30 Ağustos devam etmelidir
Her şey Avrupa’da başladı!
Fransa, III. Napolyon komutasında, Tosya’ya pirince giderken (1870-71 Sedan Savaşı’nda) evdeki bulgurdan oldu, Bismark’ın ruh verdiği Almanya’ya yenildi.
Bu yenilgi Fransa’nın kömür yatağı Alsace-Loren bölgesinin elinden çıkmasına ve Almanya’ya 5 milyar Frank savaş tazminatı ödeme mecburiyeti getiren Frankfurt Anlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kalmasına sebep oldu.
“Türkiye için Çanakkale ne ise, Almanya için de Sedan odur!” derler.
Almanya ve İtalya “birlik” lerini sağlamış, yeni sömürgeler elde etmenin adımlarını atmaya başlamışlardır.
Fransa ise, “Bir fırsatını bulsam da şu Sedan yenilgisinin intikamını Almanlardan alsam!” diye fırsat kollar olmuştur. Aynı dönemde İngiltere bir ayağı Britanya diğer ayağı Hindistan’da olan, “Üzerinde güneş batmayan” bir imparatorluktur ve Kuzey’den Hindistan’a doğru akmakta olan Rusya’ya diş bilemektedir.
Lâkin, beride Fransa’yı işgal etmiş, donanmasını İngiliz donanmasına yaklaştırmış, ilim, sanat ve teknolojide hızlı bir yükselişe geçmiş Almanya’dan çekinmektedir ve bu yüzden düşman gördüğü Rusya safına geçmiştir. Yani, “Almanya korkusu” birbirini hiç sevmeyen Fransa, İngiltere ve Rusya’yı bir araya getirmiştir. Görüldüğü gibi şimdiye kadar Osmanlı’nın adı hiç geçmemiştir.
Peki, taraflar Osmanlı’yı yok mu saymaktadır? Bu mümkün mü?
Osmanlı her iki tarafın da “masasında” ve “ajandası” ndadır.
Boğazları ve petrol kaynakları ile masadadır Osmanlı. İşte böyle bir ortamda Saraybosna’da Avusturya veliahdı Arşidük Ferdinand ve eşinin bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi ile “Birinci Dünya Savaşı” resmen başladı.
İngilizler ve Fransızlar İstanbul’u Ruslara verme sözü vermişlerdir. Yani, “Hasta Adam Osmanlı” harbe girmese bile İstanbul, yani Başkent, yani devlet, kurtlar sofrasında parçalayıcıların payına düşmüştür.
İşin özeti budur.
El altından İstanbul’u Ruslara verip petrol bölgelerini kendilerine ayıranlar o güne kadar Osmanlı’ya, “Reform yap kurtulacaksın, meşrutiyet ilan et şahlanacaksın, anayasanı değiştir, azınlıkları azdır, çağdaş olacaksın” aklı telkin edenlerdir.
Aman Ya Rabbi o günler bugünlere ne kadar da benziyor!
Özetlersek 30 Ağustos’un çekirdeği, “Birinci Cihan Harbi” dir.
Birinci Cihan Harbi’nin görünen yüzü, yani dalı, yaprağı, gövdesi, Avrupa’daki Alsace-Laren bölgesindeki kömür havzaları ve Osmanlı mülkü Boğazların Osmanlı mülkündeki petrol yataklarının paylaşımıdır. Nitekim Çörçil, “Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir” diyerek Osmanlı mülkünü hedef göstermiştir.
Peki “Birinci Cihan Harbi”nin “çekirdeği” nedir? Onun çekirdeği de 1897 yılında Teodor Herlz gayretiyle İsviçre’nin Basel kentinde toplanan “Büyük Siyon Kongresi”nde alınan, “1- Sultan Abdülhamit tahttan indirilecek. (Çünkü o Filistin topraklarını Yahudilere satmamıştır.) 2- Osmanlı Devleti yıkılacak. (Çünkü Abdülhamit Handan sonra tahta oturacak başka bir Osmanlı da o toprakları satmayacaktır.) 3- İslam ortadan kaldırılacak. (Çünkü Osmanlı’nın yerine kurulacak başka bir Müslüman devlet de o toprakları satmayacaktır)(M. Yahya Coşkun)” kararlardır. Çanakkale ve Milli Mücadele ve tabii 30 Ağustos bütün bu hesapları altüst etmiştir. Her iki zaferin mimarı Mustafa Kemal ise bu başarılarının bedelini hayatı ile ödemiştir.
Bu millet Müslüman ise ve bu topraklarda gerçek Atatürkçüler varsa Çanakkale Milli Mücadele ruhu sürmeli, Çörçil, Çar Nikola ve Teodor Herzl ruhunu diri tutanlar için yeni 30 Ağustoslar Türk’ün gündeminde hep var olmalıdır.