de Erdoğan'ın liderlik enstrümanını sarsan Ekrem İmamoğlu'nu sahaya sürmesi İstanbul başta olmak üzere CHP'nin yurt genelindeki örgütlerini zafere zorladı...
İYİ Parti'nin yoğun desteğiyle, CHP'nin tüm örgütlerinin belki de ilk kez umutla çabalaması, zaten sosyo-ekonomik bunalımlarla erozyon yaşayan ve dip dalgasının hedefi olan AKP'deki çöküntüyü zafere dönüştürdü...
YARIN; Ekrem İmamoğlu nasıl başardı?..