23 Haziran'ın perde arkası-3- İmamoğlu nasıl kazandı?..
Yukarıdaki sorunun aslında onlarca yanıtı var...
Ancak tüm yanıtların süzgecinden dökülen tek gerçek de şudur;
Türkiye İmamoğlu ile "nefes" alırken ve "umudu" yakalarken büyük şaşkınlık da yaşadı...
Çünkü "sol" kesimin 1994 yerel seçimlerinden bu yana iktidar özlemi çektiği Türkiye'de, SHP'nin 1989'daki yerel seçimlerde büyük başarı göstermesinin üzerinden 25 sene geçti ama "muhalefet" sürekli erimekten kurtulamadı...
Oysa 25 yılda Türk siyasetinde, politikanın kodlarını bile sarsan tuhaf gelişmeler yaşandı, tabanda erozyon meydana geldi ve partilerdeki çöküşler, "AKP neden gitmiyor" diye, toplumun bir kesimini sürekli "umut"suzluğa sürükledi...
İşte son yıllarda, konu zaman zaman yine "umut" oldu ama o girişimler de ne yazık ki seçimlerle birlikte hezimetle sonuçlandı...
Örneğin; Erdoğan'ın başkanlık rejimi ile ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Muharrem İnce ile başlayan "muhalefet" devrinimi beklenen sonucu vermedi.
Ve tabii ki, bu enerjinin durmasının yol açacağı iki sonuç vardı;
Ya her zamanki gibi muhalefette düşüş, ya da toplumun başka kesimlerinin desteğiyle ve farklı politik çizgilerin buluşması ile büyüyecek bir "millet" hareketi...
İşte olayları yaşandığı "koşullar" içerisinde değerlendirmek en gerçekçi yol olduğu için, "İmamoğlu nasıl kazandı" sorusuna da bu pencereden yanıt vermek kaçınılmazdır:
Kılıçdaroğlu'nun "demokrasi yürüyüşü" ve Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde, muhalefetin sesini yükseltmesi ile başlayan süreç 2019 yılı başından itibaren yerel seçimlerin gündeme gelmesiyle, bu kez "lokomotif" görevi üstlenecek bir figürü zorunlu kıldı...
Meral Akşener ve Muharrem İnce'nin ayrı ayrı cumhurbaşkanı adayı olmasının ardından, AKP'yi mağlup etmenin ancak gerçekçi- doğru bir "ittifak"la sağlanabileceği düşüncesi ortaya çıktığında da, kitleleri sürükleyecek "yeni bir yüz"ün toplumla tanıştırılması kaçınılmaz hale geldi...
ADAY-İTTİFAK, KOŞUL-ZEMİN...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "uzun süredir aklımdaydı" dediği Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, toplumda yükselen muhalefet tepkisinin lokomotifi olarak belirlendiğinde, seçmenlerin büyük çoğunluğu, "çok tanınmıyor" iddiasıyla önceleri şaşkınlık da yaşadı...
Oysa İstanbul'u son 25 yıldır yöneten dinci siyasetin ve 17 yıldır da ülkeye hakim olan AKP ve Erdoğan'ın karşısına hiç beklemedikleri bir rakip çıkmıştı; Bir sessiz güç...
Erdoğan ve AKP'nin elinden, ülkeyi uzun yıllardır oyalayan siyasi enstrümanları da bir çırpıda alıveren İmamoğlu'nun, toplumun önemli bir bölümünde onay görmesini sağlayacak, sosyo-politik çekiciliği vardı...
Örneğin; İstanbul'un uzak bir ilçesini sessiz sedasız yönetirken, medyanın-yandaşın ve iktidarın yıpratma politikalarından çok fazla etkilenmemişti İmamoğlu...
İstanbul'da "Karadenizli" nüfusun siyasette belirleyici olması da "Trabzonlu" olan İmamoğlu'nun şansını iyice arttırdı...
