31 Mart'ın parolası belli oldu!
31 Mart yerel seçimleri için geri sayım sürerken tam da AK Parti'nin istediği hadiseler vuku buluyor. İsrail'in Türkiye aleyhindeki sözleri, ekranlarda sarf edilen sözler ve oluşan atmosfer...
"Kim haklı, kim haksız" kısmına girmeden doğrudan konuşmak gerekiyor.
Halk TV'de söylenen sözlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan kastedilmemiş olabilir, böyle bir ima da olmamış olabilir ama cümlenin sonunda "Demokrasiye ulaşamazsak, her faşizmin olduğu gibi, karşılaştığı gibi; belki liderini ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki adı geçen bazı liderlerin yaşadığı gibi kötü sonları yaşayabilir ama, bize yazık olur, biz harap oluruz" kısmı her yöne çekilebilir.
Nitekim çekildi de...
Öncelikle... AK Parti'nin Türkiye'de beslendiği kaynakları iyi okumak gerekiyor; Muhafazakârlık...
Muhafazakâr kesim; Türkiye'de rejimi temsil ettiğini ileri süren kurumlarla her zaman sürtüşmeler yaşamıştır. Adnan Menderes'in idamı, darbeler, parti kapatmalar, cezaevleri...
Dolayısıyla böyle bir mağduriyete atıf yapabilecek, hatırlatacak her türlü sözün muhafazakâr cephede farklı etkileşimlere yol açması çok normal.
AK Parti seçmen kitlesinin en güncel savunma argümanlarından biri olan 15 Temmuz süreci çok tazeyken, söylemlerin dikkatli seçilmesi gerekirdi.
Çünkü görüldüğü üzere her seçim öncesi başlayan AK Parti'nin propaganda yöntemleri bu şekilde daha da güçleniyor.
Özellikle "Türkiye'nin kaymağını yiyen elit kesim" ifadeleri her ne kadar demokrasiye, siyasete uygun olmasa da kırsal kesimdeki seçmen kitlesi üzerinde olumlu bir tesir bırakıyor. Bu ifadeleri kullanan Erdoğan aniden "kırsal seçmenin kendisine yakın bulduğu lider" olarak konumlanıyor.
Biraz daha geçmişe gidelim.
Gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Ceviz Kabuğu programında o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, yazar Aziz Nesin ile çarpıcı bir tartışmaya girmişti. Şeriat tartışmasının yapıldığı programda Erdoğan, "Aziz Nesin Allah'a inanmayabilir, bunu ifade de edebilir. Biz bundan rahatsızlık duymayız. Ama kendisi 'şeriatçıyım' diyenden neden rahatsız olur" tezini ileri sürmüştü. Dileyenler, internetten bulup tartışmanın tamamını dinleyebilirler.
Aziz Nesin'in Türkiye'deki büyük bir kitle tarafından çok fazla benimsenmediği de bilinen bir gerçek. Bu tartışma sonrasında Erdoğan'ın muhafazakâr kitle üzerindeki etkisi daha da arttı. Çünkü ne olursa olsun İslam referanslı konuşan siyasetçiler Türkiye'de bir adım önde başlıyorlar.
Erdoğan bu gibi tartışmalardan çekinmeyen, özellikle popüler isimler üzerinden girdiği polemiklerle büyük kitlelere ulaşmış biri.
Bugün böyle bir popülariteye ihtiyacı yok. Zaten söyledikleri basının tamamında yer buluyor. Ancak polemik ve karşıtlık cephesi oluşturmak siyasetin temeli.
***
Konumuza dönecek olursak. Bugün ABD'de Başkan Trump için çok ağır hakaretlerde bulunan Hollywood yıldızları var. Haklarında herhangi bir soruşturma açılmıyor. Çünkü iki taraf da işin medya kısmının şov olduğunu biliyor.
Ama Türkiye gibi siyasete sık sık askerî müdahalelerin yapıldığı bir ortamda böyle bir durumu şovla geçiştiremiyorsunuz.
O yüzden muhalefetteki bazı isimlerin kendi kitlelerine hoş gelen, tezahüratlarla sonuçlanan cümleleri aslında iktidarı besliyor.
Kendilerini o an için rahatlatıp "Bugün de içimizi döktük, eve mutlu gidiyoruz" dedikleri durum sessiz kalan yığınlar üzerinde kenetleyici ve birleştirici etkiler yapıyor.
Türkiye'nin merkezindeki "muhafazakâr seçmen" kitlesini okuyamadığınız sürece, bu gibi söylemlerin zaman zaman "tehdit" olarak algılanacak şekilde kurulması "siyasetin elitlerini" beslemeye devam eder!
O yüzden mesele, Erdoğan'ın demokrasiye davet edilmesi değil, yaklaşan 31 Mart seçimleri öncesinde iki cepheli Türkiye'nin oluşturulması meselesidir.
Anlaşılan o ki İsrail'i hedef alan açıklamalar ve dolaylı tehditlerin oluşturduğu mağduriyet, iktidar partisi için güzel bir zemin oluşturdu. AK Parti bu zemin üzerinden devam edebilir.
Yerel seçimlerden, yerel siyasetçilerden, görevden alınan belediye başkanlarından ve yolsuzluk iddialarından ziyade Erdoğan'ın tam merkezinde olduğu bir iletişim yönetimi yapılacak.
Erdoğan ve kurmayları geçmiş seçimlerden son derece tecrübeliler.
Muhalefet cephesinden gelecek bu tür söylemler de bu tecrübeye büyük reyting alanları açıyor.