2019'u dört gözle bekliyoruz
"Artık insanlar başbakanlığın önüne gelerek daktilo atmıyor, o günleri unutmadık" demişti Erdoğan...
Önce hatırlatalım, atılan daktilo değil yazar kasaydı, amaç da Ecevit'i protesto etmekti...
Siftah edememekten şikâyetçi bir esnaf yurttaşımız, durumunu başbakanla bağlantılı sıkıntı olarak düşündüğü için o protesto eylemini yapmıştı. Yurttaşa adli uygulama yapılmasını ise Ecevit önledi...
İnsan işte!
* * *
Bugün daha korkunç bir eyleme tanık olduk. "Geçinemiyorum" diyen bir yurttaş üzerine gaz yağı dökerek kendisini ateşe verdi, hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin önünde, yani iktidarın çoğunlukta olduğu yerde...
Kişisel iradeye dönüştüğü için millî irade, eylem sırasında maalesef orada değildi...
* * *
İnsanların geçinememekten şikâyetçi olduğu, enflasyonun yükseldiği, pahalılığın zirve yaptığı, işsizliğin "Ayyuka" çıktığı
bir ülkede, hele de hak, hukuk, adalet yoksa, özgürlükler kısıtlanmışsa, asayiş, can ve mal güvenliği kalmamışsa, yalan ve talan meşruiyet kazanmışsa bir yurttaşın, Meclis gibi yücelik dolu bir oluşumun önünde kendisini ateşe vermesi hiç mi anlam ifade etmiyor...
* * *
Yol, köprü, gökdelen, havaalanı inşa etmekle, tank ve benzeri silahları yapmakla, teknolojik gelişmelere ayak uydurmakla insanların ne karnı doyurulmuş oluyor, ne ruhu. Özgürlüklerden kısıtlı, hak, hukuk ve adaletten mahrum, eşitsizlik yüzünden birbirlerine hasım haline gelen insanları, madde ve mana olarak doyuramayan bir iktidarın başımızdan gitmesi vacip değil midir...
2019'u dört gözle bekliyoruz...
AYM kararları bağlayıcıdır
AYM'nin hak ihlali gördüğü için verdiği tahliye edilmeleri gerekir şeklindeki kararının ağır ceza mahkemeleri tarafından reddedilmesi yeni bir hukuk tartışmasına neden oldu.
Kararın reddi üzerine görüş alıp bilgilenmek için aradığım, ancak ulaşamadığım Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu daha sonra ilginç bir açıklama yaptı...
Bakın neler dedi:
1- AYM'nin verdiği karar adı geçen gazetecilerin tahliye edilmeleri kararı değildir. Temel haklarının hukuka aykırı olarak ihlal edildiğine dair karardır.
2- Bu karar mahkemeleri de, idareyi de bağlayıcıdır..
3- Ağır ceza mahkemelerinin verdiği tahliye talebinin reddi kararları da doğru değildir.
4- Bağlayıcı olan AYM'nin kararının gerekçesi değil, hüküm fıkrasıdır. Hüküm fıkrası açıktır. AYM, tutukluluğun hak ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu kararı, ağır ceza mahkemeleri açısından mutlak olarak bağlayıcıdır.
5- AYM, tutukluluğun hak ihlali olduğuna hükmetmiştir. Bu kararı, ağır ceza mahkemeleri açısından mutlak olarak bağlayıcıdır. Nitekim 13. ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin verdiği ret kararına karşı çıkan üyelerin muhalefet gerekçelerinde bu husus çok açık bir şekilde yazılmıştır.
6- Hükümet sözcüsünün AYM'nin yetkisini aştığını söylemesi yanlıştır. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun varlık sebebi, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı verme yetkisine sahip olması içindir.
* * *
Feyzioğlu, Anayasa Mahkemesi'nin OHAL KHK'ları için de denetlemeyi benimsemesi dileğinde bulundu...
Bu arada Bekir Bozdağ'a da şu hatırlatmayı yapmak istiyorum; AYM, adı geçen tutukluların beraatine karar vermiş değil. O kararı beraat gibi göstermek kamuoyunu yanıltmak amacı taşıyor, üzücü!
Ekleme yapıyorum
Esfender hocam "Hukuk toplumsal huzurun alt yapısıdır" başlıklı yazısında hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı yüzünden geri düşen ülkelerden biri olduğumuzu belirtti...
Doğruya doğru...
Ekliyorum:
-Adalet önemli bir kavramdır... Adaletin olmadığı bir yerde devlet, insan hakları, düşünce özgürlüğü filan söz konusu değildir. Adaletin olmadığı yerde ise kaos, kavga, kargaşa, darbe olur. Adalet olursa bunlar olmaz, yaşanmaz!
* * *
İktidar bakalım ne zaman, hukukun üstünlüğü yönünde adımlar atacak...