Yalnızca bunlar değil, toplumun hassas noktalarına vurgu yapan davranışları, "İmamoğlu" soyadının muhafazakar kitleler içerisindeki çekiciliği ve ibadet yerlerinde Kuran okuyarak yarattığı algı da Ekrem İmamoğlu'nu bir anda siyaset içerisinde parlayan yıldız haline getirdi... Velhasıl, "CHP cami yıktı" zırvası da yerle bir oldu!..
Ve unutulmasın ki; CHP ve İYİ Parti'nin AKP'ye karşı etkili bir koz olarak öne çıkardığı İmamoğlu, yalnızca sosyo-politik duruşuyla değil, kişisel davranışlarıyla da kitleler arasında kabul gördü...
Yorgun kitleleri "herşey çok güzel olacak" sloganıyla kucaklamasının yanısıra, farklı ideolojideki insanların duygularına tercüman olabilmesi, bu konuda "huzur" vaat eden, sevecen-içten davranışlar geliştirmesi ve aynı zamanda kendisine yönelik taarruzları serinkanlılıkla bertaraf etmesi- kavgadan uzak durması, "Millet İttifakı"nın adayı için çok önemli bir avantaj haline geldi...
AKP iktidarı ve ondan öncesindeki Milli Görüş çizgisinden itibaren, İstanbul ve Ankara gibi kentlere dayatılan dinci siyaset anlayışının Erdoğan'ın son dönemlerdeki "hırçın politika"sıyla buluşmasıyla ortaya çıkan toplumsal gerginlik de İmamoğlu'nu başarıya götürecek bir "ortam" hazırlamıştı...
Çünkü toplumun önemli bölümünü yıllardır geren-bıktıran-kahreden gerici siyaset anlayışı ülkede kaosu arttırırken, İmamoğlu'nun serinkanlı-sakin- içten davranışı politika yorgunu kitleler için bir "nefes" haline de gelmişti...
Hele tüm bu çekiciliğe bir de "haksızlığa uğradı" algısı eklenince, AKP beklemediği bir gücün altında ezilmekten kurtulamadı...
SEÇİMİN EN NET ŞİFRESİ...
Yukarıdaki saptamalar Ekrem İmamoğlu'nu, kişisel ve politik duruşu nedeniyle başarıya götüren yansımalardır...
Ancak unutulmasın ki, siyasi figürlerin ortaya çıkması da uygun bir "ortam"ın, etkili bir organizasyonun ve bir "siyasal işbirliği"nin sonucudur...
İşte İmamoğlu, solun ve merkez sağın AKP karşısında son yıllarda etkili olamadığı bir dönemde, yalnızca toplumdaki hareketlilikle değil, "entegre bir enerji"nin politikaya yansıması ile de başarıya gitmiştir...
CHP ve İYİ Parti'nin yarattığı gücün yanısıra, "ortam"ın iktidar karşıtı muhalefeti güçlendirdiği bir dönemde, Saadet'ten, MHP'ye, HDP'den AKP'lilere kadar ortaya çıkan "tepki"li enerji de İmamoğlu'nun başarısına uygun "zemin" hazırlamıştır...
Yolsuzluk-rüşvet, yandaşçılık, ekonominin çökmesi, iç ve dış politikadaki skandallar, işsizlik, yoksulluk ve gelecek belirsizliğinin toplumsal "buhran"ı arttırmasının yarattığı muhalefet yanlısı bir "koşul"du o uygun "zemin..."
İşte böylesi bir "zemin"de; Erdoğan'ın çekiciliğinin azaldığı ve AKP'ye yönelik sempatinin erimeye başladığı bir dönemde ortaya çıkartılmıştı İmamoğlu...
Üstelik muhalif kesimlerin "ittifak"ıyla ortaya çıkartılan İmamoğlu o kadar uygun bir hareket "zemin"i bulmuştu ki, AKP böylesi bir dönemde de darbe almasaydı, hiç kuşkunuz olmasın, bir daha alamayacaktı!!!
23 Haziran'ın şifresi nettir; koşullar, zemin ve muhalif ittifakın "entegre" gücü kazandırdı "doğru aday"a...
YARIN; İstanbul zaferinin gidişatı...