23 Haziran'ın perde arkası- 4 İstanbul zaferinin gidişatı...
SHP'nin 1994 yerel seçimlerinde yaşadığı hezimetin sosyal demokrasi açısından nelere mal olduğunu herkes biliyor; bölünme, erozyon ve çeyrek asırlık hezimet!..
1990'larda İSKİ'de, küçük oranda "klor" alımında yaşanan tartışmalar büyük bir siyasi skandala dönüştürülünce, dönemin medyası, yani AKP'nin son yıllardaki yolsuzluk ve rüşvet olaylarına sessiz kalan gazeteler SHP'li belediyelere taarruz başlattılar...
Ve sonunda SHP, 1989'da kazandığı yerel seçim başarısını bir hiç uğruna sürdüremedi, 1994 seçimlerinden itibaren de hızla çöküşe- tükenişe ve umutsuzluğa sürüklendi...
İşte o kahredici umutsuzluk 25 yıl önce yapılan yerel seçimlerde CHP, DSP ve SHP'nin bölünmesi, belediyeleri Refah Partisi'ne kaptırması ile başlayan yıkım sürecinde, ana muhalefetin üzerine bir kabus gibi çöktü...
Ne yazık ki 1994'te dünyaya gelen çocuklar son 25 yılda aydınlanmayı savunan bir iktidarı göremedi...
Solun bölünerek İstanbul'u Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan'a, Ankara'yı ise Melih Gökçek'e teslim etmesi yalnızca muhalif siyaseti sarsmadı...
Muhalefeti yıllardır destekleyen önemli bir kitle de iktidar partisinin belediyelerinden dışlandı... Önce Milli Görüş sonra da AKP karşıtı çevrelerce ötelenen muhalifler yıllar boyu iktidara gelme umudunun peşinde koştu...
Millet İttifakı'na uyarılar...
Yukarıdaki anımsatmaları- saptamaları niçin yaptığımızın herkes farkında olmalı...
Başta CHP tabanı olmak üzere, AKP muhalifi çevreler son 25 yıldır iktidara susamış halde umutlanmayı bekliyorlar...
Konu 23 Haziran'daki İstanbul seçimleri olduğu için, solun gerilemesinin Türkiye genelindeki yansımalarını bir tarafa bırakarak ve ülkenin en büyük metropolu üzerinde yoğunlaşarak uyarılarımızı sürdürmekte yarar var:
İstanbul'un tüm Türkiye siyasetini de etkilediği gerçeği 1994 yerel seçimlerdeki hezimetle anlaşıldığı için bundan sonra yapılacak hatalar da sadece İstanbul'un ve Ekrem İmamoğlu'nun başarısını değil, yurt genelinde solun, İYİ Parti'nin ve diğer muhalif destekçilerin gidişatını da olumsuz etkiler...
Kimse unutmasın ki; sağ ve sol partilerin, merkez siyasetin ve diğer muhalif kesimlerin son 17 yıldır etkisiz hale getirmeye çalıştığı AKP ilk kez yerel seçimlerde ağır bir yenilgi yaşadı, toplum da muhalefete ilk kez büyük bir fırsat verdi...
Birkaç gündür bu köşede de dikkat çektiğimiz gibi, AKP'nin yenilgisini tetikleyen güç CHP- İYİ Parti ve diğer destekçilerin İmamoğlu çevresinde oluşturduğu "tepki enerjisi"nin sonuçlarıdır...
O halde bu sonuçların belediyelerde tepki çeken uygulamalarla tersine dönmesi hiç kuşkusuz 1994'teki hezimetin benzeri sonuçlara yol açarsa, yalnız İstanbul değil Türkiye de kaybeder...
Çünkü "Millet İttifakı"nın desteklediği Ekrem İmamoğlu yalnızca İstanbul Belediyesi'nin koltuğuna oturmuş bir başkan değil, Türkiye siyasetinde de, 31 Mart'ta görüldüğü gibi büyük bir enerji yaratan etken olduğu için, bugünden itibaren hata yapma lüksü olamaz...
İmamoğlu'na yaşamsal öneriler…
Evet; Ekrem İmamoğlu 31 Mart'ta elinden alınan mazbataya 23 Haziran'da 800 bini aşkın oy farkı ile yeniden kavuşurken artık sadece İstanbul açısından değil, Türkiye siyaseti bakımından da büyük bir sorumluluk altına girdi...
1989 seçimleri nasıl SHP ile başlayan bir devinimle halka umut aşılamışsa, 1994'te solun bölünmesi ve belediyelerdeki hatalar nedeniyle ortaya çıkan hezimet de gelecek açısından "ders verici" niteliktedir...
O halde yalnızca İmamoğlu değil, 1994'ten bu yana iktidara susayan çevreler, bürokratlar, siyasiler, belediyelerle içli dışlı olanlar, iş yapan kesimler de dikkatli olmak, halkı bıktıracak, yandaş medyanın ağır taarruzlarına hedef olacak, toplumun güvenini sarsacak ve gelecekle ilgili "umut"ları söndürecek hatalara kesinlikle girmemelidir...
Kimsenin böyle bir hakkı, şansı ve lüksü yoktur, olamaz, olmayacaktır...
İşte geçmişteki bölünme ve hatalardan ders alınmış olmalı ki, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yerel yönetimlerin kontrol altında tutulması- izlenmesi- uyarılması ve doğru hizmete yönlendirilmesi için komisyonlar kurulmasına karar vermiş...
Belediyelerdeki denetimleri çeşitli açılardan yürütecek olan bu komisyonlar hiç kuşkusuz tek amaca hizmet etmelidir; Solun bölünmesi ve bürokratik- siyasi hatalar yüzünden 1994'de yaşanan hezimetin tekrarlanmaması ve umut olan "Millet İttifakı"nın yara almaması...
Ve tabi ki, geleceğin aydınlanması; halkın beklentileri, mutluluğu, huzuru ve barışı amaç edinen öngörülerinin hayal kırıklığına uğramaması...
23 Haziran yerel seçim zaferinin gidişatı ile ilgili saptama ve öngörüleri derinleştirmenin manası yok...
Çünkü bu zaferin geleceği yalnızca İstanbul için değil, yıllar sonra CHP yönetimine geçen Ankara- Adana- Mersin- Antalya ve ilk kez CHP yönetiminde olan Orta Anadolu ile batıdaki kentler için de yaşamsal uyarılar içermektedir...
İşte İmamoğlu'nun sorumluluğuna bir kez daha vurgu yapmamızın asıl gerekçesi de bellidir;
Ya 1994 seçimlerinden ders alınarak hata yapmamak ya da gaflete düşerek umutları bir kez daha tüketmek...
23 Haziran da gösterdi ki, toplum CHP'ye, İYİ Parti'ye ve İmamoğlu'na "25 yıl sonra" büyük bir şans verdi, umut besledi...
Velhasıl; Türkiye'nin, ilk genel seçimde cumhuriyeti sahiplenen bir iktidara kavuşması için CHP'lilerin yönetimine geçen belediyeler yaşamsal bir sürecin umut veren aktörleri olmak zorundadır... İmamoğlu başta olmak üzere, birçok başkan bu konuda "umut" vermiştir...
31 Mart ve 23 Haziran'ın sonuçları herkese hayırlı olsun...